KILIÇDAROĞLU’NUN UYUŞTURUCU VE KARA PARA ÇIKIŞI BİZE NE ANLATIYOR?

02/11/2022 734 Görüntülenme

İlişkili içerikler

Taner Renda / 02.11.2022

15 Haziran 2017’de, Ankara’dan tek başına yürüyerek yola çıkan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul’a kadar 25 günde yürüdü. Bu yürüyüş, ülke tarihine bir ilk olarak geçti. Dahası, yolda pek çok ülke insanı ve çeşitli partilerden kişiler de bu yürüyüşe destek olmak için Kılıçdaroğlu ile birlikte yürüyerek; Adalet aradılar. Bu beklenmeyen çıkış ile CHP Genel Başkanı, gerçekten olumlu bir eylem yaptı. Ama bu eylemi onaylamayanlar da vardı. İktidardan bahsetmiyorum. Devletin içindeki bir diğer kesim de bu yürüyüşten pek memnun olmamıştı. Öyle ya, Adalet aramak isteyen herkes bu türden eylemleri zaten geçmişte de kullanıyorlardı. Ama ne pahasına: polis ve jandarma yürütmemek için ellerinden gelen gelmeyen her türden zorluğu çıkarmak için gayret içinde olmuşlardı. Şimdi koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusun partisinin genel başkanı, Adalet aramak için yürümüştü. Ve sanırım gerekli kişiler Kemal Kılıçdaroğlu’nu önce tebrik etmiş ve ardından da “bu türden gereksiz/uygunsuz çıkışlara bir son vermesini” uygun bir dille anlatmışlardır.

Peki, ne olmuştu da bu uygunsuz çıkıştan 5 sene sonra Kılıçdaroğlu, doğrudan Süleyman Soyluyu hedefleyen ama aslında Devlet’in bir kesimine doğrudan saldıran gereksiz/uygunsuz bir çıkışta daha bulunmuştu? Erdoğan’ın son günlerde üst üste yaptığı atakların altında kalmamak için: Olabilir. CHP Genel Başkanı olarak, Süleyman Soylunun, ipinin çekilmesine yardım ve yataklık etmek için: Bu da olabilir. “Ülke atmosferinin dışına çıkmak iyi geldiği “için: Neden olmasın. Peki, şuna ne dersiniz: Uyuşturucu ve kara para aklama operasyonlarının doğuracağı uluslararası tsunaminin etkisi ile Erdoğan’ın geri çekilebileceğinin düşünülmesi. Altılı Masada İyi Parti’nin Kılıçdaroğlu dışında İmamoğlu ve/veya Mansur Yavaş tercihi nedeniyle adaylığı tartışılır hale gelmesinin önüne geçmek için Kılıçdaroğlu’nun “esaslı bir çıkış” yapmak durumunda kalmasını da bu şıkların içinde saymamıza neden olabilir.

(Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü (FATF) Gri listeye alınan Türkiye’de uyuşturucu satışı ve ticareti giderek yaygınlaşıyor. Yakalanan uyuşturucu miktarının sürekli artış eğiliminde olması bu olguyu doğrularken, ufukta kara liste tehlikesi belirdi-editör)

Bunların biri ya da hepsi birden de hedeflenmiş olabilir. Devlet’in bir kesimi veya Devlet’in bir diğer kesimi de bu işten ciddi yara alacak olması çok olası. Böyle bir hamlenin doğuracağı sonuçları Kılıçdaroğlu hesaplamamış olabilir mi? Hiç sanmam. Devlet’in içinde Hesap Uzamanı olarak uzun yıllar çalışmış bir kişi olarak; her türden olası sapmaları da dikkate alarak bulunduğu mevkide kalabilmiş olduğunu düşünürsek; bu hamlenin doğuracağı sonuçları üzerinden ikinci ve üçüncü dalgaları da elinin altında hazır olarak tuttuğuna inanabiliriz.

Komşumuz İran da, ortaya çıkan huzursuzluk, şimdilik mollalar iktidarını devirebilecek noktaya henüz gelmemiş olabilir. Ama çıkan isyan da iktidarın bütün gaddarlığına karşın hala da bastırılmamış olması da bir başka umudu da içinde barındırıyor. Bu ülkedeki olası bir değişiklik; başta ABD olmak üzere uluslararası politika yapıcıları tarafından arzulanan bir değişim olarak karşılanacağına hiç şüphe yok. AKP+MHP koalisyonunu da derinden sarsacak bu değişimin uzantıları da uluslararası SWIFT sisteminde Erdoğan’ın yaptığı cambazlıkları da ortaya dökecektir. Üstüne üstlük, Suriye, Libya ve Afrika’da İslami terör örgütlerine yaptığı para ve silah yardımlarının da gündeme gelmesi kaçınılmaz olacaktır.

İçeride geniş kitlelerin yoksullaşmasına karşın hala Erdoğan faktörü nedeniyle oy dengesinin Muhalefet lehine net bir skor haline gelmemiş olması; Kılıçdaroğlu’nu iç faktöre ek olarak dış faktörü de devreye alınmasına yönelmiş olması da yabana atılmayacak bir gelişme olarak bakmamızı sağlamalıdır.

Ezcümle olarak:” Devleti korumak üzere kodlanmış olan” CHP ve onun genel başkanları, bu kez devletin geldiği yerden pek hoşnut olmadıkları için, Devlet’i olası çok büyük bir değişime uğramadan; küçük dokunuşlarla zamanın ruhuna uygun hale getirmek için küçük riskler alarak, yeniden kendilerine uygun hale getirmeye çalışıyorlar diye de düşünebiliriz. Ne var ki; sanırım o çizgi çoktan geçildi. Devlet’i korumak isteyenler, artık daha büyük riskler almak zorundalar. Çünkü karşılarında giderek Devlet ile iç içe geçmiş bir büyük zorbalıkla karşı karşıyalar. “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” hedefi ile ne iktidarı ne de geniş halk kitlelerini artık ikna edebilirler. Önlerine konan menü: Ya İslami Faşizm ya da Tam Demokrasi.

Yazarımızın daha önce yayınladığımız yazıları

MUHALEFETİN TUTUMU ERDOĞAN’I ZORLA BAŞKAN YAPTIRACAK/26.10.2022

CHP Bir Milli Güvenlik Sorunu mudur ? /22.10.2022

7-8 EKİM GECESİ/05.10.2022

ÜLKE İÇ SAVAŞIN EŞİĞİNDEN ŞİMDİLİK DÖNDÜ/01.10.2022

SEÇİME BEŞ KALA SİYASETİMİZİN AHVALİ/01.10.2022

YİNE Mİ ŞAH VE MAT’A GELİNİYOR? /23.09.2022

SAĞ’A KARŞI SAĞ’I DEĞİL, SOL’U OLUŞTURMALIYIZ/17.09.2022

YENİ DÖNEMDE HDP’YE BAKANLIK VERİLİR Mİ?/05.09.2022

SEDAT PEKER, SPK BAŞKANI VE KIZ KARDEŞİ VE DE GÜLŞEN/28.08.2022

AMİP DEĞİL BİLİNÇLİ İNSANIZ /22.08.2022

AHMET DAVUTOĞLU’NUN ENDİŞELERİ VE GERÇEKLER/11.08.2022