Taner Renda / 21.08.2022

İçişleri şeysi olan Süleyman Soylu, aynı zamanda bir küçük sigorta acentesi sahibiydi bir zamanlar. Bu sigorta şirketinde poliçe basan yazıcıdan çıkan cırt cırt sesine bayılıyordu. Eski Ticaret Bakanıyken, kendi bakanlığına, kendi şirketinden mal satması çok olağan karşılanan hanımefendi gibi, ülkenin İçişleri Bakanı olarak bir yandan da bu küçük sigorta şirketi, nasıl olduysa olmuş bir anda ülkenin en çok prim üreten Türkiye Sigorta A.Ş.’nin acentesi oluvermiş. Eee ne olmuş derseniz; devletin neredeyse bütün sigorta ve emeklilik şirketlerinin birleşmesiyle kurulan bir devden bahsediyoruz. Artık Süleyman Soylu kesilen poliçelerin cırt cırt seslerine yeteri kadar sevinemiyor. Çünkü buna artık vakti yok. Eğer buna vakit ayırsa; İçişleri Bakanlığı gibi ulvi bir görevi yerine getiremeyecek kadar çok sevinmesi gerekecek. Sanırım artık toptan sevinmekle yetinecek Sayın İçişleri Bakanımız, pardon devlet görevi ile ticaret bir arada yapılmıyordu değil mi? Yanlışlıkla yazdım. Asla böyle bir şey yapmaz kendisi. Çünkü ülkesini onun kadar hiç kimse sevemez.
Geçen günlerde Balıklı Rum Hastanesi’nde gece yarısı yangın çıkmış ve yaşlı hasta 102 kişi cayır cayır yanmaktan son anda kurtulmuştu. Yangına müdahale etmek için Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın’ın gündeme düşen şu sözü ülkemizin ne hallere düşürüldüğünü gözler önüne sermişti: “Sayın Cumhurbaşkanımız emir verdiler: yangının söndürülmesi için”. Balıklı Rum Hastanesi Vakfı’nın Başkanı Konstantin Yuvanidis, yangın sonrası Sabah Gazetesine verdiği röportajda “Allah devletimizden razı olsun. Cumhurbaşkanımız bizi hiç yalnız bırakmadı. Önce Allah’a sonra Recep Tayyip Erdoğan’a minnettarım. Yangın üzerinden kimse şov yapmamalı bence. İmamoğlu İstanbul’un Belediye Başkanı, her kesimin sorunlarıyla yakından ilgilenmeli. İmamoğlu bir tek yangın günü geldi, sonra gelmedi de aramadı da. Bütün partilerin başkanları yangın sonrası bizi aradı, ziyaret edenler de oldu. Bir tek Kılıçdaroğlu ne aradı ne de ziyaret etti. Bunu da bir düşünmek lazım”. diyerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a minnetlerini ve şükranlarını sundu. Eh normaldir hani. Ama aynı zat, bu kez de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Ekrem İmamoğlu’na da zılgıtı çekmiş. İmamoğlu da bu zılgıta karşılık vakıf başkanına telefonda “Benim sadece yangın günü geldiğimi, sonra gelmediğimi ifade etmişsiniz. Ben oraya bir gün sonra tam 7 kişilik ekip yolladım. ‘Orada olsaydım, milleti oradan kovardım’ demişsiniz. Kimseyi kovmaya gücünüz yetmez, hele beni hiç yetmez bunu bilin ”diye karşılık vermiş. Düşünsenize, bu ülkede azınlık bir grubun işlettiği hastanenin sorumluluğu göreviniz var. Elbette ülkenin Cumhurbaşkanı ile iyi geçinmek zorundasınız (ne de olsa bu insanların ana vatanınla karşılıklı düşmanlık beslenmek zorunda bırakılmışız), iyi de yalakalık yapayım derken, ne demeye ana muhalefet liderini ve yine ana muhalefetten seçilmiş bir belediye başkanını yerin dibine sokuyorsunuz? Belki de yanan hastaneyi yeniden yaptırmak için iktidar partisinin de Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanı’na koz vermek kısa vadede işe yarayabilir. Ama cümle alem de biliyor ki; AKP, en kısa sürede bu ülkenin başından gidecek ve bir zaman sonra da ANAP’ı şimdilerde kimsenin anmadığı gibi onları da kimse anmayacak. Belki de anılacak ama hiç de iyi dileklerle anılmayacaklar.
Üniversite de İşletme bölümünde okurken; ek ders olarak Kooperatifçilik dersler de almıştım. Bu ülkenin tarımına ve dolayısıyla da ülkesinin halkına sağlıklı, iyi ve ucuz gıda sunulabilmesi için Kooperatif hareketi çok önemliydi diye düşünmüştüm. Gerçekten de elimden geldiğince alışverişlerimi kooperatiflerden ve malları da kooperatif ürünlerinden seçmeye özen gösteriyorum. Başımızda durdukça durası Cumhurbaşkanımız her zamanki gibi halkımızın dış mihraklı enflasyon karşısında ezilmemesinin yolunu şıppadanak buldu: Tarım kredi Kooperatifleri Birliği, bundan böyle halkımıza ucuz et, süt, yağ, şeker gibisinden temel gıda mallarını çok ucuza satacaklar.
Beni aldı mı bir sevinç. Hemen bir tane buldum ve sabahın köründe içeri daldım. Ama o ne, Dünya’nın önünde titrediği Cumhurbaşkanımızın bu emirlerine Tarım Kredi Kooperatiflerinin başındaki zat uymamış. Bırakın fiyatların inmesini, adam bindirmiş. Et ise hak getire, sanırım ne kuzucukları ne de danacıkları kesmeye kıyamamışlar. 85 milyonun hevesi kursaklarında kalakaldı. Neyse ki iyi şeyler de olmuş: Tarım Kredi Kooperatifleri Birliğinin günlük cirosu, yedi kat artmış. Halkımız Dimyata pirince giderken; evdeki bulgurdan da oldu.