Taner Renda / 02.05.2022
Sanırım ortaokul yıllarımdı. Eski Galata Köprüsü üzerinde çapari olta ile balık tutmak, vazgeçilmez tutkumdu. Yine bir Mart ayı gününde öğleden önce okula gitmeden köprünün alt kısmında balık tutarken, nedense demir ile ayrılmış yan taraftan daha fazla balık tutacağıma hükmetmiş ve tehlikeli bir biçimde öbür tarafa geçmeye çalışırken, elim yetmemiş olacak ki, o taraftaki bir kişi bana elini uzattı. Ben de uzatılan eli tutarak kendimi deniz üzerinden, güvenli sandığım eli tutarak, kısa bir an için bile olsa denizin üstünde kalakaldım. İşte o an ne olduysa (her ikimizin de eli ıslak olduğunu hiç aklıma getirmemiştim), sırt üstü Haliç’in sularına gömüldüm. Aklıma hayatımın geçmiş kısmı nedense gelmedi. Ama nereden duyduğumu bilmediğim “Dibe batmadan; yukarı çıkılmaz” deyişini hatırladım ve anında yukarı çıkmayı bırakıp, dibe doğru daldım. Ve ayaklarımı kısa bir süre sonra dibe vardığında; sertçe vurarak hızla yukarıya çıktım.
Derdim, kendime ilişkin anıları anlatmak değil elbette. Bu anlattıklarımdan hareketle bazı saptamalar yapmak ve günümüz Türkiye’sinde, düştüğümüz duruma ilişkin çareler üretmeye çalışmak.
Öncelikli olarak aldığım ders: Başkasının uzattığı eli tutmadan önce; iyi niyetinin seni kurtarıp, kurtaramayacağını sorgulamak olmalı.
Tuzlu suya bulanmış ıslak eller, seni her zaman taşınacağını düşündüğün yere taşımayabilir. Bu sistemin makbul muhalefetinin Altısının bir araya gelmesi ve birbirlerine ellerini uzatması; ülkenin yoksul, işsiz ve umutsuz halkını düşündükleri yere ulaştırmayabilir. Kurtuluş için öncelikle sistemin dışına çıkacak yani ellerindeki ıslaklıktan ve tuzlardan arınmış olanlarla birlikte olunmalı. Evet, ülke açlık ve yoksulluk nedeniyle yangın yerine dönmüş durumda. Evet, insanlar öncelikle hayatta kalmak için karınlarını doyurma ve barınma gereksinimlerine odaklanmışlar. Ama bu ilkel benlikten, bir üst benliğe ulaşılamazsa; kendisine dilenerek veya yalvararak istedikleri birkaç lokma yemeği verenlerin kölesi olarak kalırlar.
Aldığım ikinci ders: Düştüğün yerden çıkmak için, her zaman yukarıya doğru hamle yapman sonuç vermeyebilir. Bazen de denize düştüğün zaman dibe ayaklarını kuvvetlice vurmalısın. Vurmalısın ki; yukarıya doğru hızlıca çıkabilesin.
Ülkemiz özellikle son on senedir giderek artan bir ivme ile yoksullaşmakta. Bu yoksulluk belki savaş yıllarında gördüğü açlık ve umutsuzluk ile kıyaslanabilir. O yıllarda küçük bir azınlık dışında köylüler topraksız, işçiler işsiz veya çok düşük ücretler karşılığında ama son derece gayri insani koşullarda evlerine ekmek götürebiliyorlardı. Elbette devlete arkasını dayayabilenler ve Saray’ın etrafında kümelenenler her zaman olduğu gibi bu işten bırakın zarar görmeyi, bir hayli daha da zenginleşmiş ve daha da güçlü olabilmişlerdi. Bu gün de değişen çok fazla bir şey yok. Adına ister daraltılmış olarak “Beşli Çete” deyin. İster en çok kayrılan Bürokratlar deyin. Keyiflerine diyecek bir şey yok. Ama ne yazık ki bugün ülkemizde yüz yıl önceki gibi bir emperyalist paylaşım savaşının yıkıcı etkisi yok. Ama yine de etkileri olarak aşağı yukarı aynı çileyi yaşıyoruz. Çalışanlar çok düşük ücretlerle hayatta kalmaya çabalıyorlar. Çalışacak durumda olup da işsiz kalanlar, artık iş bulabileceğine ilişkin umutlarını da kaybettiler. Köylüler her geçen gün sahip oldukları toprakları, iş makinelerini ve parasal birikimleriyle birlikte geleceklerini de kaybediyorlar. Küçük ve orta burjuvazi ise hızla mülksüzleşip; kendilerini köylülerle birlikte çalışanlar saflarında buluyorlar.
(Neoliberal tarım ve hayvancılık politikalarının kesintisiz uygulanmasıyla Türkiye önce gıda güvenliğini, sonra gıda kalitesini kaybetti. Karikatür Ercan Akyol’un twitter hesabından-editör)
Peki, buradan ne çıkar? İsyan, Ayaklanma ve Devrim. Belki. Ama bana göre bu her şeyi değiştirebilecek büyüklük, eğer yeterince bilincini bir üst aşamaya taşıyamamışsa; kendini o çukura atanların peşinden gider. Onların bu düştükleri çukurdan sorumlu olduklarını bilseler bile; yine o çukurdan çıkarabilecek kurtarıcı olarak görürler.
Peki, ne olacak da, kitleler o bir üst bilince taşınacak?
Öncelikle, Çin atasözünde söylendiği gibi: Pirinç havanda dövüle dövüle aklaşır konumuna gelinecek. Yani bu çektikleri şimdilik aklanmaya yetmeyecek. Yoksul olan ve yoksullaşan kitleler, geldikleri veya oldukları konumun farkına varmaları gerekecek. Kendiliğinden sınıf değil, kendisi için sınıf konumuna yükselecek bilgi ve deney birikimine ulaşacaklar. Kısacası: düştükleri denizden çıkmak için dibe batmaları ve o noktada da güçlü bir şekilde ayaklarını dibe vurmaları gerekecek.
Belki biraz daha çaba ile bazen suyun üstüne varmak da mümkün olacak. Asıl sorun: bu çıktıkları yerin kendilerine yetecek olup olmaması ile düşündükleri belirleyici olacak. Bu düşüncelerine etki edecek bir diğer önemli bileşen ise; ne kadar örgütlü oldukları ile ilgilidir.
Yazarımızın daha önce yayınladığımız yazıları
YİNE AYNI SENARYO VE YİNE AYNI SONUÇ MU ? / 22.04.2022
ÇÖZÜM İÇİN FARKLI BAKIŞ AÇILARI GEREK /20.04.2022
AVRASYACILIK ÖLDÜ, YAŞASIN NATO /31.03.2022
ERKEN VEYA GEÇ YAPILACAK SEÇİMDEKİ OLASILIKLAR/22.03.2022
1915 Çanakkale Köprüsü Yapıldı Yepyeni Bir Kazığımız Daha Oldu/19.03.2022
Sesiniz Sokakta Daha Gür Çıkar /13.03.2022
Sado Mazoşizm mi ? Stockholm Sendromu* mu ? /08.03.2022
Ukrayna’ya Çok Üzülen Bizleri Seviyorum 03.03.2022
“Vatana Hizmet Ediyorum Sandım” 18.02.2022
ARTIK YOLA ÇIKTILAR… /07.02.2022
BU KÜRTLERİ VE HDP’Yİ NE YAPACAĞIZ? /05.02.2022
TARİH YİNE TEKERRÜR EDİYOR /01.02.2022
DEVLET’DE “NÖBET DEĞİŞİMİ” BAŞLIYOR MU? / 28.01.2022
YAŞATILAN TÜRK SOLUNUN, KÜRTLERLE İMTİHANI MI?/ 23 Ocak 2022
BÖLÜNÜYORUZ O HALDE FAŞİZMLE YÖNETİLECEĞİZ / 17.01.2022
ARINMA GECELERİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ / 14.01.2022
KAZAKİSTAN’DA HALKIN DEMOKRASİ DERSLERİ VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİSİ NEDİR? / 10.01.2022
2022, RİSKİN TOPLUMSALLAŞTIRILDIĞI BİR YIL OLACAK / 01.01.2022
20-21 ARALIK, KERİZ SİLKELEME OPERASYONU VE BASKIN SEÇİM / 24.12.2021
GELECEĞİMİZİ BELİRLEYECEK OLAN, SOL’UN HDP İLE OLAN İŞBİRLİĞİNİN NİTELİĞİ OLACAKTIR / 17.12.2021
ÖLÜ SEVİCİLİĞİ Mİ, YENİ BİR YAŞAM MI? / 15.12.2021
İKTİDARI VE MUHALEFETİYLE 2021’İ BİTİRİRKEN /05.12.2021
HDP VE ESAS OLANI BAŞA KOYMAK MESELESİ / 27.11.2021
MELEKLERİN CİNSİYETİNDEN, NASIL YAPMALIYA GELDİK./ 23.11.2021
ABANIN ALTINDAKİ SOPAYI ÇIKARIYORLAR /09.11.2021
TARİH, YENİ BİR HİKAYE YAZANLARI HEP SEVMİŞTİR/07.11.2021
SAVAŞA KARŞI CHP’NİN DÖNÜŞÜMÜ VEYA BİRLİKTE YAŞAYABİLMENİN İLK IŞIĞI /27.10.2021
ELİNDE ÇEKİÇLE BANKAMATİKLERE SALDIRILIYORSA; KAÇMA VAKTİNİZ GELDİ DEMEKTİR / 27.10.2021
GELİYOR GELMEKTE OLAN AMA MUHALEFETİN HALİ İÇLER ACISI / 23.10.2021
SADAT, SEDAT, DARBE VEYA SOKAĞIN ORTAK SESİ OLMAK/16.10.2021
GODOT’YU BEKLEMEYE GEREK YOK, YOLA ÇIKMAK İÇİN / 11.10.2021
HER EVE BİR PARA SAYMA MAKİNASI KONACAK KADAR PARAMIZ OLACAK /11.08.2021
ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR DİYE DÜŞÜNENLERE: ÇANLAR HEPİMİZ İÇİN ÇALIYOR ARTIK/05.08.2021
TÜRKİYE’DE İÇ SAVAŞ ÇIKARILMAYA MI ÇALIŞILIYOR ?/22.07.2021
DERE GEÇİLİRKEN; BAHÇELİ AT MI DEĞİŞTİRİYOR?/17.07.2021
Kürtleri o kadar çok seviyoruz ki yok edilmelerine hiç ses çıkarmıyoruz /14.07.2021
HDP’siz çözüm olmaz olsa da ona da zaten faşizm denir / 08.07.2021
UMUT/UMUTSUZLUK, KORKU/CESARET, YILGINLIK/DİRENİŞ /30.06.2021
“O PARALARI SİZDEN SÖKE SÖKE ALIRLAR” / 27.06.2021
ERDOĞAN VE MHP + MAFYANIN BİLEK GÜREŞİ 22.06.2021
HAMDOLSUN, ERDOĞAN EV ÖDEVİNİN NE OLDUĞUNU ANLADI / 17.06.2021
Peker, Erdoğan abisi ile helalleşmeyi niye erteledi ? / 02.06.2021
Tek bir kural var kuralsızlık / 26.05.2021
SEDAT PEKER’İN GÖMLEĞİNİN RENGİ, BEYAZDAN SİYAHA DÖNDÜ / 23.05.2021
“BİZ HEPİMİZ AİLEYİZ VE HER SUÇTA BERABERİZ” / 07.06.2021
Devletin mafyası mı yoksa mafyanın devleti mi? / 2 / 21.05.2021
Kanserin üçüncü evresinden, dördüncü evresine geçen ülkemiz /14.05.2021
Birlikte olursak; her şeyi değiştirebiliriz / 04.05.2021
Ne yapmalı, nasıl yapmalı ve kiminle yapmalı? / 30.04.2021
Devlet mi mafyalaştı, yoksa mafya mı devletleşti? / 22.04.2021
Katastrof / Büyük yıkım kapımızda / 24.04.2021
Canı sıkkın hava ve rüzgar / 18.04.2021
Ülkemizin ahvali: Sadece parasız, işsiz ve aşısız değiliz. Geleceğimizi de kaybediyoruz / 11.04.2021
Ülkeyi Nasıl Yönettilerse Pandemiyi de öyle yönetti AKP 09.04.2021
Ülke soyulurken değil, soğan soyulurken ağlayan ulusalcılar / 05.04.2021
Ben Erdoğan’ın yerinde olsaydım / 30.04.2021
Polis, ülkede toplumsal düzeni korur ve huzuru sağlar, gerçekten öyle mi? / 03.04.2021
BEN ERDOĞAN’IN YERİNDE OLSAYDIM / 30.03.2021
Taner Renda çok net koymuş problemi : benim çıkardığım sonuç ve yorumum: Halkımız Haliç’te denize düşen genç çocuk kadar saf ve çıkışı arayacak kadar can havli içinde değil, mantığıyla suyun gücünden, basıncından faydalanacak arayışta değil. sürüye çoban kim olursa onun verdiği arpaya razı, kendisi için sınıf olması için fikirlerinin değişmesi lazım, bu yolda yeni insan oluşumunun kültürü sosyalizm ve daha ilerisi komünizmin toplumda Yüzde 20 seviyesine gelmesiyle olur. Bu seviyeye gelmek için de öncelikle ansiklopedik, edebiyat düzeyinde günlük hayatın darb-ı mesellerle, mantığının sorgulanması gerekir,