BÜLENT ARINÇ VE SİVİL DARBE ÇAĞRISI

15/02/2023 619 Görüntülenme

İlişkili içerikler

Taner Renda / 15.02.2023

6 Şubat depremleri öncesinde AKP+MHP iktidarının erken veya zamanında yapılacak seçimlerdeki Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanma olasılığı zaten çok düşükken, Meclis ’deki birinci parti olma olasılığı da gün geçtikçe düşmekteydi. 6 Şubat depremleri sonrasında ise Cumhur İttifakı’nın Erdoğan veya bir başka adayla da kazanma olasılığı neredeyse sıfıra inmişti. Meclis ’de ise AKP’nin ikinci parti olma olasılığı da çok zor hale gelmişti. MHP’ye gelirsek: her iki şıkta da baraj altında kalma olasılığı neredeyse yüzde yüzdü.

Son yirmi yılın iktidarı AKP ve onun Devlet içindeki destekçilerinin bu gücü ve onun getirdiği konforu bırakmaya niyetleri hiç yoktu. Ancak “gerek iç, gerekse de dış etkenler”, değişimin kaçınılmaz hale geldiğini daha sık ve daha net mesajlarla ilgili yerlere ilettiklerinden; Erdoğan, usulet ve suhuletle jübile yapmaya karar vermişti. 15/16 Temmuz 2015 yılındaki feyk darbe ile “Allah’ın lütfuna mazhar” olmuştu Erdoğan. Ve ne yazık ki yine “Allah’ın lütfuna mazhar” olma olasılığını şimdi yine kucağında buldu. İktidarın ilk iş olarak OHAL ilan etmesinin nedeni şimdi daha iyi anlaşılıyor: seçimleri en az bir yıl erteletmek için ikinci adım olarak kendi deyimi ile “özgül ağırlığı yüksek” olan Bülent Arınç’ın bir sivil darbe anlamına gelecek açıklamalarını ortama saldılar. Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in Ankara’nın göbeğinde tetikçiler tarafından öldürülmesinin adresi olarak MHP üst yönetimini gösterdiğini söyleyen ailenin, tam da sorumlularının kimler olduğunu açıklayacakları sırada deprem felaketinin gelmesi ile şimdilik bu tehlike kısa bir süre için de olsa ertelendi. Ekrem İmamoğlu’nun sondan bir önceki durağı olan İstinaf Mahkemesi de cezayı onadı. Ülkedeki yoksulluk ve onun haklı feryatları ve isyanı da yine şimdilik ertelendi. Çünkü ülke insanlarının dikkati enkaz altında, soğuktan titreyen, sokaklarda yatan, aç ve umutsuz deprem bölgesindeki insanların yaralarını sarmak için el birliği ile yardımlara çevrilmiş durumda. “Özgül ağırlığı yüksek” Bülent Arınç’ın Anayasa’yı çiğnemek gerektiğini söyleyen açıklaması tam da bu ortamın ortasına düştü. Kendisi bir hukukçu kişi olarak bu açıklamayı yapmasının anlamı çok açık: FETÖ sever ve AKP içinde kalıp da AKP’yi zaman zaman kimi konularda eleştirmesine müsaade edilmesi ile “elde ettiği tarafsızlık” konumunu kullanmanın zamanı geldiği kendisine hatırlatıldı.

Bülent Arınç’ın bu yaptığı anayasal bir suçtur. Bülent Arınç’ın bu yaptığı sivil de olsa darbe çağrısıdır. Ve suçtur. Ve bu çağrıyı anında reddetmeyen başta Erdoğan olmak üzere tüm iktidar ve muhalefet milletvekilleri de suçludur (şu ana kadar reddetmeyenleri kast ediyorum). Yargıtay Baş Savcısı, resen soruşturma açmazsa; o da suçludur.

Bülent Arınç’ın AKP’nin zor durumlara düştüğü her anda baş vurduğu imdat çekici olarak yaptığı son çıkış, muhalefet tarafından reddedildi. Arınç’ın anayasanın dışına çıkarak sunduğu sivil darbe teklifi, tam da neoliberalizmin kuralsız, anomik ve güvencesiz rejiminin bir özeti gibi-editör)

Tehlike büyüktür. Sonuçlarını bu ülke kaldıramaz. Emekli General Cihat Yaycı’nın komplo teorileri her ne kadar saçma olsa da; yine de ülkeyi bu komplo teorilerine benzer bir manipülatif ortamlara uygun hale getirecektir. Ola ki bu durumda Erdoğan ve iktidar ortaklarının elinden iktidarın alınmasının asıl yıkıcı sonuçlarını ülke olarak yine bizler ödeyeceğiz. Yani kısacası: yumurta dışardan kırılırsa; birilerine omlet olarak servis edilir. Yok, eğer içinden kırılırsa; yeni bir yaşam doğar.

İktidar, tüm bileşenleri ile artık ciddi yol ayrımındadır: ya seçimleri yürürlükteki kanunlara göre yapıp; sonuçlarına katlanacaktır. Ya da seçimlerin kaçınılmaz olduğunu ama kendisi için en avantajlı bir zamanda ve konumda yapılmasını sağlayacak her türden manivelaları (başta YSK) kullanarak, seçime gidecektir.

Peki, tüm muhalefet bu arada ne yapmalıdır? Muhalefetin tek bir çıkış yolu var: En geç 18 Haziran 2023 tarihinde seçimler yapılmıyorsa; başta Millet İttifakı ve HDP ve Emek ve Özgürlük İttifakı ile birlikte seçimleri boykot edip, parlamentodan da çekilmelidirler. Ve deprem bölgelerindeki gibi halkın ezilenlerin, yoksulların, küçük esnafın yanında olmalıdırlar.

Eğer bunlar yapılmazsa; iktidar ve bileşenleri muhalefetten biri veya birilerini de yanına çekerek ( Nedense aklıma ilk gelen isim olarak Muharrem İnce geldi. Öyle ya, Erdoğan, Baykal’ın cenaze törenindeki tabutun başındaki kortej sıralarındaki Kılıçdaroğlu ve diğer Millet İttifakı Genel Başkanlarını atlayıp; doğrudan Muharrem İnce’nin elini sıkıp, neden hemen İnce’nin yanında saf tutsun ki?); 14/16 Temmuz 2015’deki Yenikapı Mitingleri benzeri “birlik ve beraberlik” nutuklarının arkasında safları kolayca oluşturabilecektir. Ve bu durumda Türkiye, bir bütün olarak 8.0 şiddetinde deprem etkisine maruz kalacaktır.

Yazarımızın daha önce yayınladığımız yazıları.

SESİMİZİ DUYAN VAR MI/08.02.2023

DEPREM DEĞİL AMA DEVLET ÖLDÜRÜR /08.02.2023

MERAL HANIMI NEDEN SEVMİYORUM?/04.02.2023

İRFAN FİDAN NEDEN AYM BAŞKANI SEÇİLEMEDİ?/ 03.02.2023

BARDAĞIN YARISI BOŞ MU, YOKSA DOLU MU DİYECEĞİZ?/01.02.2023

ANAYASA MAHKEMESİ KENDİNİ İNKAR ETTİ /26.01.2023

EVET, KARANLIĞIN EN KOYU OLDUĞU ANDAYIZ AMA YEPYENİ BİR GÜNE DE UYANMAK ÜZEREYİZ/23.01.2023

UĞUR DÜNDAR, SADAT VE BAHÇELİ/18.01.2023

HDP TEK BAŞINA CUMHURBAŞKANI ADAYINI AÇIKLAMAK ZORUNDA KALDI./09.01.2023

ÜLKENİN AHVALİ KAOSA YAKIN EDİLİYOR/ 06.01.2023

ORTAK ADAY, ORTAK PROGRAM VE ORTAK SEÇİM ZAFERİ/26.12.2022