Ülkemizin ahvali: Sadece parasız, işsiz ve aşısız değiliz. Geleceğimizi de kaybediyoruz

Taner Renda / 11.04.2021

@RendaTaner

Ülkemizin muhalefetinin son günlerdeki en temel sorgulaması: Merkez Bankası’ndaki buhar olup uçan 128 milyar doların akıbeti. Sadece bizim ülkemiz için değil, dünyanın en büyük ekonomileri için de büyük sayılacak bir rakam. Mutlaka sorulması gereken bir soru olduğuna da hiç kuşkum yok. Soruyu soranlar da en az soruya muhatap olan Erdoğan kadar bu paranın ne olduğu konusunu biliyorlar. Bir diğer önemli soru da: Erdoğan’ın damadı ve Hazine ve Maliye eski bakanı Berat Albayrak’ın bunca zamandır, ortalıkta görünmemesinin nedeni. Bu da en az ilk soru kadar haklı bir soru ve sonuna kadar sorulmaya da devam edilmeli.

Peki, bu soruları halkımızın kahir ekseriyeti soruyor mu? Gündemlerinin kaçıncı sırasında olduğuna dair bir fikrimiz var mı? Ve bizim için çok önemli olduğunu düşündüğümüz bu iki konuda, halk ile aynı noktada buluşabiliyor muyuz? Ve de bu sorular ilk ortaya atıldığından beri TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB vs sermayenin has örgütlerinden her hangi bir soru, uyarı, serzeniş türünden bir ses duyduk mu? Bu sorulara vereceğimiz cevaplar; bizi doğru sonuçlara götürecektir.

AKP, ülkemizin sık sık girdiği krizleri en sonuncusu olan 2001 ve sonrası yapılan seçimlerde iç ve dış politika yapıcıları tarafından büyük bir ittifakla ülkeyi yönetmesine izin verildi. Dünya Bankası yöneticisi olan Kemal Derviş’in reçetesini uyguladığı sürece, işler yolunda gitti. Ama yoksul bir kesimden gelen Erdoğan, iktidarın gücünü tatmaya başladıktan sonra, kendi zenginlerini yarattı. Ülkenin kuruluşundan beri yaratılan değerlerini, o zamanki maliye bakanı Unakıtan’ın deyimiyle “babalar gibi satarız” mantığıyla, içerde ve dışardaki destekçilerine “uygun şartlarda” sattı.

Böylece, ülke dışından gelebilecek mızıklanmalara ve ülke içinden de gelecek itirazlara da set çekmiş oldu. Ama en büyük başarısı ise; ona oy veren yoksul kitleye, zaman geldi makarna, kömür vs. yiyecek yardımı ile ihtiyaçlarının bir kısmını devlet kasasından karşıladı, zaman geldi evde hasta ve engellilerine bakanlara nakit para yardımı yaparak onların da çalışmadan aylık almalarını sağladı. İşe alımlarda önceliği AKP ilçe başkanlıklarından alınacak “olur/uygun” kağıdı alanlara verildi ve işsizlikten kurtardı. Okullardaki parayla satılan ders kitaplarını, yandaşlarına peşkeş çekme pahasına hazırlatıp, öğrencilere bedava verdi. Ve AKP’nin seçimlerde aldığı oy miktarı yaklaşık 23 milyon oldu. Peki, ayni ya da nakdi yardımlardan yararlananların sayısı ne kadar dersiniz? Yaklaşık 23 milyon civarında. Kısacası: suç, tekil olmaktan çıkarılıp, topluma yayılınca; ortada suçlu kalmaz kuralı işletildi.

Ülkemiz, şu 2001 krizinden çoook daha büyük bir krizin içinde. O zamanki Başbakan Bülent Ecevit’e işaret fişeği gibi atılan tek bir yazar kasa ile büyük koalisyon dağılmıştı. Şimdi açlıktan insanlar intihar ederken, çalışabilecek insanlar, işsizlikten boynu bükük köşe bucak alacaklılardan saklanırken, esnafı ve köylüsü asla içinden çıkamayacağı miktarlarda borçlanırken ve de Konya gibi AKP’nin çok yüksek oy oranı aldığı yerdeki esnafların masa va sandalyelerini protesto için yakarken AKP iktidarı neden düşmüyor? El cevap: başta büyük sermayenin her rengi, halkın büyük çoğunluğu ve uluslararası politika yapıcılarının Erdoğan’dan alacakları avantalar olduğu için olsa gerek.

Bir düşünelim: Atatürk Hava Limanı, küçük bazı değişiklerle gereksinimi karşılayacakken, hunharca alelacele yıkıp, yerini İstanbul’un ciğerleri sayılan ormanlarını kökünden ve bir daha onulmaz biçimde sökerek, Dolar üzerinden, işgal altındaki bir ülkenin vereceği en büyük tavizleri vererek, anlaşmazlık halinde uluslararası mahkemeleri yetkili kılarak, çocuklarımızın geleceğini de ipotek altına aldırtarak, 5’li çete olarak adlandırdığımız inşaatçılara tüm itirazlara rağmen yeni bir havaalanı yaptırıldı.

Erdoğan, sırf gösteriş olsun diye, Nazi anlayışlı büyük ve gereksiz köprüler, yine aynı mantıkla bu 5’li inşaat çetesine yaptırdılar. Sadece zenginlerin verebileceği miktarlarında ücretlendirilen bu köprülere, daha sonra oto yollar, deniz altından tüp geçitler yaptırıldı. Anadolu’da şehrin tamamının her hafta başka şehirlere uçması ile tamamlanamayacak uçuş garantileri verilerek; milyarlarca liralık para aktarıldı. Ülkenin yüzde 90’ının kullanmayacağı bu köprü ve otoyollarını yapan firmalara verilen en ahlaksız madde de yine aynı mantık çerçevesindeydi: uçuş sayılarında yüksek sayılı geçiş garantileri.

    (Çöken Düzce-İzmit otoyolu)

Tüm bunların sonucunda ülkenin milyarlarca paraları etrafa saçıldı. Sadece bu saçılan paralar bile başta sorduğumuz 128 milyar Dolar’ın çok çok üstünde. Bu güne kadar bu paraların hesaplarını sormayan sorumlu veya sorumsuz kimseler ve kurumlardan şimdi bu 128 milyar Dolar’ın hesabını vereceklerini düşünmek; en hafif deyimle saflık değilse; ihanettir.

Ülke, AKP iktidarında, tarihinin gördüğü en organize suç şebekesi gibi rüşvetler verildi ve alındı, 5’li çetenin devlete olan milyarlarca liralık vergi borçları bir kalemde silindi, en çok kayrılan patron olarak tüpçüye, devlet bankalarından ucuz kredi ile gazete ve tv’ler satın aldırıldı. Erkek egemen toplumlarda, kadına ve çocuğa şiddet hep olagelmiştir. Ancak, AKP iktidarı, geriye dönük olarak sadece Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan şiddetten daha fazlasını, kendi yönetimleri süresince yapılmasına seyirci kalmıştır.

AKP+MHP iktidarı elbette gidecektir. Ancak, ülke olarak hasarımız o kadar büyük ve derin ki; es kaza iktidara sol, sosyalist, adaletten yana bir iktidar dahi gelse; hasarı azaltmak için en az 7-8 yıl, onarmak için de en az bir 5 yıl daha gerekecek. Bu arada bizim dışımızdaki dünya da elbette yerinde saymayacağı için, onları yakalamak da ne kadar zamanımız alır, bu bilemeyeceğim bir soru olarak kalacaktır.

Her iktidar, bir gün koltuğuna ister istemez veda eder. Bizim için iyi haber: AKP+MHP iktidarı için de yolun sonu görünüyor. Bizim için kötü haber: öylece bırakıp gitmeyecekler. Ha bu arada Damat Berat nerede mi? En iyi bildiği işlere, makamsız olarak devam ediyor. Yurt dışına kaçmasını gerektirecek bir şey de yok. Akşamları ailecek bir araya gelip, gün sonu kapanışı yapıyorlar.

Yazarımızın daha önce yayınladığımız yazıları

Ülkeyi Nasıl Yönettilerse Pandemiyi de öyle yönetti AKP 09.04.2021

Ülke soyulurken değil, soğan soyulurken ağlayan ulusalcılar / 05.04.2021

Ben Erdoğan’ın yerinde olsaydım / 30.04.2021

Polis, ülkede toplumsal düzeni korur ve huzuru sağlar, gerçekten öyle mi? / 03.04.2021

BEN ERDOĞAN’IN YERİNDE OLSAYDIM / 30.03.2021

AKP+MHP iktidar testisi çatladı / 29.03.2021

19 Mart 2021, uçurumdan önce yapılabilecek freni yok etmiştir / 20.03.2021

Farklı bir şey yapmadan, farklı bir etken işin içine karışmadan biz bu işin içinden alnımızın akıyla çıkamayız. / 15.03.2021

Bütün mesele: gelmekte ve gitmekte olanı anlayabilmekte / 28.02.2021

“HDP’ye oy veren milyonlar, kurşun yağdıran teröristlerdir” / 21.02.2021

ÖLÜLER ÜLKESİNİN SERİ KATİLLERİ / 18.02.2021

YAKLAŞAN FIRTINA VE YUMURTA HİKAYESİ / 07.02.2021

TARİHİN SEYRİNİ DEĞİŞTİREBİLİRİZ / 03.02.2021

SEKİZ YÜZ YILLIK BİR DÖNEM SONA ERERKEN GELECEĞE BAKMAK / 30.01.2021

Diğer Yazılar

KURTULUŞ SAVAŞI’NDA KEMALİST DIŞ POLİTİKANIN ESASLARI: EMPERYALİST DÜŞMANLA FLÖRT, MÜTTEFİK SOVYETLERE DÜŞMANLIK

Salih Zeki Tombak’ın bu yazısını Fabrika dergisinin 49. sayısından alıntıladık. Giriş: Tarihin bir olgular toplamı …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir