YazıPortal Resmi İnternet Sayfasıdır
İlişkili içerikler
Taner Renda / 15.12.2024
Her şey gözlerimizin önünde ve bir anda başlayıp, bitiverdi. Bir sabah ansızın küçük bir grup iken; Halep’e doğru saldırıya geçen HTŞ güçlerine, Esad’ın ordusu çok çetin geçecek kanlı çarpışmalara sadece birkaç saat dayanabildi. Ve ardından, ordu sessiz sedasız geriye, ta Şam’a kadar geriye çekildi. Türkiye’ye bağlı SMO da bu saldırılara kenardan destek vermeye çabaladıysa da, işin daha çok yağma kısmı ve SDG’nin hakim olduğu yerlerde Türkiye’den verilen ağır askeri araç gereçlerle Kürtlere gereken dersi vermekle iştigal etmeyi yeğliyordu. Esad’ın ordusu, sadece Halep’i kolayca teslim etmekle kalmadı. Başkent Şam da, HTŞ’ye ikramiye olarak verildi. Biz zavallılar olarak olan biteni daha sonra öğrendik: ABD, İsrail, İngiltere ve Türkiye, elbirliği ile planlamışlar ve Esad’a da haber vermişler. O da ordusunun başında başkomutan olarak Şam’da değil, Putin’in Rusya’sında iyi ve güzel bir malikanesinde “kişisel” servetinin bilançosunu çıkarmakla iştigal ediyormuş.
Bir de Emperyalistleri tu kaka edersiniz. Adamı, ailesini ve servetini, bu kaosun içinden tertemiz çıkarıp; kalan ömürlerini mutlu ve mesut yaşamalarını sağlamışlar. Şimdi buradan bizler dersler çıkardık çıkarmasına da Orta Doğu’daki diğer Esatlar da buradan dersler çıkarmışlardır. Başı sıkışacak diktatörler artık dertlenmeden halklarına eziyete devam edebilirler.
ABD’nin seçimlerde yenilmiş Başkanı Biden, Esad’ı hiç sevmemişti. Hatta yeni başkan olmayı bekleyen Trump bile, Esad’dan hiç hazzetmiyordu. Hatta ABD, HTŞ’yi terör örgütü olarak tanımlamış ve başındaki Colani için de, ölü veya diri getirene de 10 milyon Dolar ödül vaat etmişti. Hatta Biden, IŞİD ile mücadele kendileri için öncelikli konu olduğunu söyleyip abdest tazelemişti. İyi de, El Kaide ve Nusra bağlantılı HTŞ’nin Suriye’nin yeni gücü olmasını desteklemesine ne diyeceğiz? Aynı ABD, Irak’tan El Kaideyi temizlemek için, Saddam’ı öldürürken; Suriye’den Esad’ı kovmak için El Kaideci birini mi görevlendirmiş?
Ve aynı ABD, Fırat’ın doğusundaki SDG’nin de hamisi oldu. Tamam, konu çok önemli: IŞİD Suriye’den de temizlenmeli. Ama HTŞ’ye ve SMO’ya dokunmak yok. Bu iki yapı da son derece seküler ve insan haklarına epeyce de saygılı. Hatta Suriye’deki Kürtleri, Arapları, Ermenileri, Süryanileri, Türkmenleri, Alevileri ve Dürzileri koruyacak yegane güç olarak mı görülüyor acaba diye insan kuşkulanmadan da edemiyor.
Gelelim ülkemiz içine. Devletin Bahçelisi ile hem AKP’nin Genel Başkanı, hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a. Türkiye’nin güneyinde, Suriye’nin kuzeyinde genişçe ve de petrol yataklarının olduğu bir bölgede zoraki komşu olacaklarının bilgisi ile “içerdeki” Kürtleri eylemsizlik içinde tutabilmenin planını devreye soktular. Tamam, başta pek de anlaşılır gelmemişti bizlere. DEM’de ağzının içinde bir şeyler geveliyordu. Sanırım onlar da büyük resmin tamamını görememenin sıkıntısı içindeydi. Ülkede sanki tam demokrasi, sınırsız özgürlükler, adaletin en nitelikli hali sergileniyor ve DEM’in boğazı yerel yönetimlerdeki başkanları kayyumlarla sıkılmıyormuş gibi iş gelip “Öcalan’a özgürlük ”de kitlenmişti. AKP+MHP İslami faşist yönetimi, uyguladığı ekonomi politikalarının sadece sermayenin çıkarlarına hizmet ettiğinin ve geniş halk yığınlarının bu politikalar altında sadece beslenme ve barınma giderlerine yettirmek için uğraştığı bir ortamda asla yeni bir seçim kazandırmayacağının bilincinde olduğundan, yapılacak en iyi hamlenin “dışarıya” dönük olması konusunda bilgililer. Esad’dan daha iyi bir bahane olamaz. Dışardan kazanılacak toprak parçasından daha iyi bir çıkış olamaz. Kürtleri, oyalayacak “Öcalan’a umut hakkından” daha fiyakalı bir beklentili oy kayması olamaz.
Oysa biliriz ki: Bir yumurta içerden kırılırsa; yeni bir hayat doğar, eğer dışardan kırılırsa; birilerine omlet olur. Ve seçimlerimiz: bizim varacağımız yerleri belirler.
