Ben Erdoğan’ın yerinde olsaydım

Taner Renda / 30.03.2021

@RendaTaner

Artık çok açık ve seçik bir biçimde AKP ve onun Genel Başkanı ve de aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi hayatının sonuna gelmiş olduğunu görebiliyoruz. Bu son, demokratik ülkelerde olduğu gibi sıradan bir biçimde, seçimlerden yenik çıkıp, görevi kazanana devredileceği bir biçimde olsaydı; gündemimizi çok da işgal etmezdi. Ama söz konusu ülke Türkiye olunca; hiçbir şey sıradan olamıyor. AKP, yaklaşık yirmi yıldır, ülkeyi neredeyse tek başına yönetiyor. Son senelerdeki siyasi yalpalamaları ve iktidarda olmanın getirdiği yozlaşma, ülkenin seksen bir ilindeki örgütsel yapılarının en küçük birimlerine kadar sirayeti sonucu; artık ülkeyi yönetemez duruma gelince, pek çok cemaatle, ardından devletin derin yapıları ve onun irili ufaklı yardakçıları ile işbirliği yapmaya zorunlu oldu.

Şimdi ise Bizans’tan beri süregelen kadim devlet yönetme geleneği ve ardından Osmanlı’dan başlayarak sürdürülen devlet geleneği olan İttihat Terakki de bu güne kadar Cumhuriyeti ve onun hükümetlerini kendi dümen suyunda yönetti. AKP ise bu “derin devleti” aklınca tasfiye etmeye kalkınca; bir baktı ki tasfiye olunacak olan tam da kendisi ve onun ebedi ve tek başkanı olan Erdoğan da uçurumun kıyısına getirilmiş ve en uygun zamanda uçurumdan aşağı atılacak günah keçisi oluvermiş. Şimdiki gidişat, bu durumu değiştiremeyecek kadar vahim. Buradan çıkışın makul tek seçeneği var.

Eğer ben Erdoğan’ın yerinde olsaydım, şimdi yazacağım seçeneği uygular ve en azından uçurumum kenarından uzaklaşırdım.

Öncelikle, derin devletin veya kurucu devletin unsurlarından olan CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile ortalığı çok da velveleye vermeden görüşürdüm. Elbette bu görüşmenin en önemli unsuru olan Kürtleri temsilen de HDP’nin de bir sonraki toplantıya katılmasını kabul ettirirdim. MHP’nin dışarda kalmış olmasıyla, anayasayı değiştirecek mutlak çoğunluğa ulaşacak bir sayı ile yeni anayasanın temel ilkelerinde uzlaşma sağlar, eskisinden biraz daha demokratik bir parlamenter sistemin inşa edilmesinde kendim için bir sorun olmadığını söylerdim. Yapılacak ilk seçimlerde de ne cumhurbaşkanlığına ne de başbakanlığa aday olmayacağıma dair güvence verirdim. Bu konularda ilkesel anlaşmaya vardıktan sonra da, bunu yine uluslararası politika yapıcılarına da hep birlikte deklere edilmesinde anlaşırdım ki, olası bir “iç huzursuzlukta” başta kendimi ve diğer partnerlerimi de güvenceye alırdım. Ve de durum uygunsa; devri sabık yaratılmadan geçişin kolaylaştırılmasını sağlayacak bazı adımların da makul çözümünü konuşurdum(isimleri lazım değil, bazı kişilerin yasal veya gayri yasal paraların ellerinde birikmiş kısmı için herkesin “fedakarlıkta” bulunması gerektiğini netleştirirdim). Ve seçim sonrası ortalık yatıştıktan sonra, en uygun zamanda, dostum olarak tanımladığım ülkeler arasından (Rusya, İngiltere ve ABD) birini seçer ve hayatımın geri kalanını orada sürdürürdüm.

En azından kendimle birlikte ülkeye de hayrım dokunmuş olur. Yoksa ben bile bu gidişten paçamı kurtarmak bir yana, elimde avucumda ne varsa ve ailemden de kimleri kurtarır, kimleri kurtaramayacağımı bilemez durumda olup, Orta Doğu’nun bataklığına ülkeyi de sürüklemiş olurum. Ne var ki, bunca zaman her şeyi tek başına bilen, her şeyi gönlünce alıp-satan, dilediğime mevkiler bağışlayan, dilemediğimi hapislere attırabilecek yapıyı kurmuş olan ben ve şahsımın ne zaman vazgeçmek gerektiğini bilebileceğimden pek de emin değilim.

Yazarımızın daha önce yayınladığımız yazıları

19 Mart 2021, uçurumdan önce yapılabilecek freni yok etmiştir / 20.03.2021

Farklı bir şey yapmadan, farklı bir etken işin içine karışmadan biz bu işin içinden alnımızın akıyla çıkamayız. / 15.03.2021

Bütün mesele: gelmekte ve gitmekte olanı anlayabilmekte / 28.02.2021

“HDP’ye oy veren milyonlar, kurşun yağdıran teröristlerdir” / 21.02.2021

ÖLÜLER ÜLKESİNİN SERİ KATİLLERİ / 18.02.2021

YAKLAŞAN FIRTINA VE YUMURTA HİKAYESİ / 07.02.2021

TARİHİN SEYRİNİ DEĞİŞTİREBİLİRİZ / 03.02.2021

SEKİZ YÜZ YILLIK BİR DÖNEM SONA ERERKEN GELECEĞE BAKMAK / 30.01.2021

Diğer Yazılar

DOKTOR GARİPAŞK: BİR NÜKLEER SAVAŞ PARODİSİ

Ümit ÖZDEMİR / 02.12.2024 Stanley Kubrick’in soğuk savaşın tam orta yerinde yaptığı film, pek çokları …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir