Taner Renda / 06.01.2023
Ekrem İmamoğlu’na hapis ve siyasi yasak getirme manevrası sonrasında Meral Akşener, Ekrem İmamoğlu’nun hemen yanında durmak için alelacele Ankara’dan İstanbul’a doğru son sürat hareket ederken aklından neler geçiyordu dersiniz? A) İmamoğlu Altılı Masa’nın Cumhurbaşkanı adayı olacaktı, yalnız bırakmayayım. B) Kemal Kılıçdaroğlu, tam da zamanını bulmuştu Almanya’ya gidecek (krizden fırsat çıkarayım düşüncesinin ağır basması sonucu) bari ben yanında olayım da Altılı Masa’nın gizli lideri olduğum belli olsun. C) Çok zorlu geçecek iki yıllık bir cumhurbaşkanlığı sonucunda, ilerde olası bir başbakanlık çekişmesinde şimdiden ön alayım ve İmamoğlu’nu rakip olmaktan çıkarayım. D) Belki de hepsi birden duruma göre geçerli olacak seçenekler olarak önünde duruyor.
Gelelim, Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş’in suikastine. İkinci bir Susurluk Vakası olmaya aday. Kısaca olayı bir anımsayalım: MHP milletvekili Olcay Kılavuz, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu makamında ziyaret ediyor. Ardından birinden araba vermesi rica ediliyor. Bu arabaya bir çakar takılıyor. Ve iki adet özel hareket polisi, iki kişiyi de İstanbul’dan alıp, Ankara’ya götürüyor. Bu iki kişi, motosiklet ile birlikte Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş’i öldürüyor. Ankara polisi var gücünle bu işin faiilerinin peşine düşüyor (Ankara Emniyet Müdürü ile Sinan Ateş sabah koşularını birlikte yaparmış bir zamanlar). Motosikleti kullanan kişi, Ülkü Ocakları eski yöneticisi Tolgahan Demirbaş, MHP milletvekilinin evinde polis tarafından basılıyor (bu bilginin kim tarafından polise verildiği de çok önemli). MHP’li milletvekili gelen polislere bu kişiyi vermemek için direniyor ama polisler geri adım atmayınca; Süleyman Soylu’yu arıyor (bu kişi şu an yakalanmış olduğuna göre; Soylu, şimdilik kaydıyla geri çekiliyor. Ve savcılık bu şahsı ifadesi bile alınmadan serbest bıraktı). Ama hala tetiği çeken kişi şu ana kadar yakalanmamış. Ha bu arada Sinan Ateş neden hedefe konmuş (kendisi kaleminin kırıldığını biliyormuş) : Devlet Bahçeliye karşı Genel Başkanlık yarışına girmeye hazırlandığı için. Bu arada MHP İstanbul İl yönetici Ufuk Köktürk de tutuklandı. İktidar ortağı MHP’yi saran tutuklama furyası nereye kadar devam edecek? Bakalım bu işin ucu Ankara polisi tarafından mı yoksa Sedat Peker’in devreye girmesi ile mi çözülecek? Her konuşmasında “terörle iltisaklı olduğu için HDP’nin kapatılmasını isteyen MHP/Devlet Bahçeli, partisinin yöneticilerinin karıştığı terörist faaliyetler nedeni ile hala Anayasa Mahkemesini de terörize etmeye devam edebilecek mi?
(Ülkü Ocakları Eski Başkanı Sinan Ateş’in katli, ülkücü faşistlerin arasında uzun zamandır devam eden gerginlik ve tartışmaların yeni bir evresi, bu evre MHP’nin Cumhur İttifakı içinde aldığı konum nedeniyle daha da çatışmalı bir sürece evrilmesi muhtemel-editör)
Bu haftanın en önemli gelişmesi ise HDP’nin devletten seçimler için alacağı yardım parasının alıkonulması için başsavcının direttiği karar, 7’ye 8’lik kritik bir oy çokluğu ile alınmış olmasıdır. Bu durum daha önce iki kere Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilmişti. Ancak, son atanan üye ile bu kez usulsüzlük galip geldi. Bu demek oluyor ki; kapatma davasının sonucu şimdiden belli. Ancak, AKP ve MHP Genel Başkanları sürekli reddettikleri erken seçim olasılığını bu kez dillendirmeye başladılar. Çıkardıkları yeni seçim yasası 6 Nisan sonrası alınacak erken seçim kararı ile devreye girecek. Muhalefet ise bu tarihten sonra alınacak erken seçim kararına karşı olduklarını net bir biçimde açıkladılar. Ee ne olmuş yani? Kısacası, meclisin erken seçim kararı alabilmesi için 360 oy gerekiyor. İktidarın bu kadar milletvekili yok. Altılı Masa da karşı olduğuna göre; elde sadece HDP’nin milletvekilleri kalıyor. Peki, HDP partisinin kapatılmaması ve seçim yardım parasını alması karşılığında bu işe evet der mi? Hiç sanmam. O halde geriye Erdoğan’ın Meclisi fesih etme yetkisini kullanması kalıyor. İyi de bu durumda devreye anayasadaki “Bir kişi üst üste en çok iki defa seçilebilir” kısıtlamasına takılacak. Bu da dert mi diyorsunuz. Erdoğan, adaylık için başvurur; YSK da “emret komutanım” der. Bundan sonrasını ayıkla pirincin taşı deyimi ile adlandırabiliriz.