Hakan Yurdanur / 28.10.2023
Öncelikle savaş tanımını ve anlayışını genişletip sorgulayarak başlayalım. Savaş genel kabul görmüş şekli ile “ devletlerin birbirlerine karşı orduları ile giriştikleri silahlı eylem “ demek. Bu tanımı önce genişletelim : Savaş ; insana, doğaya , hayvanlara , cansız yapılara karşı girişilen bir eylemdir. Ve, şimdi de sorgulayalım : Savaş , sadece ordular arası ile sınırlı mıdır ? Yoksa barış diye adlandırılan dönemlerde de devam eder mi ?
Biliyoruz ki kapitalist sistem kendi iç hareket yasaları gereği büyüme ve genişleme eğilimi taşır, aksi takdirde varlığını sürdüremez. Tabi ki her büyüme ve genişleme sınırsız olamaz , sınırları zorlamadan yapamaz. Gelinen nokta da kapitalizm hem toplumsal , hem ekonomik hemde ekolojik sınırlarına dayandı ve genişleyeceği pek bir yer kalmadı. Bu gidişle 2-3 tane daha gezegene ihtiyacı olacak.
Önemli bir nokta da , bizim barış diye adlandırdığımız dönemlerde de kapitalist/ emperyalist sistemin hem insanlarla hem doğayla hemde hayvanlarla savaş halinde olmasıdır. Bu önemli bir noktadır ve sürekli tekrarlanmalıdır. Ezilen ve sömürülen insanları ekonomik , sosyal , kültürel olarak yok etmek onlarla savaşmak demektir. Nehirleri, gölleri , dereleri, denizleri, ormanları kısacası toprağı , suyu ve havayı kirleterek yok etmek, kullanılamaz duruma getirmek , özelleştirmek onlara savaş açmaktır. Hayvanların yaşam alanlarını ve kendilerini öldürmek, birlikte yaşamı yok saymak, onlara her tür işkenceyi yapmak bir savaştır ! Örneğin neden avcılar askeri kıyafet ve postal giyer , savaşta kullanılan silahlara benzer silahlar kullanılır , avını düşman olarak görür ? Çünkü temelde gerçekleşen şey hayvanlara savaş açmak ve onları yok etmektir!
Savaş, işgalcinin işgal ettiği her yeri ve her şeyi kendisine dönüştürme isteğidir. Bu anlamı ile ekonomik , sosyal , kültürel saldırıdır ve ideolojik temeller barındırır. Bu kendine benzetme süreci özellikle doğayı ve hayvanları yok sayarak ilerler. İşgalci için sadece kendisi vardır ve kendisine biat edenler.
Doğayla giriştiği savaşı kazandım derken kaybeden kapitalist/emperyalist sistem aynı savaşı hayvanlara karşıda yürütür. Yaban hayatı yok sayan sistem ve savunucuları için sokaklar , caddeler ve şehirler de hayvanlar için ölüm mekanları haline getirilmeye çalışılıyor. Güvenli sokaklar , silahların sustuğu ve tüm canlıların ortak yaşam kurduğu anda mümkün olabilir. Ama gelin görün ki güvenli sokak tanımı silahlar üzerinden konuşuluyor , var edilmeye çalışılıyor. Bu anlamı ile silah ve sokak hayvanları sürekli karşı karşıya getiriliyor. Bu düşünce tarzına göre sokakları savaş alanına döndürenler silahlı gruplar değil , masum sokak canları..
Kapitalist sistem ile doğa ve hayvanlar arasında ters orantılı bir ilişki söz konusu. Birisinin çoğalması diğerinin azalmasına bağlı. Sermaye büyüdükçe doğa ve hayvanlar zarar görerek küçülür. Sermayenin büyüme dinamikleri içinde en büyük etkenlerden bir tanesi kuşkusuz savaş sanayisidir. Bir yılda kaç canlının öldürülmesi gerektiği üzerinden kurgulanan savaş fabrikaları bugün dünyayı cehenneme çevirmiş durumda. Bu fabrikalarda üretilen her bir bomba doğayı ve hayvanları topluca imha etmekte ve savaş suçu olarak görülmemekte. Oysa dev uçak gemileri ile atılan her bir bomba hem denizde hem kara da hemde hava da binlerce hayvanı yok etmekte.
Hayvanlara karşı yürütülen savaşın barış zamanlarında da sürdüğünü söylemiştik. Hayvanların esir muamelesi gördükleri ve acı içinde öldükleri barınaklar , deney merkezleri, parklar , hayvanat bahçeleri , sirkler…hayvanlara karşı yürütülen savaşın kesintisiz ve sürekli olduğunun en büyük kanıtlarıdır.
Başladığımız gibi bitirelim ; doğa savunucuları ve hayvan hakları mücadelesini savunanlar için en kıymetli çözüm her koşulda ve zaman da SAVAŞA HAYIR demekten geçmektedir.