Mert Yıldırım / 17.01.2022
Netflixte yayınlanan Kulüp adlı dizinin tekniği, kurgusu ve oyuncu performansı çok başarılı. Bir başka başarı ise 1955 yılında cereyan eden, Beyoğlu merkezli etnik arındırma operasyonun nasıl bir travmaya neden olduğunu ve Hrant Dink’in deyimiyle nasıl bir güvercin ürkekliğine yol açtığını çok iyi bir sanat diliyle gündeme getirmesidir.
(Netflix’te yayınlanan Kulüp dizisinden bir sahne)
Kulüp adlı dizide görüleceği gibi 6-7 Eylül vahşeti bu toprakların yüz karasıdır. Bu feci olayların en önemli başlangıcı 1915 yılında yaşanan Ermeni kıyımıdır. Bu süreç, yani 1915 kıyımı son yıllarda daha fazla gündeme gelmeye başlaması olumludur. Ama bu kıyımdan birkaç yıl sonra Karadeniz merkezli başlayan Rum ahalisinin imhası, Trakya vb.yerlerde yaşanan Yahudi sürgünleri henüz yeterince gündeme gelmiş değildir. Ermeni kıyımıyla birlikte yaşanan Süryani kıyımını dikkate aldığımızda, aslında o dönemde bir bütün olarak Hristiyan kıyımı yaşanmıştır. Gayri Müslim halkların etnik temizlik operasyonu sonuçlandırıldıktan sonra sıra Kürtlere gelmiştir. 1920 yılında Koçgiri’de başlatın kıyım ve sürgün 1938 yılında Dersim’de vahşet yöntemleriyle tamamlanmıştır. 1940 yılına gelindiğinde ise Zo(Ermeni) diyenlerinde, Lo (Kürtler) diyenlerinde bitirildiği ilan edilmiştir.
İşte bu topraklarda ulus devlet hikayesi esas olarak böyledir. Her santimetresi başka halkların acı ve gözyaşıdır.
Ne yazık ki Türkiye toplumu bütün bunlardan bir haberdir. Bu nedenle iliklerine kadar yabancılaşma yaşamaktadır. Bu yabancılaşma dinsel fanatizm ve milliyetçilik olarak tezahür etmektedir. Mevcut faşist bloğun varlığı ve kendisine taban bulması bu kirli tarihsel mirasa dayanmaktadır.
Bununla yüzleşilmeli!
Tek adam yönetimini ve faşist rejimi tarihin çöp tenekesine atılmasının bir yolu geçmişle yüzleşmekten geçiyor.
Türkiye toplumu yukarıdaki tarihle yüzleşmedikçe özgür olamaz.
Çünkü dinsel fanatizm ve milliyetçilik Türkiye toplumunun afyonu haline gelmiştir. Boşuna “ezilen ulus özgür olmadıkça ezen ulus özgür olamaz” denilmemiştir.
Rejim toplumsal rıza için her daima iç düşmana ihtiyaç duyuyor. İç düşman milliyetçiliğin büyütülmesi, toplumsal gericiliğin geliştirilmesine yol açmaktadır. Temel hak ve özgürlükler gasp edilmekte, toplum bir bütün olarak cendereye alınmaktadır.
Şimdilerde iç düşman Kürt realitesidir.
Sistem toplumsal gericiliği ve milliyetçiliği Kürt fobisi üzerinden üretmektedir. Bunu bu sıralarda HDP şahsında yapmaktadır. “Terörle iltisaklı” diyerek hem milliyetçilik büyütülüyor hemde demokratik siyaset kriminalize ediliyor.
Kürt fobisi hem tek adam rejiminin nedeni hemde bugün içine girilen krizin nedenidir. Başka bir ifadeyle Kürt gerçekliği hem neden hemde sonuçtur.
Darbe,Tek adam rejimi ve kriz…
Çökertme planı bir darbe mekaniğidir. Bu mekaniğin işlenmesi için tek adam sistemine geçilmiştir. Tek adam sistemine devletin kollektif aklı onay vermiştir. Bu yetmemiş, devletin paramiliter klikleri hükümete ortak olmuştur. Tek adam sistemi olmadan çökertme planının uygulanması zor olurdu.
Çökertme planı iki temel olgudan hareketle gündeme gelmiştir.
Birincisi, Rojava devrim çemberidir. İkincisi ise HDP öncülüğünde gelişen ve toplumsal karşılık buan radikal demokrasi programıdır.
Rojava devrimi bölgenin iklimini değiştirmiştir. Yeni bir model olmuştur. Bu durum hem bölge hemde uluslararası güçleri rahatsız etmiştir.
HDP siyaseti ise devletin kurucu kodları ile oynamıştır. Deyim uygunsa sigortalarını atırmıştır. Bu nedenle çökertme planı adı altında darbe mekaniği gündeme gelmiştir.
Ama onca operasyonlara, tutuklamalara ve siyasi baskılara rağmen Kürt hareketi hedeflenen noktaya getirilememiştir. Darbelenmiştir, ama teslim alınmamıştır. Teslim alınamayan devrimci-demokrasi güçleri, sistemin krizine ve Akp-Mhp bloğunun çöküşüne neden olmuştur.
Bu nedenle devletin kolektif aklı yeni arayışlar içindedir. Ya Kürt inkarında ve imhasında ısrar edip mevcut tek adam rejimine devam edecek, yada Kürt gerçeğini kabul edip yeni bir toplumsal sözleşme hazırlayacak.
Birincisinde ısrar ederse her geçen gün rejimin kurucu kodları aşınacak, içeride Abdülhamit dışarıda Enverci siyaset baskın gelecektir. Ki bu çizgi sürdürülebilir bir çizgi değil, sonu Osmanlı gibi tamamen dağılma olur.