DEVLETİN MAFYASI MI ? YOKSA MAFYANIN DEVLETİ Mİ ?

Taner Renda / 21.05.2021

@RendaTaner

Bu başlık altında ilk yazıyı yazdığımda; devletin lağımının kapağı, içinden biri olan Sedat Peker tarafından henüz açılmamıştı. Yazdıklarım ile kahinlik yapmadım. Sadece içinde yaşadığımız ülkenin lağım devletinin yapısını iyi bilen biri olarak düşüncelerimi yazmıştım. Bu gün gelinen noktada yaşanan gelişmeler yazdıklarımızın noktasını dahi yalanlamadı. Sedat Peker, kendi çekip, yayınladığı ilk videolarında çok ciddi suçlamalarla devletin İçişleri Bakanı olan Süleyman Soylunun suçluları koruduğunu, geçmişte çok önemli bakanlıklarda bulunmuş Mehmet Ağar’a yönelik de Türkiye’nin uyuşturucu baronu olduğunu “derin ilişkileri sayesinde” dosta düşmana duyurmuş oldu. Devletle, mafyanın ve de Ergenekon denen derin devletin kirli örgütlenmesinin nasıl iç içe, koyun koyuna aynı yatağa girdiklerini net bir biçimde açıklayan söylemlerde bulundu.

Gece far karşısında şaşkınlığa düşen tavşanlar gibi donup kalan devlet görevlileri, videolar peş peşe gelmeye başlayınca; önceleri görmezden geldikleri bu “içten gelen” suçlamalar karşısında, senkronize olamamanın getirdiği şaşkınlıkla, organize suç örgütlerini ciddiye almayızcı tavrının kamuoyu nezdinde yeterli olmadığını görerek, saray ile görüş alışverişinde bulunduklarında; durumun daha da vahim olduğunu düşündüler. Çünkü Erdoğan’ın bu videolardan faydalanmayı uygun gördüğü anlaşılıyordu. Gitgide kendisi için yük haline gelen Bahçeli ve derin ilişkilerin esas adamı Mehmet Ağar, onun maşası olan Süleyman Soyluya da bundan sonraki planlarında yer yoktu(zaten damadı da SS ile geçinemiyordu). Bu ekipten kurtulmak hiç de kolay değildi ama şans ayağına kadar gelmişken; onu tepmek de olmazdı. Epeyce bir süre kendisinin de istediği pisliklerin ortaya dökülmesine sessiz kalarak, ateşteki kestaneleri elleriyle almaya hevesli olan Peker’in bu tam cepheden hücumuna “Allah’ın bir lütfu” olarak bakmıştır.

Beyaz Saray’dan gelen sinyaller, zaten yeterince kötüydü. MHP ile yaptığı zorunlu ortaklıktan dolayı yeni yönetimin gözünde ilk fırsatta üstünün çizileceğini bilmek için çok da zeki olmaya gerek yoktu. Peker tam da zamanında ve hem de kendisini biraz da olsa aklayacak konularda ifşaatlarda bulunması, Erdoğan’ı cesaretlendirecektir.
Ülkenin yönetimindeki artık saklanamaz zaaflar, seçimlerin yapılacağı normal takvim olan 2023 Haziran’ını bekleyemeyecek duruma geldi, hatta geçiyor bile. Oysa Bahçeli, her konuşmasında seçimlerin zamanında 2023’de yapılacağını ve adaylarının da Erdoğan olduğunu hiç sektirmeden söylemeye devam ediyor. Erdoğan’ın büyük ümitlerle beklediği Haziran ayındaki Biden ile buluşması, pek çok düğümün nasıl çözüleceğini belirleyecek bir buluşma olacak.

Biden tarafında ise durum pek de bizim taraftan bakıldığı kadar pembemsi görünmüyor. Kafalarındaki çözüm ile Erdoğan’ın ümidi arasındaki makas bir hayli fazla açık. Bu da demektir ki: pazarlıklar çok çetin olacak ve Erdoğan’ın vereceği tavizlerin miktarı da düşündüğümüzden fazla olmak zorunda. Bahçeli ve uzantıları ile bu tavizler verilemez. Erdoğan açısından en iyi senaryoda İyi Parti’nin açıktan desteği ile seçime gitmek ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönmek olur. Kötü senaryoda ise Bahçeli ve onun uzantılarını da karşısına aldığı için, karşı cephenin daha da güçlenmesi ile ülkede çıkacak kargaşaları da göğüslemek durumunda kalması olacaktır. Hala iç savaş senaryolarının da masada seçenek olarak durduğunu söyleyebiliriz.

Ana muhalefet ise bir miktar doğru işler yapmaya başlamış olsa da, seçmen gözünde hala ciddi bir seçenek olabilmiş değil. Ama benim aklıma takılan sorular ise çok daha vahim. Sedat Peker, şimdiye kadar çizdiği stratejide Erdoğan’a doğrudan saldırılarda bulunmadı. Hatta damadını olumlayan sözler söylese de, doğrudan veya aracılarla kulağına istediği şeyler fısıldanmamış olacak ki: Michael Rubin’i de işin içine dahil etmek gereğini duydu. Erdoğan sonrası dönem için kendisine tuzak kurulduğunu düşünüyor (nedense bu tuzağı Erdoğan’ın kuracağını düşünmüyor veya şimdilik söylemek istemiyor.). Eğer beklediği güvenceler resmi bir biçimde kendisine iletilmezse; belki de açıklayacağı son bir iki video da Erdoğan’a dönük olma olasılığı bir hayli yüksek olur. İşte o zaman dananın kuyruğu ne olur göreceğiz( BAE’de olduğunu yüksek sesle söylemesi; onun kimler tarafından ve ne kadar güvenceli olarak korunduğunu gösterir).

Mehmet Ağar’ın bu işin içinde istihbarat parmağı olduğunu söylemesi de, bu açıdan hayli ilginç. Deneyimli olduğunu bildiğimiz Ağar, sadece istihbarat demekle, CIA’yı işaret etmedi. Ülkemizin istihbaratı olan MİT’i de gizli özne olarak işin içine dahil etti. Bunca zamandır kokain kaçakçılığı, tecavüz, insan öldürme, tehdit, şantaj , devlet gücünü de kullanarak bir kişinin elinden mallarını yok pahasına almak. Ve de FETÖ adlı çeteye dahil edip, hayatını karartmaya kadar uzanan suç zincirini kurmak için mutlaka ama mutlaka devletin “belirli kurumlarının” olurunu almak gerekir. Kolombiya İçişleri Bakanı beş ton kokaini Türkiye’ye gitmek üzereyken yakaladıklarını Tv’de üstüne basa basa açıklıyor ama ülkemizin adaletinden tık yok. Olmaz böyle şey. Hadi işin ucunda içişleri bakanlığı var da ondan ses çıkarmıyorlar diyelim. Ağar, devletin haberi ve izni ile FETÖ liderine gazeteciler ile gittiğini söylüyor( ilk sorulacak soru: bu hangi devlet olmalıdır). Ülke dışında en kıytırık suçlu kişileri tutup, yasa dışı bir şekilde ülkeye getiren MİT, bu kadar büyük suçlar işlenirken ne yapıyor? Birileri: bir bakan ve başka bir bakan ve bir başkan bir şeyler çeviriyor derse ve devlet refleksi de morfin yemiş gibi uyuşuk uyuşuk günlük rutin işlerle oyalanıyorsa; ya devlet çökmüştür ya da yukarıda yazdığımız hiçbir senaryoda olmayan bir film çekme hazırlığındadırlar.

Yazarımızın daha önce yayınladığımız yazıları

Kanserin üçüncü evresinden, dördüncü evresine geçen ülkemiz /14.05.2021

Birlikte olursak; her şeyi değiştirebiliriz / 04.05.2021

Ne yapmalı, nasıl yapmalı ve kiminle yapmalı? / 30.04.2021

Devlet mi mafyalaştı, yoksa mafya mı devletleşti? / 22.04.2021

Katastrof / Büyük yıkım kapımızda / 24.04.2021

Canı sıkkın hava ve rüzgar / 18.04.2021

Ülkemizin ahvali: Sadece parasız, işsiz ve aşısız değiliz. Geleceğimizi de kaybediyoruz / 11.04.2021

Ülkeyi Nasıl Yönettilerse Pandemiyi de öyle yönetti AKP 09.04.2021

Ülke soyulurken değil, soğan soyulurken ağlayan ulusalcılar / 05.04.2021

Ben Erdoğan’ın yerinde olsaydım / 30.04.2021

Polis, ülkede toplumsal düzeni korur ve huzuru sağlar, gerçekten öyle mi? / 03.04.2021

BEN ERDOĞAN’IN YERİNDE OLSAYDIM / 30.03.2021

AKP+MHP iktidar testisi çatladı / 29.03.2021

19 Mart 2021, uçurumdan önce yapılabilecek freni yok etmiştir / 20.03.2021

Farklı bir şey yapmadan, farklı bir etken işin içine karışmadan biz bu işin içinden alnımızın akıyla çıkamayız. / 15.03.2021

Bütün mesele: gelmekte ve gitmekte olanı anlayabilmekte / 28.02.2021

“HDP’ye oy veren milyonlar, kurşun yağdıran teröristlerdir” / 21.02.2021

ÖLÜLER ÜLKESİNİN SERİ KATİLLERİ / 18.02.2021

YAKLAŞAN FIRTINA VE YUMURTA HİKAYESİ / 07.02.2021

TARİHİN SEYRİNİ DEĞİŞTİREBİLİRİZ / 03.02.2021

SEKİZ YÜZ YILLIK BİR DÖNEM SONA ERERKEN GELECEĞE BAKMAK / 30.01.2021

Diğer Yazılar

SONBAHARA SON GÜLLER: TİTRERİM MÜCRİM GİBİ…

Ümit ÖZDEMİR /08.01.2025 Gaziantep’te bir pavyon, Ferah Saz heyeti.. sahneye çıkan Seniha çok üzgündür. O’nu …

3 comments

  1. net yorum

  2. baba avukat bile ayak takımında asit antihidrit işi yaparak ve üzerine namusunu verecek dereceye gelmiş ise vay haline ülkenin ıstanbul baro avukatlarından şevket tuci devletin buna müdahale etmesi lazım gençler ölüyor

  3. lütfen bunu paylaşalım adalet haksızlığa karşı savaşır kurt ve her kesimden genci zehirlemeşine izin vermeyelim

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir