BAŞKA SEMTİN ÇOCUKLARI: YAŞAMAK BU YANGIN YERİNDE.

Yönetmen: Aydın Bulut

Oyuncular: İsmail Hacıoğlu, Volga Sorgu, Mehmet Ali Nuroğlu, Ertan Saban, Eyşan Özhim, Bülent İnal, Avni Yalçın, İpek Yaylacıoğlu, Serkan Keskin, Taner Barlas, Filiz Ahmet.

Yapım Yılı: 2009

 

@masumlevrek

Çatışma ve travma, askerden dönmekte olan Semih’in (Mehmet Ali Nuroğlu) başa çıkmaya çalıştığı duygusal stresinin kökenini görürüz. Güneydoğu’da sürekli çatışmaların arasında kalan askerliğiyle Semih, militarizmin ruhunda açtığı derin yaralarla evine dönmektedir…

Veysel (İsmail Hacıoğlu) ile Simo (Volga Sorgu) İstanbul Gazi Mahallesi’nden iki iyi arkadaştırlar. Kurtulmak için çabaladıkları yoksulluk girdabından kurdukları Amerika’ya gitme hayalleriyle mahallenin apolitik gençleridirler. Hayaller ile imkanlar arasında yaşadıkları sıkışmışlık, filmin dramatik aksını belirler. Simo sürekli borç para bularak geçinmeye çalışırken, Veysel konfeksiyon atölyesinde ekmeğinin derdinde bir emekçidir. Veysel’in hoşlandığı konfeksiyon işçisi Saadet (İpek Yaylacıoğlu) ile mahalleden kaçma planları yapan iki aşıktırlar. Lakin orta yerde her zaman bilinen manilerden biri de, Saadet’in Sünni abisinin öfkesidir. Bir Alevi olan Veysel’in kız kardeşi Saadet ile birlikte olmasını istemeyen Engin’in (Serkan Keskin) şedit tutumu, filmdeki ikinci dramatik çatışmayı haber verir.

Savaş gazisi Gürdal (Ertan Saban) Güneydoğu’dan bir enkaz olarak dönmüş travma sonrası stres bozukluğunu atlatamayan, kendisine ters düşen herkesi “PKK’lı,” ilan eden faşist gazileri sembolize eder. Yönetmen Aydın Bulut, Gürdal karakteriyle dikkat çekmek istediği bu gerçeklik, zaman içinde Türkiye toplumunu içine düşüren şiddet sarmalının kökenleri hakkında düşünmeye imkan verir. Türkiye kapitalizminin militarizme dayanan yapısal şiddeti ve çürümeye eşlik eden nihilizm ve geleceksizlik duygusu, eril bir öfkeyle birleşerek Gürdal türünden kendini sadece şiddet ve garezle ifade edebilen tipler yarattı. Veysel’in Saadet ile ilişkisi nedeniyle Engin’in saldırısına uğraması ve tehdit edilerek yediği dayak sonucu kapıldığı intikam duygusu, şiddet ve sürekli dışlanmaya maruz bırakılmış mahalle gençliğinin, uzak durmaya çalışsa da eninde sonunda şiddet sarmalına düşeceğini gösterir. Simo ve Veysel Engin’i döverler.

Veysel ve Simo’nun yırtmak için eski solcu, yeni burjuva Kerim’in barında fedailik ve garsonluk için iş istediği ve Veysel’in kendi hayallerini dile getirdikleri film sahnelerinde maruz kaldıkları nasihat, göçmen işçileri ABD’de bekleyenlerin özeti gibidir. Veysel’in yaşadığı çıkışsızlık, askerden dönen ağabeyi Semih ile çatıda yaptıkları konuşmalardan yansıyan, başka bir hayat mümkün mü ? Mümkünse nasıl sorusunu sordurur. Başka bir hayatın ancak göç etmeye yetecek parayla mümkün olabileceğini bilen Veysel, yoksulların harman olduğu Gazi Mahallesi’nde kalarak bu işlerin başarılamayacağının farkındadır. Kimsenin kendi köyünde peygamber olamayacağı gerçeği, sürekli adaletsizlik dışlanma ve aşağılanmaya maruz kalmış Veysel’in dilinden kız arkadaşı Saadet’e annesinin hastanede nasıl yaşamını yitirdiğini anlattığı film sahnelerinde somut bir gerçeğe dönüşür. Tedavi ve bakım alamadığı için hastanede hayatını kaybeden annesinin acısını ve yasını yaşayan Veysel, kurtulmanın kaçmayla mümkün olabileceği fikrinin nerden kaynaklandığını dile getirir.

Başka Semtin Çocukları, koşulların gücünün hayatın genel seyrini tayin edici bir rol oynadığı gerçekçi fikrine dayanan anlatı yapısıyla ve anlatı yapısının içinde koşulların gücünün ağır baskısından kurtulmaya çalışan Veysel ve Simo karakterleri ile mevcut statükoyu yıkmak için 70’lerde devrimcilik yapan ancak 1990’larda pavyon işletmeciliği ile emlak baronluğu arasında salınan metamorfoza uğramış Kerim karakterleri bir mahalle mikrokozmosunun öğelerini gözler önüne seriyor. Üretim ilişkilerinin neoliberal bir güvencesizlikle kırılganlaştırıldığı, militarist şiddet ile toplumun birbirine yabancılaştırıldığı bu dönemi sinemada cesurca tartışabilmek gerçekçiliğe sadakat ile mümkün olabilir.

Yönetmen Aydın Bulut, mevcut toplumsal yapıyla yüzleştiği dramatik anlatısıyla, 1990’ların Türkiye’sinden Gazi Mahallesi’nden topluma bir bakış sunuyor. Lümpen proleteryayı simgeleyen Simo, Gazi Mahallesi’ni solcuların, devrimcilerin halka yardımıyla kurduran Kerim’in zamanla bir burjuvaya bir emlak baronu ve batakhane sahibine dönüşmesiyle, Gazi Mahallesi bağlamında yaşanan sosyo-ekonomik dönüşümleri başarıyla sahneliyor. Yırtmaya çalışan Veysel ve klasik Alevi-Sünni geriliminin etkisiyle kız kardeşini “korumak” isteyen Engin karakteri, savaş enkazı Gürdal ve can arkadaşı Veysel’i arkadan vuracak kadar aklını kaybeden Simo karakterleriyle Başka Semtin Çocukları, 1990’ların mahalle kültürünü anlatan Ağır Roman türünden filmler dizisinin başarılı bir halkası. Yan rollerdeki kadın tiplemeleriyle Başka Semtin Çocukları, koşulların başka türlü gerçekleşmesi durumunda, kendi potansiyellerini bambaşka bir biçimde yaşayacak bir kuşağın hikayesini anlatıyor.

Semih’in kurtulmaya ve başa çıkmaya çalıştığı travmayla kardeşinin katili zannettiği, Gürdal ile kavgasında, Gürdal ile birlikte hayatını yitirmesiyle tamamlanan trajik sonu, şiddetin yarattığı çıkışsızlığın somut kanıtı gibi… Ezilenleri daha da ezen ve birbirlerine düşüren etnik ön yargıların ve politik yönlendirmelerin etkisiyle yaşanan bu trajik son, yaşanmamış hayatların, engellenmiş potansiyellerin kökeni üzerine düşünmeye davet ediyor seyirciyi. Şiddet tekelini oluşturan devletin, zorunlu askerlikle bastırdığı bu potansiyel, kendileri de şiddet mağduru olan gençleri birbirine kırdırmaya hizmet eden yoksulluk, çaresizlik ve önyargı girdabı, filmin dramatik ana aksını toplumsal gerçekçilikle harmanlıyor. Simo, can arkadaşı Veysel’i katlederek hakiki bir lümpene dönüşürken, finalde mahallenin solcu gençlerinin yaptığı korsan gösteriyle umudun kaçınılmaz bir gelecek olduğunu haber veriyor. Başka Semtin Çocukları, güvencesizliğin ve güvencesizliğe eşlik eden kırılgan hayatların kendini iyiden iyiye hissetirdiği 1990’ların neoliberal dönüşümle bağ dokuları zayıflayan toplumun nasıl çözüldüğünü çeşitli tip ve karakterler üzerinden gözler önüne seriyor. Neoliberal dönüşümün yansımaları, toplumdaki hiçbir ilişkinin ekonomik altyapıdan bağımsız düşünülemeyeceğini bir bakıma ispatı gibi. Başka Semtin Çocukları, Alevi toplumunun gettolaştığı ve nöbetleşe bir yoksulluk yaşadığı Gazi Mahallesindeki izdüşümlerini yansıtarak, sinemanın pekala toplumsal yapıyı anlatmanın bir aracı olduğunu hatırlatıyor. Türkiye toplumunun sınıfsal-toplumsal çelişkilerini yeniden okumaya imkan tanıyan Başka Semtin Çocukları, bu sebepten ilgilenilmeyi hak eden bir yapıt…

Diğer Yazılar

BİR İSTİBDATIN GÜNBATIMI: YARGIDAKİ ÇETELEŞME ÇÜRÜME VE YOZLAŞMA: METASTAZIN ANATOMİSİ.

Ümit ÖZDEMİR /17.08.202 Çete ile hukuk gibi herkesin anlamları üzerinde mutabık olduğu bir kavram setini …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir