ÜLKE İÇ SAVAŞIN EŞİĞİNDEN ŞİMDİLİK DÖNDÜ

01/10/2022 815 Görüntülenme

İlişkili içerikler

Taner Renda / 01.10.2022

“Demokratik siyasette ısrar ve barış politikası, bizim için ilkeseldir. Kimse geri adım atmamızı beklemesin. Her koşulda ilkelerimizi savunacak, halkın demokratik çözüm ve barış isteğini tüm olanaklarımızla, gür sesle söylemeyi sürdüreceğiz. Faşizmi yıkacak, mutlaka kazanacağız.” Selahattin Demirtaş

7 Haziran ve tekrarlanan 1 Kasım 2015 seçimlerinin pis ve iğrenç ara döneminin tekrarına hazırlıyorlar ülkemizi. O kadar fütursuzlar ki; hain planlarında en ufak bir değişiklik yapmaya bile gerek görmeden yine polisler öldürülüyor (Mersin Polis Evi’ne yapılan saldırı). Yarın bu sefer karşılıklılık esası olması nedeniyle muhalefetten veya toplumu şoka uğratacak biri/birileri öldürülecek. Ve giderek öldürme işi aşama aşama kitlesel katliamlara vardırılacak. Şimdilik öldürme işini üstlenen PKK. Yarın bakarsınız IŞİD olur bu kez de kitlesel katliamın failleri. Devlet için kimin maşa olduğunun pek bir önemi yok.

Peki, bu arada makbul muhalefetimiz ne yapıyor? Hiç. Sade suya tirit, basmakalıp laflarla işi geçiştiriyorlar. Aman Devlete zeval gelmesin. Maazallah daha sonra devletsiz kalırız. İnsanlar hep ölür ve yerine zaten insanlar doğuyor. Birbirini götürür, yeter ki iş Devletimizin bekasına uzanmasın.

Ama bu arada Devletimizin baş düşmanı olarak bellenen Selahattin Demirtaş, altı sene önce uyduruk gerekçelerle milletvekilliği düşürülmüştü (içleri yana yana EVET oyu veren CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu hah tam da şimdi kumda oynayıp; bir taraflarına çöp batmayacağını zannetsinler). Yıllarca içeriden barışın sağlanması, demokrasinin yeni ve özgürlükçü bir biçimde ülkede yerleştirilmesi için çaba harcıyordu. Ve son Mersin Polis Evi saldırısını amasız fakatsız kınayan ve itiraz eden Demirtaş’a ve HDP’ye iki yerden itiraz geldi: birincisi İçişler Bakanı Süleyman Soylu ve ikincisi de Mersin saldırısını yaptıklarını söyleyen ve kendilerine Aponun Fedaileri/HPG diyen PKK’lı grup.

Devlet’in bir kesimini temsil eden Süleyman Soylu (ki kendisi teröristlerle mücadeleye hayatını adadığını söyler), mücadele ettiği PKK’nın bir kolu ile birlikte Selahattin Demirtaş’ın ““Demokratik siyasette ısrar ve barış politikası, bizim için ilkeseldir” demesine aynı anda saldırdılar. İşte bu durum belki de uzun uzun değerlendirmeye değecek bir tutum ve söylemdir.

Devletin bir kesimi, iktidardaki temsilcilerine avantaj sağlamak için her türlü kargaşa ve kaosu çıkarma planlarını uygulamaya koymak istiyor: tam da o sırada kendilerine Aponun Fedaileri/HPG diyen bir grup PKK’lı, toplumda infial uyandıracak ve kargaşaya neden olacak bir eylem yapıyorlar. Tesadüfün bu kadarına pes denir. Ve bu Fedailer bununla da yetinmeyip: bu saldırıya karşı çıkan ve Kürt halkının çıkarlarına sonuna kadar inanmış ve bu uğurda hapse girmiş Demirtaş’a da “düşmanın ağzı” ile konuşma suçlaması yapıyorlar. Aynı anda Kürt düşmanı Süleyman Soylu da Demirtaş’a katil diyor. Fedailer, lütfen yan yana geldiğiniz kimseye bakın ve ne hale düştüğünüzü düşünün.

Bir başka gariplik de: yaptıkları her eylemi PKK olarak üstlenen örgüt, bu kez Apo’nun Fedaileri/HPG diye polis evi baskınını üstleniyor. Bu durumda bir hayli ilginç geldi bana.

Tüm bu eylemin bize getirdiklerini de sayalım. En önemli getirisi: Bundan sonra Devlet’in bir kesimi artık başta Demirtaş’a olmak üzere HDP’ye ve onun üyelerine PKK/terör ile arana mesafe koyun diyemeyecek. İkincisi: Ülke içinde bundan sonra barışın dili daha gür sesle seslendirilecek. Üçüncüsü: Daha ilk adımda Demirtaş ve HDP, bu eyleme karşı çıkarak; Devletin bir kesiminin oyununu boşa düşürdü. Mutlaka bu iş bu kadarla akamete uğrayarak sönümlenmeyecektir. Bundan sonra da bu ve buna benzer her türden kışkırtma, Devlet’in bir kesiminin planları içinde olmaya devam edecektir. Bu planlar seçim gecesine kadar değil, seçimden sonra da isterse Makbul Muhalefet Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmış olsa bile, Devlet’in bir kesimi ve onun her türden memurları, Devletin içinden temizlenene kadar aldıkları “görev emrini” yerine getirmek için çalışacaklardır.

Son çıkarım: Devlet, bu eylem ile bir taşla iki kuşu birden vurmak istedi. Saldırıda ölen iki kişinin Aponun Fedaileri/HPG üyelerinden birisi olduğunu Süleyman Soylu söyledi. Soylu, Dilşah Ercan olduğunu ve bu kişinin 2009 yılında CHP’nin hazırladığı hapisteki gazeteciler listesinde gösteriliyordu ve dolayısıyla söylendiği gibi hapiste hiçbir gazeteci yok diyorduk, bakın yine doğru söyleyen biziz. CHP ise teröristlerin hamisi diyerek; CHP’yi de teröristlerle iş yapan parti olarak “Milli Güvenlik sorunudur” demek suretiyle çökertmenin ilk adımını atmak istediler. Ancak, Aponun Fedaileri/HPG, bu eyleme katılanların ismini de verdiği için bu adım şimdilik boşa düşürülmüş oldu.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusunun partisi olan ve Devlet’in temel taşlarından biri olarak politik yaşamını bugüne kadar sürdüren CHP’yi, Milli Güvenlik Sorunu olarak dillendirmek; yapılacak en büyük hata olarak görmek gerek. Şimdilik bu kadarlık bir giriş yapayım ve devamını bir sonraki yazıya bırakayım.

Yazarımızın daha önce yayınladığımız yazıları

ÜLKE İÇ SAVAŞIN EŞİĞİNDEN ŞİMDİLİK DÖNDÜ/01.10.2022

SEÇİME BEŞ KALA SİYASETİMİZİN AHVALİ/01.10.2022

YİNE Mİ ŞAH VE MAT’A GELİNİYOR? /23.09.2022

SAĞ’A KARŞI SAĞ’I DEĞİL, SOL’U OLUŞTURMALIYIZ/17.09.2022

YENİ DÖNEMDE HDP’YE BAKANLIK VERİLİR Mİ?/05.09.2022

SEDAT PEKER, SPK BAŞKANI VE KIZ KARDEŞİ VE DE GÜLŞEN/28.08.2022

AMİP DEĞİL BİLİNÇLİ İNSANIZ /22.08.2022

AHMET DAVUTOĞLU’NUN ENDİŞELERİ VE GERÇEKLER/11.08.2022

MEMLEKETİMDEN İNSAN MANZARALARI VE ÜLKENİN AHVALİ (II)

MEMLEKETİMDEN İNSAN MANZARALARI VE ÜLKENİN AHVALİ /04.08.2022

YA DEMOKRASİ YA FAŞİZM / 18.07.2022