SIRRI’NIN DİLİ EZİLENLERE NE VAADEDİYOR?

Murat Utkucu / 09.03.2025

Sırrı Süreya Önder’in iki saatlik mülakatını Youtube üzerinden izleyip dinledim. Aynı anda çalıştığım için GB bazı yerlerde geri sarıp bir daha izledim ve şunu tespit ettim: Bizim Sırrı, 20. Asır kavramlarını 19.Asır İslam cemiyetlerindeki kültürle sentezleyip bir dil icat etmiş. Bu dilin bugüne katkısı yok. Bugünün toplumlarının ihtiyaçlarına cevap verecek niteliği yok. Yozgat’ın Çekerek Kazası’ndaki sosyo ekonomik yapı için birebir. Ama ötesi yok. Daha da fenası, bu kadar sünni İslami jargon ile IŞİD arasında bir taş atımı mesafesi var. Birinden diğerine sıçramak işte o kadar kolay. Diyelim ki sıçramadı. Peki bu kadar İslamcı bir dil ne katar özgürlüklere? Cevap veriyorum: Hiç. Saf ve kocaman bir hiç.
“Bana mürteci dediler” diyor Gazete Duvarda çıkan yazısına atıf yaparak sanırım. Kendisini öyle görmeyebilir lakin geldiği nokta dünyayı Sünni bir gözle görüp üzerine krema niyetine sosyalist demokrat bir renk serpmekten ibaret.

Şehirli İslamcı genç nesil bile bu kadar İslamist bir jargonla hayata bakmıyor. Sırrı’yı seviyorum. Zaten sevmeyeni dövüyorlar. Yirmi yıl kadar önce tanışmıştık Mülkiye etkinliklerinde. Hatta katıldığı bir toplantıda moderatör olmuştum. Akşam da yemekte bir araya gelmiştik. Halk adamı denir ya. Tam da öyle bir insan. “Lavrion otobiyografisini bitirirsen filmini çekerim” bile demişliği var bana. O siyasete geçti ve hapisler yattı. Benim de roman elime yapıştı, kaldı. O zamanla bugün arasında Sırrı’nın karakterinde fark var mı? Eksen aynı. Ayrıca bu jargonu seviyor. Ancak jargon o kadar baskın hale gelmiş ki sol tahayyülü ezip geçmiş görünüyor. O denli ağır bir İslami yeşil ton var ki bir tarikat sözcüsünden farksız bir dil inşa ediyor.

İkinci olarak iki saatlik programda bu kadar laf üretip hiç bir şey söylememek sahiden büyük bir başarı. Bunu da planladığını sanmıyorum. Tek söylenen şu: “Devlet Bey en zarif ve asil duygunun insanıdır. (sahiden de öyleymiş ama bunun bir önemi var mı siyasette son tahlilde) Ve analar ağlamasın içimizdeki şek ve şüphe olmasın, kimse kimseye gönül koymasın!”

So what Hemşerim. So what?
“Ne diyon sen?” Aslında Sırrı hiç bir şey demiyor. “Bişey oluyor ama ne olduğu hususunda bişey olduğunun ötesinde bişey varsa da o bişey tam olarak nedir bişey dışında bilgi yok.”

Bu arada yine de Sırrı’yı dinledikçe insanın içine huzur doluyor. İnsan kendini iyi hissediyor. (Bi ara kelime-i şahadet getiriyordum ki şeytan mıdır Sakallı mıdır bilemedim Gayya kuyularından bir ses. Yapmaa dedi. Durdum:)))

Hülasa, Sırrı’yı dinlemek de izlemek de güzel. Ancak Önder’in topluma özgürlük adına katacağı ne var ben şüphedeyim. Eğer bir müzakere var ise bu müzakereye kendi tarafı adına ne katkı sunacağı hususunda da…

Diğer Yazılar

EFLATUN: BÜYÜLENSE YENİDEN DÜNYA

Ümit ÖZDEMİR / 11.04.2025 Türk sinemasında engelli bireylerin sunumu bugüne kadar oldukça ağır ve melodramatik …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir