KATASTROF / BÜYÜK YIKIM KAPIMIZDA

Taner Renda / 24.04.2021

@RendaTaner

Sanırım algılarımız, şimdilik farkında değilmiş gibi davranıyor. Bunun nedeni ise; içinde yaşadığı bedeni korumaya almak zorunda hissettiği için olsa gerek. Bir iyimserlik havası hakim hala memlekette. Oysa büyük yıkım kapımızı çaldı çalacak. Zaten gelir dağılımı son derece bozuktu. Pandemi sonrası ise; artık bozuk demek de durumumuzu açıklamaya yetmiyor. Çalışabilecek nüfusun büyük bölümü eğer çalışıyorsa; düşük olan asgari ücretten çalışmak zorunda. Eğer işten şu veya bu nedenle çıkarılmışsa; düşük olan asgari ücretten bile daha sefil ücrete talim etmek durumunda. Ha, işveren Kod 29’dan işten çıkarmışsa; ne günlük 47 TL’yi alabiliyor, ne tazminatını alabiliyor, ne de başka bir yerde işe girebiliyor. Hatta sokaklarda kağıt bile toplattırmıyor devlet.

Bu durumda olan pek çok insan, evlerinin kirasını, su ve elektrik parasını ödemeyi geçtik, çocuğuna alarm takılı mamasını bile alamayıp; cebinde kalan son parasını usulca masanın üstüne bırakıp, kimseye görünmeden ya kendini asıyor, ya da yaşadığı apartmanın balkonundan aşağı bırakıyor. (Koronaya yakalanan ve çalışamayan, üç çocuk babası Fedai Kuşçu İŞKUR üzerinden bir devlet okulunda geçici olarak asgari ücret ile çalışıyordu. Covid-19’a yakalanan Kuşçu, bu süre içinde çalışamadığı için ücretini alamadı.

  (Tekirdağ’da borçları sebebiyle intihar eden işçi Fedai Kuş)

Arkadaşlarının aktardığına göre, bakkala ve çevreye borçlarını ödemekte zorlanan Kuşçu, pazar günü eşine cebindeki 12 lirayı verdi ve “Allahaısmarladık” dedikten sonra evin balkonundan kendini boşluğa bıraktı.)

Bu haberleri iktidar yalakası veya sözde muhalif kanallarda bile duyamazsınız.

Eve ekmek götüremediği için, ailesinin yüzüne bakmaya utananların yaşadıklarına bir an için kulak verin: işsiz ve iş bulma umudu kalmamış oldukları için cebinde kalan son üç beş liraya da evin gereksinimlerini karşılamayanlar; bütün gün sokaklarda umutsuzca iş arayıp, gece yarısı çocuklarının uyanmamasını dileyerek evlerinin kapısını usulca çalarlar. Aç karnına yatağa girmek ne demektir belki unuttuk. Ama onların son bir buçuk yılı böyle geçmiştir. Onlar hala tevekkülle bir umut olarak çalışabilecekleri bir iş aramaya devam ederler. Oysa onlar da biliyorlar ki; çalışacak iş yok.

“Aç karnına öleceğimize, tok olarak Pandemi’den ölmeyi yeğlerim” demek zorunda kalan bir insanın nasıl bir açmazın içinde olduğunu bir an için düşünelim.

Oysa, Saray ve çevresinin bu olanlarla en küçük çözüm bulma gayretleri bile yok. Onlar, satıla satıla elde kalan son küçük arazileri satma ve Anadolu’nun en verimli arazilerindeki yer altı madenlerini bile üç beş kuruşa satıp, günü kurtarma derdinde olduğunu hep birlikte görüyoruz. Saray’daki soytarılar Erdoğan’a kim neyi şikayet etmiş, derdini anlatırken, kızgınlığından lafını esirgemekten kendini sakınmamış kişileri bulup, haklarında tazminat davaları açarak; Cumhurbaşkanını daha da zengin etmenin derdindeler. Elbette bu “çalışkanlıklarının” karşılığını yüksek miktarlardaki üç-beş farklı yerden aldıkları ballı maaşlarla sonuna kadar hak ediyorlar. Millete seslenirken, savurganlık dersleri verenler, iş kendilerinin Saray’a gidip gelirken milyon dolarlık ultra lüks arabaları hak ettiklerinden en ufak bir kuşkuları yok.

(Memleketin en büyük çevre yağmalarından biri Kazdağları işbirlikçi AKP’nin çıkardığı yasa ile Kanadalı Alamos Gold’un yağmasına açıldı. Altın madenine karşı başlatılan direniş sonuç verdi. Ancak geride fotoğrafta da gördüğünüz üzere tahrip edilmiş bir coğrafya kaldı-editör)

Ülkemiz uçurumun kıyısından aşağı sarkıtılıyor. Merkez Bankamızın içi boşaltılmış, elde avuçta ne varsa ya satılmış, ya da satın alacak alacaklısını beklemekte. Mili Eğitim bakanlığımız özel okul sahibi birinin elinde perişan durumda, Ticaret Bakanı ise, fırsattan istifade, bakanlığına gereken malzemeleri akşam kocasının şirketinden fahiş fiyata alarak, krizden karlı çıkıyor, Sağlık Bakanı ise, kendi özel hastaneler grubunun PCR testleri başta olmak üzere, Korona hastalarının günlük yatışlarından müthiş karlar sağlıyor, bu arada hayali para satıcıları da 2 milyar Dolarlık vurgun yaparak, ülkeden kaçıp, Kamboçya/Tayland güzergahında izini kaybettiriyor.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun makamında ağırlanan Thodex vurguncusu Fatih Faruk Özer ve Soylu’nun yeğeni Hasan Berk Işık)

Bu arada Biden’dan gelecek telefonu beklerken, Ukrayna, Suriye, Irak ve Libya’da kah ABD ile kah Rusya ile ya yatağa girmeye hevesleniyoruz, ya da her ikisiyle de papaz olacak dış politika salaklıklarına devam ediyoruz. Aşıyı bile gerektiği kadar temin edememişken, yerli araba, yerli uçak ve uzaya gitmeyi de hala ihmal etmiyoruz. Bu arada TÜİK’in resmi rakamlarına göre, enflasyonumuz da gayet iyi durumda olarak şimdilik %16’lar civarında seyretmekte. Pandemi nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayıları da TÜİK’e emanet olduğundan neyse ki şimdilik 350 civarından yukarı çıkmamaya gayret ediyor.

Avrupa, bize parasını vererek beslettiği göçmenlerden kurtulmanın çarelerini ararken, asıl sorunu gözden kaçırıyor: ülkemiz çok da uzak olmayan bir gelecekte çöküş yaşamaya başladığında; Türkiye’den kaçacak en az 30 milyonluk bir göç dalgasına daha çare bulmak zorunda kalacaktır.

Devletin ne parası, ne satacak malı, ne halkına verecek umudu kalmamıştır. Eğer her hangi bir değişken devreye girmezse; ülkenin yıkımı kaçınılmazdır. Polyannacılık oynamanın zamanı değildir. Kral çoktandır çıplaktı zaten ama artık kralın çıplak olduğunu görme ve halka söyleme zamanıdır. Hep birlikte uçurumdan aşağı düşme noktasına geldik. Seksen küsur milyonluk ülkede aklı başında olan insanların, bu körlemesine gidişe dur diyecek bir birlik oluşturulması için son şansımız olduğunu bağıra bağıra anlatmamız gerek. Artık, yumurta dışardan da kırılamayacak noktada. Tek çare: yumurtanın içeriden kırılmasıdır. Ve bunu da yapacak olan Demokrasi Güçleri kimisi hapiste olsa da, bu ülkede hala varlar.

Yazarımızın daha önce yayınladığımız yazıları

Canı sıkkın hava ve rüzgar / 18.04.2021

Ülkemizin ahvali: Sadece parasız, işsiz ve aşısız değiliz. Geleceğimizi de kaybediyoruz / 11.04.2021

Ülkeyi Nasıl Yönettilerse Pandemiyi de öyle yönetti AKP 09.04.2021

Ülke soyulurken değil, soğan soyulurken ağlayan ulusalcılar / 05.04.2021

Ben Erdoğan’ın yerinde olsaydım / 30.04.2021

Polis, ülkede toplumsal düzeni korur ve huzuru sağlar, gerçekten öyle mi? / 03.04.2021

BEN ERDOĞAN’IN YERİNDE OLSAYDIM / 30.03.2021

AKP+MHP iktidar testisi çatladı / 29.03.2021

19 Mart 2021, uçurumdan önce yapılabilecek freni yok etmiştir / 20.03.2021

Farklı bir şey yapmadan, farklı bir etken işin içine karışmadan biz bu işin içinden alnımızın akıyla çıkamayız. / 15.03.2021

Bütün mesele: gelmekte ve gitmekte olanı anlayabilmekte / 28.02.2021

“HDP’ye oy veren milyonlar, kurşun yağdıran teröristlerdir” / 21.02.2021

ÖLÜLER ÜLKESİNİN SERİ KATİLLERİ / 18.02.2021

YAKLAŞAN FIRTINA VE YUMURTA HİKAYESİ / 07.02.2021

TARİHİN SEYRİNİ DEĞİŞTİREBİLİRİZ / 03.02.2021

SEKİZ YÜZ YILLIK BİR DÖNEM SONA ERERKEN GELECEĞE BAKMAK / 30.01.2021

Diğer Yazılar

MUHALEFETİN HALKA ANLATILACAK BİR HİKAYESİ VAR MI ?

Mustafa Durmuş /23 Eylül 2024 Cumhuriyetin ikinci yüzyılında ekonomisiyle, ekolojisiyle, insanıyla, toplumuyla topyekûn bir çürümüşlük …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir