Demokrasi İçin Birlik Grubu’nun 22 Mart 2021 tarihli bildirisidir.
Milletvekilliği düşürülen Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun sabaha karşı pijamasıyla Meclis’ten göz altına alınması. HDP’ye kapatma davası, bir gece kararnamesiyle Meclis yok sayılarak İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı çıkılması, Gezi Parkı’nın mülkiyetinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden alınması, ekolojik yıkım projesi Kanal İstanbul’a hazine garantisi verilmesi… Saray’ın saltanat gemisi su aldıkça kuralsız, keyfi, hukuk dışı uygulamalar, faşizan hamleler de artıyor. Dillerden düşmeyen millet iradesi her alanda hiçe sayılıyor.
HDP’NİN KAPATILMASI GİRİŞİMİ, MUHALEFETİ ETKİSİZLEŞTİRMEYE YÖNELİK
HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesi üzerine tartışmalar sürerken, gündeme HDP’yi kapatma davası geldi. Kapatma tehdidi, dinamik bir muhalefet yapan ülkenin üçüncü büyük partisi HDP’ye yönelik kayyım atamaları, Meclis’e durmadan gönderilen fezlekeler, yöneticilerin ve üyelerin tutuklanması, polis baskısı ile demokratik siyaset yapamaz hale getirme çabalarının devamı niteliğinde.
Açık ki, saldırı tüm toplumsal muhalefete yönelik. Salgını yönetemeyen, ekonomiyi içinden çıkılmaz hale getiren, ülkeye kriz üstüne kriz yaşatan, milyonlarca insanı açlık ve yoksullukla yüz yüze bırakan iktidarın Meclis içi ve Meclis dışı muhalefeti hareket edemeyen, umut yaratamayan, iktidar alternatifi olmayacak bir konuma sürüklemeye çalıştığı ortada.
Ne yirmi ayda 4 Merkez Bankası Başkanı değiştirmek ekonomik çöküşü engelliyor, ne yargıyı sopa olarak kullanmak, hukuksuz baskılar toplumsal itirazı susturabiliyor. Desteğini gitgide yitiren iktidarın demokratik değişim yolunu umut olmaktan çıkarmak dışında pek seçeneği yok. Öte yandan, HDP kapatılsın kapatılmasın, iktidar bu kapatma rüzgârıyla HDP’ye ve tüm toplumsal muhalefete baskıyı artıracak.
KADINLARIN KOLU KANADI KIRILMAK İSTENİYOR
Günde üç kadın erkekler tarafından öldürülürken, gerici ve dinci bir sistemi kurumsallaştırmak isteyen tek adam rejimi, kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi için devleti yükümlü kılan İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı olarak çekildi. Sözleşme gerici çevreler tarafından aileyi yıkmak ve eşcinselliği meşrulaştırmak gerekçesiyle hedefe konmuştu. Bu, Türkiye’nin çekildiği ilk insan hakları sözleşmesi. Üstelik Türkiye Sözleşme’nin ilk imzacısı. Öte yandan uluslararası anlaşmadan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle çıkılması Anayasaya aykırı. Üstelik, Anayasa’ya göre, insan haklarını ilgilendiren bir konuda Cumhurbaşkanı kararnamesi çıkartılamaz. Yine de hukukun fenerle arandığı bu ortamda Sözleşme’nin akıbetini belirleyecek şey, yalnızca kadınların değil bütün demokrasi güçlerinin ortak mücadelesi.
Saray rejiminin, milyonlarca kadını, LBGTİ+ bireyleri ilgilendiren bu anlaşmayı tek taraflı feshetmesinin nedeni güçlü ve direngen kadın hareketinin kolunu kanadını kırmak. Çünkü kadınlar itaat etmiyor, boyun eğmiyor, bütün demokrasi güçlerine öncü ve yol gösterici bir rol üstleniyor, umut yaratıyorlar. Bu nedenle kadın hareketi dayanaksız bırakılmaya, ezilmeye çalışılıyor.
ÇÖZÜM ORTAK DEMOKRATİK MÜCADELE
Faşizan hamlelerin güçleneceği önümüzdeki momentte, her şey Meclis içi ve dışı muhalefetin alacağı tutuma bağlı. Desteğini yitirdikçe saldırganlaşan Saray rejiminin toplumu boğmak ve seçeneksiz bırakmak için yaptığı bu hamlelere yanıt vermek mümkün. HDP’nin kapatılması girişimine karşı mücadele, sadece HDP’nin değil tüm demokrasi güçlerinin ortak mücadelesi olmalı. Tıpkı İstanbul Sözleşmesi’nin sadece kadınların meselesi olmaması gibi. İçine girilen çoklu kriz ve ardı arkası kesilmeyen siyasi deprem ortamında baskı ve zulme verilecek cevap, ortak demokratik mücadeleden geçiyor.
Demokrasi için Birlik
22.03.2021