Hakan Yurdanur / 25 Temmuz 2023
Kısa biyografi.
Hakan Yurdanur. Akademisyen ve yazar. Sitemizde daha önce tanıtımını yaptığımız Siyasi Ekoloji kitabının derleyicisi. Ekoloji politik ve hayvan hakları mücadelesi üzerine yazıları; yeni yaşam, bianet, gazete karınca , özgür üniversite , birgün gazetesi ve sendika org ‘da yayınlandı.
Hayvan hakları mücadelesi ve hayvan hakları hareketi arasında çok derin ayrımlar olduğunu düşünmem böyle bir yazıyı kaleme almama neden oldu. Aralarında hem kavramsal hemde pratik derin yarıklar bulunmakta. O vakit , bu ayrımın netleşmesi bizim , neye olduğu kadar nereden baktığımızı kısacası safımızı netleştirecektir diyerek devam edelim.
Kısaca bir tanım yapmamız gerekirse ; mücadele , var olanın değiştirilmesi , varsa etki ve zararlarının kökten yok edilmesini savunurken hareket ise var olanın değiştirilmeden varsa etki ve zararlarının yavaşlatılması , kısmen durdurulmasını savunur. Yazı bu iki kavramın farkı üzerine yoğunlaşmaktadır.
Mücadele için verili sistemin baştan sona röntgenini çekerek her yerini görmek, tüm noktalarına nüfuz etmek istemektedir derken hareket içinse , karanlık bir oda da olmayan bir şeyin röntgenini çekmeye çalışan bir anlayışın taşıyıcısıdır diyebiliriz.
HAYVANLARIN HAKLARI VAR MI ?
Öncelikle şunu belirtelim; hayvanları yiyen, giyen, döven, zevk için öldüren bir medeniyette hayvanların hakları vardır demek iki bakımdan mümkün değil. Birincisi, kapitalist sistemin insan merkezci , türcü , yağmacı , yok edici mantığının hakları tanımaması , ikincisi , toplumun geniş kesiminin hayvanlar konusunda duyarsız , bilinçsiz , şiddet yanlı olması . Aslında bu ikisi direkt olmasa da birbiri ile sıkı bir biçimde bağlıdır.
Bugün , hayvan hakları kağıt parçasından ibaret , göstermelik bir durumda. Böyle olunca da hakların var olması hayvanları haklı çıkarmaya yetmiyor. Hak mücadelesini özgürlükler ve yaşam mücadelesinden ayrı düşünemeyiz, bu anlamı ile hak kavramı devletin örgütleniş ve işleyiş biçimlerinin içine hapsolmakta.
Hak ile mülkiyet arasında ki sıkı bağlar gevşeyip yok edilmedikçe sahip olma ile hakkı olma kavramları birbirine dolanacaktır. Elinde gezdirdiği köpeğini bir mal / eşya olarak gören zihniyet malına zarar vermesin diye başka bir köpeği tekmeyle öldürebiliyor. Çünkü öldürdüğü köpeği de bir mal olarak algılıyor !
Bu sistem de hayvanlar birer “ canlı mülkiyet” olarak görülmekte. Canlı mülk olarak görülen hayvanlara “ insanca davranmak “ denilen samimiyetsiz söylemler de hak kavramının yerleşme zeminini yok etmekte. Aslında havyanlara insanca davranın demek , hayvan haklarını , sahibi insanın hakları üzerinden tanımlayın demektir.
Hayvan hakları meselesine mesafeli yaklaşan sol / sosyalist gruplardan da bahsetmek mümkün. Aynı ekoloji mücadalesinde olduğu gibi hayvan hakları mücadelesini tam olarak ele geçirip hakim olmak isteyen , bunu başaramayınca da yok sayıp öteleyen bu anlayış , birazdan bahsedeceğimiz hayvan hakları hareketlerinin gelişmesine de zemin hazırlamakta.
HAYVAN HAKLARI HAREKETİ BİZE NE ANLATIR ?
Mücadele ile hareket arasında ayrım yapmamızın temel nedeni kapitalist sisteme bakış , yorumlayış ve başa çıkış gibi önemli argümanlar karşısında alınan pozisyonlar nedeniyledir. En temel ayrışma da orjine neyin konulması gerektiği konusunda çıkar.
Hayvan hakları hareketleri merkezine insanı ve onun mutlak egemenliğini koyar, hayvanları ve doğayı onun hizmetinde ki nesneler topluluğu olarak görür. Refah ve huzur gibi öznesiz tanımları öne çıkaran hareket , düzen içi reformları hedefine koyar. Sonuç odaklı , kısa zamanlı , küçük başarıların büyük reklamını yapar. Bu kısa yazının boyutlarını da hesap ederek hareketin iki önemli özelliğini incelemeye çalışalım.
Birincisi ; H H hareketi hukuki mücadeleyi en temel dayanak olarak kabul eder. İmza kampanyaları , dilekçeler , açılan davalar , belediye ve diğer kurumlara yapılan bireysel başvurular… Bunlar başlangıç için önemli ve gereklidir , burada bir sorun yok. Sorun , süreç ilerledikçe ortaya çıkmakta. Her şeyden önce altını çizerek belirtelim ki hayvanlara saldırı politiktir ve politik saldırının cevabı sadece hukuki yollar değildir . Saldırıya karşı politik olarak cevap vermek , bunun içinde bir araya gelmek gerekmekte.
Unutmamak gerekir ki , kapitalist sistem de devlet , egemen sınıfları korumak için uygulayacağı her tür şiddete hukuk der ! Bu anlamı ile hukuk, egemenleri korumak adına işlenen suçların örgütlenmiş biçimidir . Kapitalist sistem de suç , kanunlara bağlı işler. İşte tüm bunları unutan H H hareketlerine her yerde ve koşulda hatırlatma yapmak gerekmekte.
İkinci önemli konu , Sivil Toplum Kuruluşları ( STK ). Bir kere STK ‘lar burjuva siyasetinin iktidar mekanizmalarında oluşan boşlukları sermaye lehine doldurmakla görevlidirler. Sisteme karşı çıkışlarıda onu düzenleme ve daha güçlü kılma isteğinden kaynaklanır.
STK ‘lar ekonomik , sosyal , politik faaliyetlerini devletin yaptığından daha ucuza yapabildikleri müddetçe başarılı sayılırlar. STK ‘ların ( tabiki hepsini aynı kefeye koymuyoruz ) tabandan ziyade yukarıdan gelen örgütlenme biçimleri sorunları yüzeysel ve geçici yollara çözmelerine de sebep olmakta. Örneğin ; sokak hayvanları neden aç kalıyor, sorumluları kim ? sorusu yerine sokak hayvanlarını besleyelim ve sorumluları aramayı kurumlara havale edip karışmayalım mantığını güderler. Hak kavramını salt bir sosyal organizasyon olarak gören hareketler kendilerini siyaset üstü , siyaset dışı ilan etmekteler. Oysa daha önce de belirttiğimiz gibi hayvanlara saldırı politiktir ve sermayenin tetiklediği büyük pazar savaşı söz konusudur. Mama – tedavi – aksesuar döngüsüne girmeyen hayvanlar sermaye tarafından ölüme mahkum edilmektedir.
GELELİM HAYVAN HAKLARI MÜCADELESİNE
H H hareketinin tam karşıtı bir profil çizerek H H mücadelesini tanımlamak zor olsa da bir kaç önemli ayrımın altını çizelim.
H H mücadelesi insan , hayvan ve doğa arasında öncelik ve sonralık ilişkisi kurmaz ( kurmamalıdır). Aksine aralarında organik ve bütüncül bağlar olduğunu savunur. Buradan hareketle söyleyebiliriz ki mücadele , tüm türcü yaklaşımlara
cepheden karşıdır. Faydacı ve çıkarcı anlayışları reddeder: hayvan ne ettir , ne süt nede eğlence makinası !
H H mücadelesi orjinine kapitalizm eleştirisini koyar. Hayvan hakları mücadelesinin kapitalizmle mücadeleden bağımsız olmadığını savunur ( savunmalıdır). Bu anlamı ile mücadele siyaset üstü yada siyaset dışı olmayıp tamda siyasetin odağında yer alır.
H H mücadelesi düzen içi reformlara da gerektiği kadar önem verir. Başlangıç için gerekli bu adımların siyasi ayakla desteklenmesi gerektiğini savunur.
Mücadelenin STK ‘lara yaklaşımıda hareketten çok farklı. Herşeyden önce mücadele STK ‘ları kapitalizmin yedek lastiği olarak görür. Sorun güzel , konforlu barınaklar yapılması değil , sorun barınakların birer hapisane olduğunun anlatılmasıdır, güzel ve konforlu hapisane olamayacağının altının çizilmesidir. Doğal yaşam alanlarını daraltmadan sokaklarda bizlerle yaşayan can dostların savunusu yaşam savunusudur ve bürokratik engellere takılmamalıdır.
KISA BİR SON DEĞERLENDİRME
Gerçek ile kavram arasında ki kopukluk neo liberal düzende daha da arttı. Bir yerde bir kavramın kullanılıyor olması orada o kavrama uygun düşen gerçeğin olduğu anlamını taşımaz. Bunun terside doğrudur. O nedenle kavramları doğru adlandırmak ve ismiyle çağırmak bizler açısından çok önemli.
Yazı boyunca tartıştığımız mücadele ve hareket kavramları da bu tanımdan nasibini almalıdır. Gerçeğe uygun bir şekilde adlandırmak bizim de tarafımızı belirtmesi bakımından son derece önem taşımaktadır.
Teorik yoğunluğu ağır basan bir dili belki de ilk kez gündeme getirilen , hayvan hakları mücadelesi ve hareketi arasındaki ayrımların temellendirilmesinin önemini vurgulamak için seçtik. Bu ayrımdan hareketle ilerleyen süreçte mutlaka daha pratik yaklaşımlar sunulabilecektir.
Hayvan hakları mücadelesi ve onun hem teorik hemde pratik etkinliği insanın ve doğanın özgürleşmesi yolunda atılan önemli bir adım olacaktır.