ÖLÜLER ÜLKESİNİN SERİ KATİLLERİ

 

Taner Renda / 18.02.2021

@RendaTaner

Yaklaşık son 15-20 senemize nesnel bir gözle baktığımızda; giderek artan bir miktarlarda ölümler gözümüze çarpar. Ne ki bahsetmeye çalışacağımız ölümler, “doğal “ olmaktan çok, doğrudan doğruya öznelerini hedef alan, çoğu zaman planlayarak ve tasarlayarak, hukuk dilinde söylersek: taammüden öldürülenlerden söz etmeye çalışacağım.

Bu ölümlerin en başında kadınlar geliyor, ardından işçiler ve Kürtler. Bunlar insan formunda olan canlılar. Bir de bunların insan olmayan canlıları var: ağaçlar, hayvanlar, balıklar, kuşlar, akan akmayan her türden sular.

Peki, bu canlıların katilleri kim? İlk elden genellersek: faillerin ezici çoğunluğunu erkekler oluşturuyor. Peki, bu ölümlerden sadece failler mi tek başına suçlu? Elbette ki, onların payı da azımsanmayacak ölçüde ama içinde yaşadıkları toplumun alt ve üst yapısı da bu ölümleri olumlamalarıyla en az failler kadar hatta belki de daha da fazla suçludurlar. Yasalarda suç sayılmalarına karşın, iktidarların ideolojileri nedeniyle bu ölümlere yaklaşımlarındaki hoşgörü adı altında erkek katillerin takım elbise ile çok büyük ölçülerde cezalardan muaf tutulmaları, geleneklerimiz, dini söylemlerimiz hep eril dilimizin yan ürünleri olarak bu ölümlerde pay sahibidirler.

Yıllardır ülkemizin doğusunda yaşayan Kürtleri öldürmekle başladı bu kitlesel ölüm hali. Şehirleri, köyleri ve evleri başlarına yıkıldı. Ölülerini bile bulamadılar gömmek için. Mezarları bile belli olamadığı için, kendi dilince ağıtlar yakamadılar.

Kadınları da her fırsatta öldürdüler. Töre diye öldürdüler, aşk cinayeti diye öldürdüler, kıskançlık diye öldürdüler, günah işledi diye öldürdüler. Sevmeyi istemediklerinden öldürdüler.

Gençleri öldürdüler, hem de hunharca, hiç acımadan öldürdüler. 15 yaşında sokakta öldürdüler, 20 yaşında okullarda “karşıt görüş” çatışmasında öldürdüler, dağlarda terörist diye öldürdüler, dağlarda terörist öldürürken öldürüldüler, inşaatlarda iş kazası diye öldürdüler, ev araması yapan polisler, sudan sebeplerden gencecik kızları öldürdüler, minibüsün içinde son yolcu olarak kaldığı için, tecavüz edip, parçalayarak öldürdüler.

İşçileri öldürdüler, birer birer değil, yüzlercesini çalışırken, işe giderken öldürdüler. Pek çoğunun ölümlerini duyamadık ama yılsonu istatiklerinde, terörden ölenlerden fazla olduklarını gördük.

Şehirleri öldürüyorlar. Kar hırsları uğruna, ağaçları, hayvanları, suları yok edip, yerine sevimsiz betonlar dikiyorlar. Binlerce yıllık medeniyet kalıntılarını, bir gecede dozerlerle yok ederek, geçmiş ile bağlarımızı öldürüyorlar. Hazinede para kalmadığı için, en verimli arazilerin üstünde maden arama ruhsatları vererek, topraklarımızı öldürüyorlar.

Yargıyı büyük bir iştahla, taammüden öldürdüler. Namuslu hiçbir kişinin kalmamasını gözeterek, yargının tamamını tek bir kişinin emirlerine amade haline getirdiler.

Türk Silahlı Kuvvetleri’ni kumpaslar kurarak, balyozlarla başını ezerek öldürdüler. Kalanlar da, başıbozuk yapıların içinde eritildiler.

Üniversiteleri, boğarak öldürdüler.

Bilgiyi, bilimi öldürdüler. Cehaletin meşalesini bayrak yaptılar; insanlığı öldürdüler.

Farklılıkları öldürdüler. Sırf onlardan farklı düşünüyor diye, farklı inanca sahip diye, farklı bir dil ve kültürden diye insanları hapse attılar, işkencelerden geçirdiler, öldürdüler.

Barışı öldürüyorlar. Savaşın diliyle konuşmayanları, savaşı ve ölümü yüceltmeyenleri öldürüyorlar. Dağda, şehirde veya kırsalda yoksulları birbiriyle savaştırıp, öldürüyorlar.

Bu ülkenin namuslu, dürüst, vicdanlı iyi insanlarına tahammülleri olmadığı için, ellerinden geldiği kadar hepsini öldürdüler.

Katilleri tanıyoruz, hem de ülke halkının çoğu tarafından tanınıyorlar. Seri katiller bunlar. Belki tek tek haberdar oluyoruz bunların varlığından. Tetiği çekenlerdir bunlar ama onlara hedefleri gösteren, ellerine silahları veren ve ölüm emrini verenler, onların ideolojilerini silahlarına kurşun olarak yerleştirenler kendileri değiller. Sarayların gizli odalarında planlanıp, toplumsal emir haline gelmelerini sağlayanları, suçüstü yakalamalıyız. Yakalamalıyız ki; bu toplumsal cinnet hali sona ersin.

Yaşamı savunanlar, iyiliği savunanlar, dürüstlüğü savunanlar, sevgiyi savunanlar, ölüm karşısında birleşemezsek; çürüyeceğiz. Ve onlarla birlikte bizler de öleceğiz.

Yazarımızın daha önce yayınladığımız yazıları

YAKLAŞAN FIRTINA VE YUMURTA HİKAYESİ / 07.02.2021

TARİHİN SEYRİNİ DEĞİŞTİREBİLİRİZ / 03.02.2021

SEKİZ YÜZ YILLIK BİR DÖNEM SONA ERERKEN GELECEĞE BAKMAK / 30.01.2021

Diğer Yazılar

POST-MODERN MİLLİYETÇİLİK ÜZERİNE TEZLER…

Mahir Konuk / 13.01.2025 Bütün bir yılımızı, post-modern milliyetçiliğin insanbilim alanında en etkili ve kendi …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir