Taner Renda / 24.11.2022

İktidardaki AKP, geçmişte yaptıklarını tekrarlayıp; yine aynı sonucu almak istiyor. Altılı Masa da geçmişte yaptıklarını tekrarlayıp; o da farklı bir sonuç almak istiyor. İlk bakışta şaşıracağımız bir şey yokmuş gibi duruyor. Gerçekten de AKP iktidarı yirmi yıllık iktidarında, kâh Avrupa Birliğinden yanaymış gibi göründü, kâh askeriyenin Osmanlı’dan beri süregelen hakimiyetine ABD’nin de yardımıyla son verecekmiş gibi göründü, kah İslamcı bir iktidar olacakmış gibi göründü, kah hapse attığı Ergenekon unsurlarını içeriden çıkarıp; kendine siper yaptı ve Kürt Sorununu çözmek için kollarını sıvar gibi yaptı ve çoğu zamanda Kürt namına kendine çalışmayan ne varsa hepsini ya hapse attı ya da terörist ilan etti ya da şehirlerini başlarına yıktı. Ve tüm bunların sayesinde yirmi yıldır iktidarda kalabildi.
Peki, başta ana muhalefet CHP olmak üzere irili ufaklı pek çok muhalefet partileri (HDP ve onunla birlikte hareket edenler hariç) Erdoğan’ı iktidardan indirmek için ne yaptılar? Başörtüsü diye bir sorun icat ettiler, tutmadı. Sağ’a karşı sağ bir politika izleyip (Ekmeleddin vakası), hezimete uğradılar. Tek tek AKP’yi iktidardan indiremeyeceklerini görüp, Altılı Masayı oluşturdular: Erdoğan iktidarının halkın büyük çoğunluğunu yoksullukla terbiye eden politikalarının yıkıcı etkisine rağmen, hala net bir üstünlük elde edemedikleri gibi, aradaki makas gitgide Erdoğan iktidarı lehine kapanma eğilimine girdi.
(CB Hükümet sistemi, burjuvazinin derinleşen yönetememe krizine verilen yanıtlardan biriydi. Sistem, aynı zamanda apolitik muarızlarını 6’lı masa etrafında birleştirerek, krizin daha da derinleşmesine neden oldu-editör)
Evet, bu halkın İslam dini ile olan ilişkisi nedeniyle, Devlet( iktidar/hükümet) ile Tanrıyı bir sayan anlayışı var. Evet, bu halkın çoğunluğu, temel sorunları çözecek köklü bir değişikliği kabul etmiyor. O zaman ortada bir sorun var demektir. Ya halkımızın büyük çoğunluğunun ne istediğini bilen partiler sadece sağ politikalara gönül vermişlerin arasından çıkıyor. Ya da bu büyük çoğunluk, sırf kendi çıkarları (toprağı ekmesin diye köylüye verilen para, devletin en tepesinde Beşli Çeteye düşenden arta kalanlardan nasılsa onlara da kırıntı düzeyinde bile olsa dağıtılacak ulufeler) yerine gelsin diye her türden hırsızlık, yolsuzluk ve adaletsizliğe razı oluyor.
AKP’nin yaptıklarının aynısını yapmaya çalışmak Altılı Masaya pek bir şey kazandırmaz. Ancak ne var ki; bu Altılı Masa, beş tanesi sağ parti ve ana muhalefet partisi olan CHP ise kendini solumsu olarak görüp, aslen hala kendisi kurucu Devlet’in dinamikleri ile ayakta kalabilen, temelde değişime direnen bir kadronun partisidir. Bu durumda zaten eşyanın tabiatı gereği uyuşma noktaları Devlet’in çizgilerinin dışına çıkılmaması kuralı ile birbirlerine bağlanabiliyorlar. Oysa yaşamın dinamikleri bu Altılı Masayı alternatif olarak insanların önüne koyamıyor. AKP bile kendisi için o an uygun olan “dönüşümü” yaparken; bu Altılı Masa, AKP/Erdoğan’ın nasıl bir tepki vereceğini düşünerek adım atmayı gerekli görüyor. Özellikle CHP, kendi sağındaki yüzde bilmem kaçlık kırıntılar için uğraş vermek yerine, bu sistemden zarar görmüş, her geçen gün daha da yoksullaşan, adaletsizlik kıskacında çaresizce kıvranıp duranlara yüzünü döndüğün de bile, daha fazla insanın oyunu alabilecektir. Küçük bir Kürt illeri ziyaretleri bile, CHP’ye şimdiye kadar görmediği oranlarda o bölgelerden oy getirecektir.
İstiklal Caddesi terörünü Erdoğan’ın kullanacağını bilmek ve ardından Suriye’nin Kuzeyindeki Kobani’ye bomba yağdırılacağını keşfetmek için çok zeki olmaya gerek yoktu. Planlanan zaten buydu ve ardından da Kasım ayının son günlerindeki NATO toplantısında oylanacak olan yeni iki ülkenin üye olarak alınması için Türkiye’nin oyuna veya vetosunun engellenmesi karşılığında Suriye’ye kara harekatına karşı çıkılmaması şantajına maruz kalınacağı biliniyordu. Altılı Masa’nın bu konudaki planları neydi? Ben duymadım. Zaten otomatik olarak AKP/Erdoğan’ın arkasında durmak en kolay yol olarak önlerinde duruyor. Bir kere de “Bizim başka ülkeleri bombalamamız yanlıştır. Eğer bir sorun varsa; ilgili ülke ile oturup konuşuruz. Çoluk çocuk, yaşlı genç masum insanları bombalamak da neyin nesi?” dediğiniz duyalım Altlı Masa. Yoksa Erdoğan’dan daha şahin olacağım diye uğraşmanız size oy kazandırmaz. Hele hele ismini İYİ olarak koymuş olan partinin, MHP’den tek farkı: İktidarda olmamasıdır. Ülkenin son yüz yılda biriktirdiği her türden fabrikaları satıp savuran DEVA’nın patronu ise şimdilerde bu haraç mezat satıştan kendisinin sorumlu olmadığını size nasıl anlattı acaba? Ya 7 Haziran/1 Kasım arasında Kürtleri bombalayıp;” oylarımız maşallah yükseliyor” diye böbürlenen Davutoğlu’nun sorumluluğunu ne çabuk askıya aldınız? Ya Türk İslam sentezcilerinin genel başkanlar yetiştirdiği parti olarak anılan DP’nin aramızda ne işi var diye düşündünüz mü? Lütfen solunuza birazcık dönün. Orada gördükleriniz sizi belki şaşırtabilirler. Ne bir yolsuzluğa bulaşmışlar. Ne bir katliam yapmışlar. Bu ülke halklarının seçtiği görevlerden zorla ve hile ile uzaklaştırılmış insanlar göreceksiniz. Hiç korkmayın. Sizinle milletvekili pazarlığı yapmazlar. Her taşın altına ellerini gönül rahatlığı ile koyarlar. Onların ilkeleri vardır: İnsancıl, barışçıl ve adaletli. Başkaca da bir şey talep etmezler. Çekinmeyin, selam verin. Oturup bir çay için. Ülke için nelerinin hayırlı olduğunu konuşun. Eğer yanlış düşündüklerini düşünüyorsanız; yüzlerine söyleyin. Hiç dert etmezler. Doğrusu için sizinle birlikte ter dökerler. Ve bu ülke ilerleyecekse, gelişecekse, daha refah olacaksa, daha adaletli olacaksa ve barışçı olacaksa; Sol’unuzdaki dostlarınızla birlikte olacaktır.