BÖLÜNÜYORUZ O HALDE FAŞİZMLE YÖNETİLECEĞİZ

Taner Renda / 17.01.2022

@RendaTaner

Ankara Elektrik Mühendisler Odası’nın Ankara Şubesinin yapılan seçimlerinde, toplam 17 bin üyesinden 3 bin 5 yüzü seçimlere katılmış. İki sol grubun aldığı oylar: Demokratlar grubu olarak 1123 ve Direnç grubu olarak da 953 oy. Ve sağ grup olarak da Frekans, 1152 oy alarak yönetime gelmiş.

Gelin bu sonuçların ne anlama geldiği üzerine birkaç tespit yapalım. Yapalım ki: “en hakiki” “en doğru”, “en iyi” yönetimin bizlerde toplandığının sonuçları ile doğru dürüst yüzleşelim.

Ama önce 17 bin üyeden seçime katılan 3228 üyenin her biri için söz söylemeden önce, seçimde oy kullanmaya bile gitmeyen, değmeyeceğini düşünen, güzel bir pazar tatilinin keyfini bozmaktan sakınan okumuş-yazmış, belli bir bilince ulaşmış olduğunu düşündüğümüz 14 bin 772 kişi için “iyi dileklerimizi” iletelim: GEÇMİŞ OLSUN EFENDİLER. ŞİMDİ KUMDA OYNAYIN DA; BİR TARAFINIZA ÇÖP BATMASIN.

Şimdi gelelim seçime gidip de oy kullananlara. Günler süren bol çekişmeli tartışmalar yapan “bizim listemizde toplanalımcılar:” böl ve yönetin nesini anlamadınız? 1994 yılında İstanbul yerel seçimlerinde de Sosyal Demokrat Parti %20, Demokratik Sol Parti %12 ve Refah Parti %25 oy almıştı. Yani iki Sosyal Demokrat parti ayrı ayrı seçime girince; aradan Refah Partisi sıyrılmıştı. Ne kadar benzer durum değil mi? Çokça alıntı yapılan söz burada devreye giriyor: Şartlar değişmediği halde, farklı sonuç beklemek: aptallıktır (Albert Einstein).

(1994 Yerel seçimlerinde sosyal demokratların kendi aralarında yaşadığı bölünme, siyasal islamcıların İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kıl payı kazanmalarına neden olmuş, sonra merkezi iktidar yolunun önünü açmıştı-editör)

Aysun Kayacı isimli güzel bir oyuncu, geçmiş zamanlarda veciz bir söz söylemişti: “Dağdaki çobanla benim oyum bir mi?” Şimdi bu kadar yüksek derecede okumuşun yaptıklarına bakınca; düşüncelerim bulanıklaşıyor. Memleketin havasını soluyan, suyunu içen ve yemeğini yiyenlerde pek farklılık olmamış gibi duruyor. Yoksa Aysun Kayacı hanımefendi haklı mıydı?

Tarih defalarca tekerrür yani tekrarlanıyor. “İşçi sınıfının” pek çok güzide partileri, kitapta yazdığı gibi işçi sınıfına öncülük edecekleri günleri beklerken, burjuva parlamentosuna milletvekili sokmak için ayrıca pek de istekli görünmüyorlar. Haksızlık da etmek istemem, çağrı üstüne çağrı yapıyorlar, kendileri dışındaki diğer sözde işçi sınıfı partilerine. Uzun müzakerelerden sonra, yeni yıl kutlama mesajları da çıkmıyor değil hani. Eh, bu da bir başlangıçtır. Acelemiz yok. Zaman içinde diğer konulara da eğiliriz. Nasıl olsa ülke ağır faşist baskı ile yönetilmiyor. AKP+MHP faşist bloğunun, ülkeyi top yekün yıkıma götürecek olan: yandaş sermayedarlara vergiler/enflasyon ile halkın cebinden çaldıklarını dağıtmasının önüne geçmeyi acil bir sorun olarak görenlerle uğraşacak kıymetli vaktimiz de yok diye mi düşünüyoruz?

Ama asıl sorunumuz: HDP’nin Türk Sol’unun neresinde durduğu. Hamdolsun ki, ülkede Kürtler mutlu, mesut ve özgürlük içinde boğuluyorlar.  Oy verip, seçtikleri milletvekilleri, belediye başkanları uzun yıllar hiç dert yüzü görmeden işlerini tıkır tıkır yapıyorlar. Kimsenin aklına fezlekelerle milletvekillerinin vekilliklerini almayı dahi gelmiyor. Sonra da bu vekilleri eften püften suçlamalarla yıllarca hapse dahi atmıyorlar. Hele belediyelere asla kayyum atamıyorlar. Zaten HDP Genel Başkanıyken, fezlekeyle vekilliği düşürülen Selahattin Demirtaş da trafik suçu yüzünden yıllarca hapis yatıyor.

Ülkemizde, demokrasi gereksinimi, en yakıcı sorun olarak önümüzde duruyor. Elbette demokrasi, hakim üretim ilişkileri ile bire bir ilişkilidir. Ülkede değişim olacaksa; demokrasi ilk atılması gereken adım olarak karşımızda duruyor. Bunun burjuva/liberal olmasının ilk anda pek önemi yoktur (eğer niyetiniz doğrudan sosyalist bir devrim yapmak değilse). En geriden gelip, en uç talebinizin ilk anda yerine gelmesi pek olası değil.

Kısacası: Esas olanı başa koymak gerekir. Ardından da buna uygun talepleri sıralayıp; o taleplere ulaşacağın güçlerle iş birliği yapmak gerekir. HDP, işçi sınıfının partisi değildir. Ama varılmak istenen hedefe en uygun yönetime ve kitleye sahip partidir. Birlikte gidilecek uzun bir yol olabilir. Bu yolculuk, demokrasi güçlerini birbirine yakınlaştırır, hatta dönüştürür. Bu yolculuktan kaçınmaya hiçbir sol, sosyalist ve devrimcinin hakkı olamaz. Hele öncü ben olayımcı kibirli bir koşul öne sürülemez. Kimin öncü olacağına: yolcular karar verecektir. Şimdi yollara düşme vakti gelmiştir. Hedefe varmak isteyenler; yola çıkanlar olacaktır.

Hamiş: 18 Ocak günü HDP’nin çağrısı ile EMEP, HALKEVLERİ, SOL PARTİ, TİP, TÖP, TKP, SMF VE EHP demokrasi ittifakı için bir araya geliyorlar.

Diğer Yazılar

DOKTOR GARİPAŞK: BİR NÜKLEER SAVAŞ PARODİSİ

Ümit ÖZDEMİR / 02.12.2024 Stanley Kubrick’in soğuk savaşın tam orta yerinde yaptığı film, pek çokları …

2 comments

  1. Kalemine sağlık Taner hocam.
    Güncel görev demokrasi mücadelesi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir