Taner Renda / 15.11.2021
İstesek de, istemesek de, ülke fiilen politik olarak kamplara bölündü. Her kamp, kendi meşrebince var olan devleti ve iktidarı eleştiriye tabi tutuyor. Ülkenin sokulduğu bataklıktan çıkış için hepsinin de tutarlı, tutarsız, anlamlı anlamsız önerileri ve çıkış doğrultusu var. Seçmenler ise ekonomik olarak açlığın, sefaletin ve yoksulluğun pençesinde çaresizce kıvranıyor ve kendilerine uzatılan ellerden hangisine tutunursa; bu durumdan kurtulabileceğinin hesaplarını yapıyor.
Onlar adına konuşamam ama kendi adıma bazı fikirler üretebilirim.
İlk soru ve cevabı: Seni o açlığa ve sefalete mahkum kılanlar, seni o çukurdan çekip alabilirler mi? Seni oraya atanlar, yanlışlıkla atmadılar. İçerideki ve dışarıdaki politika yapıcılarının onları iktidara getirmesi için karşılıklı olarak anlaştıkları ekonomik ve politik sözleşmeleri sonucunda, geniş bir kesimin ellerinde kalan son birikimlerini de içeren bir yoksullaştırma programını harfiyen uyguladılar. Bu programı rahatça uygulayabilmek için de devletin başta yargı olmak üzere, bütün resmi yayın kurumlarını ve özel sektördeki yazılı ve görsel kurumlarını da devletin olanaklarını kullanarak, kendi yandaşlarına belli komisyonlar karşılığında ele geçirilmesine izin verdiler. Ülke artık “açım aç, geçinemiyorum” diyen milyonlarca işçi, işsiz, köylü, esnaf, emekli ile inim inim inliyor.
İkinci soru ve cevabı: Madem milyonlarca kişi açlığa ve sefalete mahkum edilmişse; neden kendilerini bu duruma düşürenleri oylarıyla iktidardan aşağı indirmiyorlar? Elbette ki, ülkemizin dokusunda bulunan ve feodalitenin güçlü yanı olan ataerkil davranış kalıplarının daha tam olarak kırılmaması da var. Ama her yaygın toplumsal muhalefet, her ekonomik gerileme ile baskıcı yönetim ve yöntemlerini, topluluğun memnuniyetsizliğini beliğin bir biçimde karşılayacak söylem programdan yoksunsa; bu potansiyeli boşa akar ve ortalığı bataklığa da çevirebilir. Hatta kaosa neden olur. Altı benzemenizin kurduğu bu “Erdoğan gitsin de sonrasına bakarız” ittifakı, tam da buna yol açacakmış gibi görünüyor.
Üçüncü soru ve cevabı: Bütün suç zır yoksulluğa sürüklenen kitlelerde mi? AKP+MHP faşist bloğunun devletin bütün olanakları ile muhalefete ve onu destekleyen ve destekleyecek geniş kitlelere artık açık açık abanın altından çıkarıp, gösterdiği sopanın hiç mi etkisi yok? “Kabahatin çoğu senin demeye dilim varmıyor “ diyen Nazım’ın dizelerindeki gibi mutlak yoksulluğa sürüklenen geniş kitlelerde de var olmasına var da; devleti ele geçirmiş AKP+MHP faşist bloğunun yasal olan ve olmayan, silahlı, silahsız güçlerini de hesaba katmak gerekir. Koskoca bir devletin ve iktidar yandaşlarının dezenformasyonu ile baş edebilmek gerçekten zor. Zor deyip, işin içinden kolayca sıyrılmalı mıyız? Asla, b u ülkenin beğenelim veya beğenmeyelim sol, sosyalist ve devrimci bir geleneği hala var. Bu ülkede bir Kürt Sorunu artık CHP tarafından bile ister istemez kabul ediliyor. Ve onların da güçlü, savaşkan ve yılmayan bir politik hareketi her zaman ve her şeye rağmen dimdik ayakta kalabildi. Son temsilcisi HDP, ta kurulduğu günden beri, sola yönelimini hep korudu. Uyguladığı Eş Başkanlık Sistemi ile kadınların her düzeyde temsil edilmesini sağladı. Pek çok kere milletvekili seçiminde, seçim sonrası içinden ayrılıp, ait olduğu partiye geçeceklerini bile isteye kabul ederek kontenjan ayırdılar. İşte Sol Seçenek, Sol Perspektif, 3. Yol, isteyen buna başka isimler de ekleyebilir. Ama sonuçta, bu sefalet çukurundan, bu devasa haksızlıktan yani karabasandan uyanmak için sanırım tek çare olarak belirginleşiyor.
Sevgili Selahattin Demirtaş’ın, Evrensel Gazetesi’nde yayınladığı yazısındaki sorular can alıcı nitelikte:
Sosyalistler, solcular kendi cumhurbaşkanı adaylarıyla mı seçime girecekler yoksa ilk turdan itibaren muhalefetin ortak adayını mı destekleyecekler?
Kendi adaylarıyla seçime gireceklerse nasıl bir adayla, hangi ilke ve programla seçmenlerin karşısına çıkacaklar?
Seçim kampanyasını nasıl örgütleyecekler?
Olası ikinci turda nasıl bir tutum alacaklar?
Muhalefetin ortak adayı etrafında buluşulacaksa o adayın belirlenmesi, programı, ilkeleri konusunda şimdiden masada olmak için neler yapmak gerekiyor?
Milletvekili seçimlerine, bir çatı partide girilecekse hangi partide buluşulacak? Çatı parti olmayacaksa sol, sosyalist adayların diğer uygun partilerden olabildiğince fazla sayıda aday gösterilebilmesi ve seçilmeleri, sonrasında belki Mecliste en az yirmi kişilik bir sosyalist grubun oluşması için neler yapılabilir? Oluşacak bu sosyalist Meclis grubu, bir çatı partisine dönüşebilir mi? Sosyalist grup olarak olası koalisyon hükümetlerinde yer alınabilir mi? Bu ihtimal varsa hangi kesimler, kimler Meclise taşınırsa daha verimli olur?
Seçimlerde iktidar değişirse valiler, kaymakamlar, rektörler, dekanlar, bakanlık üst düzey bürokrasisi başta olmak üzere on binlerce yeni kadro göreve gelebilir. Soldan ve emekten yana ve kadın kimliğiyle kaç nitelikli bürokrat bu mevkilerde görev alarak demokratikleşmeye sol perspektifle katkı sunabilir? Bu kişiler kimler olabilir?
Solu devlete ve iktidara entegre edip yozlaşma tehlikesine karşı tüm bu çabaların yanında sivil ve kültürel alan, sendikalar nasıl güçlendirilebilir? Bu şekilde, solun bağımsız olarak kitleselleşmesinin önü nasıl açılabilir?
Bunlar yapılmazsa yeni iktidarın sağ, neoliberal, emek karşıtı, çevre karşıtı bir politikaya hızla savrulmayacağının garantisi, tedbiri nedir?
Hamiş: Son zamanlarda Mehmet Barlas’ın muhalefet partiler için yazdığı düşünülen tehditkar cümleleri ve pervasızlıkları paçalarından akan kanunsuz, hukuksuz ve suç teşkil eden yazılara aldanmamak gerekir. Korkularından mezarlıktan geçenlerin ıslık çalmasını andıran çıkışlar bunlar. Freni patlamış kamyon olan bu iktidar, hızla uçuruma doğru gidiyor. Son anda kamyondan atlayanlar kervanına katılanlar da gitgide çoğalıyor. Ama her yeni devrin hükümetinin bakanı olabilen Cemil Çiçek’in istifa öncesinde yaptığı açıklamalara dikkat etmek gerek. Zaten Bülent Arınç da trenden atlamak için “sırasını” bekliyor.. Lakin en önemlisi ise; kamyonun freninin patlamasına neden olan MHP Genel Başkanı ve adı ile uyumlu Devlet Bahçeli’nin son çıkışı, Erdoğan’ın da bu kamyondan atlayacağının net göstergesi oldu.
Şimdi asıl sorun: Hulusi Akar ve Hakan Fidan’ın, Erdoğan sonrası için planlarının ne olduğudur. Bu ikilinin neler yapabileceği ve ülkeyi nereye sürükleyeceğini tahmin bile edemiyoruz.
YAZARIMIZIN DAHA ÖNCE YAYINLADIĞIMIZ YAZILARI
ABANIN ALTINDAKİ SOPAYI ÇIKARIYORLAR /09.11.2021
TARİH, YENİ BİR HİKAYE YAZANLARI HEP SEVMİŞTİR/07.11.2021
SAVAŞA KARŞI CHP’NİN DÖNÜŞÜMÜ VEYA BİRLİKTE YAŞAYABİLMENİN İLK IŞIĞI /27.10.2021
ELİNDE ÇEKİÇLE BANKAMATİKLERE SALDIRILIYORSA; KAÇMA VAKTİNİZ GELDİ DEMEKTİR
GELİYOR GELMEKTE OLAN AMA MUHALEFETİN HALİ İÇLER ACISI / 23.10.2021
SADAT, SEDAT, DARBE VEYA SOKAĞIN ORTAK SESİ OLMAK/16.10.2021
GODOT’YU BEKLEMEYE GEREK YOK, YOLA ÇIKMAK İÇİN / 11.10.2021
HER EVE BİR PARA SAYMA MAKİNASI KONACAK KADAR PARAMIZ OLACAK /11.08.2021
ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR DİYE DÜŞÜNENLERE: ÇANLAR HEPİMİZ İÇİN ÇALIYOR ARTIK/05.08.2021
TÜRKİYE’DE İÇ SAVAŞ ÇIKARILMAYA MI ÇALIŞILIYOR ?/22.07.2021
DERE GEÇİLİRKEN; BAHÇELİ AT MI DEĞİŞTİRİYOR?/17.07.2021
Kürtleri o kadar çok seviyoruz ki yok edilmelerine hiç ses çıkarmıyoruz /14.07.2021
HDP’siz çözüm olmaz olsa da ona da zaten faşizm denir / 08.07.2021
UMUT/UMUTSUZLUK, KORKU/CESARET, YILGINLIK/DİRENİŞ /30.06.2021
“O PARALARI SİZDEN SÖKE SÖKE ALIRLAR” / 27.06.2021
ERDOĞAN VE MHP + MAFYANIN BİLEK GÜREŞİ 22.06.2021
HAMDOLSUN, ERDOĞAN EV ÖDEVİNİN NE OLDUĞUNU ANLADI / 17.06.2021
Peker, Erdoğan abisi ile helalleşmeyi niye erteledi ? / 02.06.2021
Tek bir kural var kuralsızlık / 26.05.2021
SEDAT PEKER’İN GÖMLEĞİNİN RENGİ, BEYAZDAN SİYAHA DÖNDÜ / 23.05.2021
“BİZ HEPİMİZ AİLEYİZ VE HER SUÇTA BERABERİZ” / 07.06.2021
Devletin mafyası mı yoksa mafyanın devleti mi? / 2 / 21.05.2021
Kanserin üçüncü evresinden, dördüncü evresine geçen ülkemiz /14.05.2021
Birlikte olursak; her şeyi değiştirebiliriz / 04.05.2021
Ne yapmalı, nasıl yapmalı ve kiminle yapmalı? / 30.04.2021
Devlet mi mafyalaştı, yoksa mafya mı devletleşti? / 22.04.2021
Katastrof / Büyük yıkım kapımızda / 24.04.2021
Canı sıkkın hava ve rüzgar / 18.04.2021
Ülkemizin ahvali: Sadece parasız, işsiz ve aşısız değiliz. Geleceğimizi de kaybediyoruz / 11.04.2021
Ülkeyi Nasıl Yönettilerse Pandemiyi de öyle yönetti AKP 09.04.2021
Ülke soyulurken değil, soğan soyulurken ağlayan ulusalcılar / 05.04.2021
Ben Erdoğan’ın yerinde olsaydım / 30.04.2021
Polis, ülkede toplumsal düzeni korur ve huzuru sağlar, gerçekten öyle mi? / 03.04.2021
BEN ERDOĞAN’IN YERİNDE OLSAYDIM / 30.03.2021
AKP+MHP iktidar testisi çatladı / 29.03.2021
19 Mart 2021, uçurumdan önce yapılabilecek freni yok etmiştir / 20.03.2021
Bütün mesele: gelmekte ve gitmekte olanı anlayabilmekte / 28.02.2021
“HDP’ye oy veren milyonlar, kurşun yağdıran teröristlerdir” / 21.02.2021
ÖLÜLER ÜLKESİNİN SERİ KATİLLERİ / 18.02.2021
YAKLAŞAN FIRTINA VE YUMURTA HİKAYESİ / 07.02.2021
TARİHİN SEYRİNİ DEĞİŞTİREBİLİRİZ / 03.02.2021
SEKİZ YÜZ YILLIK BİR DÖNEM SONA ERERKEN GELECEĞE BAKMAK / 30.01.2021