KÖPEK KALBİ YA DA ELEŞTİRDİĞİ ŞEYİN TA KENDİSİNE DÖNÜŞMEK

Tiyatro sanatçısı Sezai Altekin’in saygın anısına…

Ümit ÖZDEMİR / 02.02.2025

@masumlevrek

Bulgakov’un romanı, doktor Filipp Filippoviç’in bilimsel bir fantezisi olan beyin nakliyle ortaya çıkan komik, ironik durumları tartışmaya açıyor. Bulgakov’un roman kişisi Filipp Filippoviç bir küçük burjuva olarak, çarlık döneminde elde ettiği ayrıcalıkları kaybetmek istemiyor. Tutucu ve yer yer karşı devrimci özellikler taşıyan yapısıyla Filippoviç, eve gelen devrimcilerin kendisinden isteklerini sınıfsal, ayrıcalıklı konumunu kullanarak ve yüksek mevkideki bir bürokratı arayarak atlatıyor. Bürokratik yozlaşmanın gösterildiği bu sahneler öyle sanıyorum ki eserin uzunca süre yasak kalmasının görünür nedeni. Filippoviç bir sokak köpeği Şarik’i sahiplenerek fantezisini kurduğu beyin ameliyatını gerçekleştirmenin imkanını elde eder. Asistanı Bormenthal ve hemşire Zinayda ile giriştikleri operasyon ile ölmüş bir insanın beyni ve er bezleri Şarik’e takılır. Dramatik olay akışının hızlanacağını bildiren bu sahnelerle ölümü beklenen Şarik, canlanır. İnsani tepkiler ve refleksler göstermeye başlar. Nakledilen beyin çalışmıştır !

Şarik’in isim değiştirip Porfiri Porfiroviç Şarikov adında bir insana dönüşmesiyle, dramatik olay örgüsü giderek ironik yer yer kara mizah öğeleriyle harmanlı bir akışa gider. Oyunda Caner Çandarlı’nın canlandırdığı Şarik karakterinin hakkını verdiğini geçerken değinelim. İnsani tepkiler, arzular istekler kazanan Şarikov, ezilmiş örselenmiş bir sokak köpeğinden kontrol dışına çıkma eğilimleri gösteren bir insana dönüşmesiyle Filip Filipoviç için de tehdit arz etmeye başlar. “Tehdit” o kadar açık ve yakın hale gelir ki, Şarik devrim hakkında evin içinde olumsuz görüşler beyan eden Filip Filippoviç hakkında rapor yazar. Kendileri hakkında tutulan raporu okuyarak tehdidin farkına varan Filippoviç ve asistanı Bormenthal, çareyi Şarikov’a yeniden köpek beyni naklederek bulurlar ve böylece Şarikov, Şarik’e rücu eder. Muhafazakarlığın da eleştirisinin yapıldığı bu oyun sahnelerinde, kendi yarattığı deneyin sonuçlarını göğüsleyemeyen karakterlerin durumları acı bir alaycılıkla yansıtılıyor. Sovyet devriminin küçük burjuvalar üzerinde yarattığı depresyondan fazlasıyla etkilenmiş bir oyun yazarı olarak Bulgakov, kaleme aldığı Köpek Kalbi’nde, ideal insan yaratma çabalarının başarısızlığa uğraması durumunda ortaya çıkacak tuhaf matrak durumları tartışmaya açıyor. Mary Shelley’in Frankenstein’inin ters yüz edilmiş ve Sovyet toplumuna uyarlanmış hali olarak da okuyabileceğiniz Köpek Kalbi, bilimsel ve doğal bütün sınırların zorlandığı, hemen her şeyin deneysel bir biçimde ele alındığı uzun 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın devrimler çağında, etik sınırların ötesine taşmanın yaratacağı sonuçları tartışmaya açıyor. Etik bir sınır koymaktır, insanda ve doğada olmadık deneyler icat etmenin, deneyin sonuçlarıyla yüzleşmenin hicvi ve mizahi anlatı formu Köpek Kalbi’nin ana temalarından biri olarak karşımızda duruyor. Filip Filipoviç’in dramı ise tam da bu noktada ortaya çıkıyor ameliyatla insanlaştırdığı Şarikov, Filipoviç’in istemediği, reddettiği, yer yer aşağılayarak sınıfsal sosyal ayrıcalıklarını koruma güdüsüyle, kendi evinin dışında tuttuğu Sovyet devriminin eve girmiş haliyle ona meydan okuyor. Kontrol ve yönlendirmenin bir aracı olarak klinik otoriterizmin ta kendisi olan Filip Filipoviç karakteriyle Bulgakov, aslında çok ince bir mizahi dille tıbbi dönüşümlerin ve bu dönüşümlere eşlik eden cerrahi müdahalelerin her zaman istenilen sonucu veremeyeceğini, istenilen sonuç haricinde tam aksi sonuçlar yaratabileceğinin altını çiziyor. Yine de edebiyat yoluyla hayal edilenin gerçek yaşamda hayata geçirilmesi, Jules Verne’in Aya Seyahat’iyle başlarken, kimbilir belki de Bulgakov’un Köpek Kalbi eseriyle hayal edilen beyin nakli, bir gün gerçekleşebilir. Dramatik anlatıyı hiciv sanatıyla birleştiren roman, Sovyetler Birliği’nde yıllarca yasaklı kaldı. 1986’da nihayet basılan eserin tiyatro uyarlaması, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda Onur Demircan yönetiminde ve Başak Erzi’nin dramaturjisiyle sahneleniyor. Rejisinde ışık-gölge oyunlarının, başarılı bir dekor yönetimi ve sahne tasarımının kullanıldığı oyun, gerek kostüm tasarımı gerekse oyunculuk performansları açısından izlenmesi gereken bir yapıt.

Diğer Yazılar

SIRRI’NIN DİLİ EZİLENLERE NE VAADEDİYOR?

Murat Utkucu / 09.03.2025 Sırrı Süreya Önder’in iki saatlik mülakatını Youtube üzerinden izleyip dinledim. Aynı …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir