Ümit ÖZDEMİR / 04.10.2024

Şişman kadın sahneye çıkıyor: FETÖ operasyonları !
Futboldaki ranttan ağzı sulanan siyasal islamcı çete Fetullah Gülen sahne almasına neden oldu. 2010’da futboldaki Bursaspor şampiyonluğu ve arkasından yaşanan olayların tamamı, Fetönün yarattığı kaos projesinin ayaklarıydı. “Himmet” ve “duanın” yetmediği yerde, provokasyon ve kışkırtma sahne aldı. Bursaspor şampiyon olurken, tesadüfe bakın ki oynadığı her maçta olaylar çıkmakla kalmadı sonunda Amedspor maçında tribünlerde göz altında kaybetmenin alamet-i farikası beyaz toros ve yeşil kod adlı kontrgerillanın pankartları açılabildi ! Futbolun kontrgerillanın bir faaliyet alanı olması, çürümenin kokuşma evresine ulaştığının kanıtı gibiydi.
Fetönün 3 Temmuz operasyonlarıyla zirvesine yürüyen futbolu ve bunun çevresinde dönen büyük rantı kontrol etme arzusu, futbolun bütün aktörlerinin birer piranaya dönüştüğü ihbarlamanın artık federasyon düzeyinde gerçekleştiği bir sürece evrildi. TFF Yönetim Kurulu’nun üç üyesi Lütfi Arıboğan, İlhan Helvacı ve Ebru Köksal’ın UEFA’ya sıcak sıcak servis ettikleri operasyon haberlerinin tamamı, operasyonun bir Fetö kumpası olması nedeniyle boşa düşerken, aynı ekip hiçbir sıkılma ya da utanma emaresi göstermeden Galatasaray’da çalışmaya başladılar. Bu mesnetsiz ihbarlama faaliyetleri nedeniyle pek çok insan hapis cezası aldı. Fetö operasyonu ve seri kumpaslar zinciri, tribünlerin hızla politik reaksiyon üretmesine neden oldu. Çatışmanın boyutları ortaya saçılan sahte evrak, dijital sahtekarlıklar ve provokasyonların yarattığı sis nedeniyle yeterince anlaşılamadı. Sis dağılıp, düzmece kumpas ve provokasyonların etkisi anlaşıldığında futbolda islamofaşizmin kurumsallaşması operasyonlarının yozlaştırıcı etkisi öğrenilebildi. Bütün bu yaşananların, siyasi iktidarı paylaşanların izni ve onayı olmadan yürütülmesi imkansız operasyonlar olduğunun altını çizelim.
Sponsor yolsuzluğu
TFF’nin kulüplere yönelik transfer limitlerini belirleyip bütçe denetimine zorlamasıyla gerçekleşti. Kulüpler bu denetimi aşmak için hayali sponsorluklar icat ettiler. Hayali diyoruz çünkü aslında Türkiye’de pek çok yolsuzlukta anahtar kelime “hayali”dir. Hayali ihracat ile başlayan yolsuzluklar silsilesi, lümpen burjuvazinin hazine kaynaklarını yani halkın vergilerle ödediği her şeyin yağmasına dönüştü. Neyse, sponsorluklarla devam edelim. Her kulübün bütçe gerçekleşmelerine, oyuncu maaşlarına ve beklediği gelirlere göre belirlenen bu limitleri aşmak için uydurulan sponsorlukların denetimsiz bırakılması yolsuzlukların ana kaynağı oldu.
Geçtiğimiz sezon Galatasaray’a sponsor olan GKN Kargo aslında batık bir firmaydı. Pek çoğu amiyane tabirle bir masa bir kasa olan zombi şirket, “X kulübüne sponsor olduğunu” beyan edip, sponsorluk rakkamını açıklayınca bu sponsorluğun mali kaynaklarını denetlemeyen TFF, yolsuzluğa çanak tuttu. Pek çok batık firmayı sponsorluğa teşvik eden bu yolsuzluk, Türkiye’de futbolu kirleten ana yolsuzlukların başında yer alır. Sponsor olduktan sonra konkordato ilan eden şirketin verdiği pas ile gole giden bazı kulüpler, amiyane tabirle topu doksana çakarken, transferlerle taraftarlarının yüzlerini güldürdüler ! Bir kitle kontrol yöntemi olan futboldaki bu kirlenme ve yolsuzluk, siyasi iktidarın da görmezden gelmesiyle yaratılabilmişti. “Sevinen” taraftarların kulüp yönetimleri üzerinde hiçbir etkisinin olmadığı, tam tersine futbolun kapitalistlerin oyuncağı haline geldiği bu neoliberal evrede, transferlerin pek çoğu yolsuzluktu ve ortaya çıkan batıkları ödemek ise fahiş fiyata satılan biletlerle taraftarlara düşecekti. Sevinç, üzüntüye dönüşmesin de ne yapsın ? Transfer deyip geçmeyelim, Türkiye gibi kara para ekonomisinin normal ekonomiyi geçtiği, gri listeden çıkılmasına bile sevinilen bir ülkede, sponsorluklar yoluyla daha başka ne türden bir kirlenmenin kapılarını açabileceğini kestirmek zor değil.
TFF’nin sponsor yolsuzluklarına çanak tutan denetimsizliği, Türk futbolunda liberal bir deyimle haksız rekabetin kapılarını açtı. Örneği yaşamdan verelim noterde bile satış gerçekleştiren bir vatandaşın evini, arabasını satmakla ilgili işlemlerde göstermek zorunda olduğu dekont türünden bir belge istenir. Bu görüldükten sonra imza ve onay aşamasına geçilir. Noterde bile yapılan denetim, TFF’de yapılmıyor. Söz konusu meblağların büyüklüğü göz önüne alındığında neoliberal kuralsızlık rejiminin, futbol içinde üretilmesinin kurumu olarak TFF’nin karşımıza çıkması tesadüf değil bir zorunluluk…
Transfer Yolsuzlukları: Matruşka giderek çirkinleşiyor !
Çift kontrat ile yapılan yolsuzluk, “imaj hakları” adı altında gerçekleşiyor. Gazeteci Fatih Altaylı’ya konuşan Galatasaray eski yöneticisi Erden Timur, transfer yolsuzluğu mekanizması şu şekilde anlatıyor: Kulüp ile oyuncu arasında imzalanan sözleşmenin bir örneği TFF’ye bildiriliyor. TFF ve Kamuyu Aydınlatma Platformuna bildirilen sözleşme ile kulüp ile oyuncu arasındaki sözleşme aynı değil ! Kulüp oyuncu ile imzaladığı sözleşmeyi daha düşük bir rakkamla imzalarken, KAP’a daha yüksek bir rakkam bildiriyor. Aradaki fark tahmin edeceğiniz üzere vergi kaçakçılığının kapılarını açıyor ! İmaj hakları denilen uydurma kavram, yeni yolsuzlukların kapılarını açtığı gibi futbol kapitalistlerinin yeni yolsuzluklarına kapı açıyor.
İkinci yolsuzluk türündeyse gizli bir sözleşmeyle bazı kulüpler oyuncuları transfer ediyorlar. Buradaki mekanizma yine bir yolsuzluk mekanizması. İkinci sözleşme ile oyuncuya daha düşük ücret ödenirken, federasyona oyuncuyla kulüp arasında bağıtlanan sözleşmeyle hiç ilgisi olmayan başka bir sözleşme gönderiliyor ! Ağır yaptırımlara sebep olan bu yolsuzluk türüne bulaşan kulüplere verilecek cezalar arasında küme düşme bile var. Bu yolsuzluk en çok yurt dışından çok sayıda oyuncu transfer eden kulüplerin sezon sonunda elindeki oyunculardan kurtulmak için açıkladıkları oyuncu ücretlerinden de teyit edilebiliyor. Bir başka açıdan kulüpler transfer yolsuzlukların yarattığı açıklar yüzünden kendi kongrelerinde ibra edilmeme riskiyle karşı karşıya kalabiliyorlar. Galatasaray’dan kovulan Avukat Ayşegül Egemen’in açıklamalarıyla ortaya çıkan yolsuzluklardan bir başkası forma yolsuzluğu. Sahte evrak ve fatura düzenlediği iddiasıyla kulüpten kovulan Egemen yaptığı açıklamada: kulüp yöneticileri tarafından zorla evrak imzalamak zorunda bırakıldığını açıkladı.1 Zorla evrak imzalatma, işlenen suçların ört bas edilmesi için kullanılan mafyozo bir yöntem olup, spordaki çürüme ve yozlaşmanın gidebileceği yeri göstermesi bakımından ilginç ve öğreticidir.
Korsan Forma Stadyum Altında !
Öte yandan Beşiktaş Mali Genel Kurulu’nda yayınlanan raporlarla kulübe ait Akaretler tesislerinin Ahmet Nur Çebi yönetimi tarafından yağmalandığı, yağmanın kira bedelinin çok altında bir kira ücretiyle başladığını ve sosyal tesis, spor kompleksi olarak inşa edilen bölgenin bütün ekipmanlarının çalındığı da ortaya çıktı. Benzer bir biçimde depo işçisine açlık ücreti dayatan Carrefour’a kiralanan bölgenin de kira rayicinin çok altında bir bedelle kiraya verildiği de ortaya çıkarken, Aşçıoğlu tesislerinin de kulübü batıracak biçimde kiralandığı ve yıllık bazda yaklaşık 4 milyon euro zarar ettiği deklare edildi. Yanı sıra Beşiktaş kulübü yeni seçilen başkanı Hasan Arat’ın açıklamasıyla, stadyumunun altında her kulübün formalarının üretildiği korsan forma üreten bir imalathane çıktı ! Bu olay, endüstriyel futbola, yoksulların lisans saçmalığı nedeniyle ulaşamadığı formanın merdiven altı atölyelerde üretimiyle sömürü boyutunu da ekledi. Bütün bu vakalar, ülkeye egemen olan yağma ve talanın kulüplere de sirayet ettiğini gösterdi. Yönetim kurullarının oluşumunda taraftar ve kulüp içi denetimin zayıf olması, mali suçlar işlendiği halde mecburiymiş gibi her yönetimin mali yönden ibra edilmesiyle yolsuzluk, kayırma ve mali suçların kapısı sonuna kadar açıldı. Beşiktaş özelinde durum, sıkı bir denetimin yok edilmesiyle bambaşka bir boyut kazanırken, Benzer durumlar nedeniyle kulüplerin reklam, sponsorluk anlaşmaları ve maç yayın giderleriyle elde ettiği gelirlerin de buharlaşmasına neden oldu. Bu olumsuz durum, pek çok kulübün iflasını tetiklerken, sahibi olduğu arazilerin borç ekonomisi nedeniyle yağmalanmasına çanak tuttu.
Forma sponsorluğu yolsuzluğu: Merit King Vakası Matruşkanın En Çirkini !
Yasadışı online bahis siteleriyle başlayan yolsuzluklar zinciri, 2006’da Yaşam Ayavefe tarafından Adana’da kurulan yasa dışı bir bahis sitesiyle başladı. Süratle yaygınlaşan ve sıradan vatandaşları da içine alan online bahis ve bet siteleri üzerinden oynanan bahis miktarı, 2017 MASAK raporuna göre 50 milyar dolara ulaşmış durumda. Kara para aklamanın klasik yöntemlerinden biri olan yasa dışı bahis, giderek ve artan oranda futbolu ele geçirmeye başladı. Kara Para metastazı futbollada sınırlı değildi İsmail Saymaz’ın köşe yazısına göre meritking.news adlı haber sitesi görünümlü yasa dışı bahis sitesi, İstanbul’da taksilere reklam vererek kara para aklama işinde çıtayı epey yükseltmişti.2
Türkiye’de kumarhanelerin 1998’de yasaklanması nedeniyle “yavru vatan” Kıbrıs’a taşınan yasa dışı kumarhane sektörünün baş aktörü Halil Falyalı’ydı. Yasa dışı bahis, internet üzerinden her dakikada yeni bir sitenin açıldığı web siteleri, soğuk cüzdanlar ve yer yer bitcoin gibi araçlar üzerinden yürütülüyor. Diğer baronlar Yaşam Ayavefe ve Veysel Şahin arasında online bahis rantının kontrol edilmesi kavgası ve çıkan çatışmalar, Veysel Şahin’in Yunanistan’a kaçmasına neden oldu. Kıbrıslı yasa dışı bahis baronu Halil Falyalı’nın öldürülmesiyle cinai bir boyut kazanan rant kavgası, futbol kapitalistleri arasında başka türden maçların oynandığının kanıtıydı… Gazeteci Bahadır Özgür’ün güzel tanımlamasıyla suç işlemenin bir ayakta kalma stratejisi haline getirildiği ve neoliberal yoksulluk politikalarının sonucunda işsizlik ve yoksulluğa batmış gençlere hiç bir şey vaat etmeyen AKP’nin istibdat rejimi bu suç ağlarının baş sebebidir. Gençleri işsiz ve eğitimsiz bırakılmış olduğu için suça teşvik edildği bir ülkede kahir ekseriyetin online kumar ve bahisçi olmasına şaşırmamak gerek. Türkiye kapitalizminin ranta ve talana dayalı temelindeki eşitsizlikler her gün bir yenisini üretirken, kapitalizmi de örgütlü bir suça dönüştürür.
TFF’nin Sportif Ekipman Talimatı’nın Genel Esasları düzenleyen 3. Maddesi’ne göre “) Reklamların hukuka, fair-play ruhuna, ahlaka ve adaba aykırı düşmemesi esastır. Özellikle alkollü içkilere, tütün mamullerine, mevzuat tarafından izin verilenler hariç olmak üzere kumar oyunlarına yönelik ve politik, ırkçı veya dini içerikli reklam yapılması yasaktır.” maddesiyle kumar ve yasa dışı online bahislerin olduğu forma reklamı kesinlikle yasaklanmıştır. Burada altını çizmemiz gereken konu, “izin verilenler hariç” maddesidir. Her yere çekilebilecek bu madde ile bahis şikesine neden olan online betçiliğe hareket imkanı tanınmıştır. Online bet şirketi olan Merit King’in Galatasaray’a forma sponsoru olması, gizlenemez bir yozlaşmanın neye benzediğinin kanıtıydı. Galatasaray, elde ettiği bet sponsorluğuyla oyuncu transfer bütçesi yaratıp maaş ödemesi yaparken, skandalın ortaya çıkması üzerine anlaşmanın iptal edileceğini duyurdu. Skandal akla, bu sponsorluğa TFF tarafında kimin izin verdiğini, kimlerin bundan çıkar ve menfaat sağladığını ister istemez getiriyor. TFF’deki çürüme ve nepotizm, binlerce işsiz insanın olduğu ülkede AKP referanslı Trabzonlu vasat müteahhit İbrahim Hacıosmanoğlu’nun bütün yakınlarını, TFF’de işe almasıyla yeni bir boyut daha kazandı. Memlekette liyakatin bir öneminin kalmadığının en açık delili olan kurumlardaki çürüme ve yozlaşma en tepeden, federasyondan başlayarak, olumsuz bir rol model olabilir !
Bu soruların şimdilik bir cevabı olmasa da, futbolun ekonomi-politiğini belirleyen olgunun, belirtileri bazı maçlarda ortaya çıkan yasa dışı bahisçiliğin belirleyici bir faktör olduğunu gösteriyor. Sahada görünen çelişki, kara para aklamada önemli bir rol oynayan futbol kapitalizminin güzel bir oyun olan futbolu nasıl kirlettiğinin de bir kanıtı. Geçtiğimiz sezon Tuzlaspor’u fetheden bahis çeteleri, Tuzlaspor’un iç saha maç biletlerini astronomik fiyatlarla satıldıktan sonra Tuzlaspor yönetimi, enteresan bir biçimde boş tribünler önünde neden maç oynandığını kimseye açıklayamadı ! Tuzlaspor onursal başkanı Feyzi İlhanlı iddiaları yalanlayarak bahis şikesi iddialarını “ispata davet ederken”, biletleri rakip taraftar baskı kurmasın diye 50 bin lira yaptığı gibi son derece tartışmalı ve gülünç bir açıklama yaptı ! Türkiye’deki futbol kulüpleri içinde hiçbir kulüp taraftarının bu bilet fiyatlarını ödeyemeceği malumken, gazeteci Murat Ağırel bet şikesini ispatlamak için “dünyanın hiçbir yerinde Keçiörengücü-Tuzlaspor maçına 475.000 bin lira para yatırılmaz” tesbitini belgeleriyle sundu.3 Ağırel’in haberine göre Bulgaristan’da kurulan yasa dışı online bahis şirketi Türkiye liglerinde hedef seçtiği bazı maçlara bol kazanç vaadiyle maç sonuçlarını etkileyecek bir yolsuzluğun kapılarını açıyordu…
Endüstriyel futbolun saha dışı faktörler tarafından kapitalistler tarafından nasıl çalındığını anlamak isteyenler için bir kitap önerelim: Gazeteci Ayhan Şensoy’un kaleme aldığı (Bahis Çukuru / Tekin Yayınları) kitabında online uygulamalar sayesinde cep telefonlarına kadar inen kumarhanelerin, yoksulluk çeken insanları nasıl girdaba çektiğini, bahis baronu kapitalistlerin futbol kulüplerini nasıl satın aldığını ve oynanmakta olan maçlara bile müdahale edebilecek bir güce ulaştığını belgeleriyle anlatıyor. Bir diğer kitap Bilgin Gökberk’in, (Top Tarikatı /Kırmızı Kedi Yayınları) Gökberk, özellikle AKP döneminde futbol federasyonu seçimlerinde iktidar merkezli mühendislik çalışmaları ile yetkili kurulların nasıl belirlendiği ve bunun futbola nasıl hasar verdiği üzerine kaleme aldığı yazılarla tanınıyor.
MEF Ataköy 2 yolsuzluğu, Salih Yiğiner, Şefik Yalvaç ve Hasan Akdeniz arasında kurulan nitelikli dolandırıcılık ve yağmaya maruz kalan galeri sahibi Şefik Yalvaç’ın gazeteci Lube Ayar ile yaptığı röportajdan öğreniyoruz ki, Yalvaç, adı geçen Salih Yiğiner ve Hasan Akdeniz’in kurduğu “sazan sarmalıyla” 1 milyon 100 bin dolarını çeteye kaptırıyor. Şefik Yalvaç’a otomobil galerisinden talep edilen otomobilleri karşılığında verilmesi vaat edilen NEF 2 Ataköy evlerindeki daireler ise meğer, çetenin sazan sarmalında kullandığı birer gösterge. Eski Galatasaray yönetim kurulu üyeliğinin yarattığı popülariteyle, projede yapılan bütün yolsuzluk, yağma ve nitelikli dolandırıcılık olaylarının tarafı. Erden Timur konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapmazken,Lube Ayar’ın iddiasına göre Mega Yat cinayeti davasında mahkeme dosyasında ismini sansürletmeyi başarmış ! Mega Yat cinayeti ile dolandırıcılık ve yağmaya bir de cinayet damgasını vurdu.4 Susurluk çetesinden Ziya Bandırmalıoğlu’nun çıkan çatışmada öldürülmesiyle gündeme gelen cinayet, suçluların cezalandırılmadığında yeni suçlar işlemeye başladıklarının da ispatıdır.
Bütün bu yaşananlar futbol, inşaat ve rant çetelerinin burjuvazinin birbirini soymasıyla yeni yeni boyutlar kazanan suçlarnın kökenini gösteriyor. Bu kökende, haksız zenginleşme, sömürü, nitelikli dolandırıcılık, yağma, bet çeteleri, kara para aklama operasyonları ve cinayet var. Türkiye’de futbolu kapitalistlerin yönetmesiyle ortaya çıkan bu çürümenin tamamı rantiyeciliğin yaygınlaşması ve derinleşmesi ile paralel giden süreçlerdir. Futboldan, özellikle yönetim kurulları üyeliği ile elde edilen popülarite, sınırsız bir zenginleşmenin aynı zamanda lümpen burjuvazinin birbirlerinin mallarını yağmalamak için en iğrenç yöntemleri kullanabileceğinin aracısı haline geldiği mevkiler oldu.
Kapitalizm ve futbol bahsinde Simon Kuper ne demişti hatırlayalım: “Futbol asla sadece futbol değildir”. Bu çok doğru tanımlama, kitlelerin uyuşturucusu olarak kirletilen futbola, diktatörlerin, kapitalist kulüp sahiplerinin ve ırkçı milliyetçi taraftar gruplarının müdahalelerini anlatan veciz bir sözdü… Portekiz’i 40 yıl boyunca faşizmle ve tabi üç ideolojik aygıt futbol, fado ve fatima ile yöneten diktatör Salazar, 1975’te karanfil devrimiyle iktidardan indirilebildi. Kuper bunları yazdığında, internet çağına girmemiş ve online bahis yolsuzluğu ve milyarlarca dolarlık devasa bir sektör henüz oluşmamıştı. Evet Şili’de yapılan darbeyi protesto etmek için 1974 Dünya kupası elemeleri play-off maçına çıkmayacağını bildiren SSCB’nin boş bıraktığı kaleye Şili oyuncuları tarafından atılan o rezil gol5 ve Heysel faciası gibi faciaları saymazsak futbol, sınıf atlamak isteyen yoksulların ve işçilerin kolektif eğlencesiydi. Kapitalistler, neoliberal kumarhane kapitalizminin alamet-i farikası online bahisle ve bunun ekonomi politiğinde yer alan kara para aklama faaliyetleriyle futbolu da emekçilerin elinden çalıp metalaştırırken, Simon Kuper’e ekleme yapmak boynumuzun borcudur: “Evet futbol asla sadece futbol değildir, ama neoliberal çağda futbol, futboldan başka her şeydir !”
1Ayşegül Egemen’in açıklamalarının yer aldığı haber linki: https://www.haberler.com/spor/avukat-aysegul-egemen-galatasaray-i-karistirdi-6438693-haberi/
3Elektronik Erişim: https://serbestiyet.com/featured/futbolda-tuzlaspor-skandali-kara-para-aklama-yasa-disi-bahis-sike-148040/
4Mega Yat Cinayeti ile ilgili Timur Soykan haberi: https://www.youtube.com/watch?v=nAI-myHlpps
5Youtube linki: https://www.youtube.com/watch?v=nyZZzTlayck