RÖPORTAJ.”DR MAHİR KONUK: YANAN SADECE PARİS DEĞİL”

Yazarımız Mahir Konuk’un Bir Yeni Cumhuriyet İçin Web sitesiyle yaptığı söyleşiyi sitemizde de yayınlıyoruz.

Avrupa’nın temelini oluşturan Berlin-Paris hattında yönetenleri büyük sorunlarla yüz yüze bırakan gelişmeler yaşanıyor. İki başkentte de parlamento çoğunluğunu yitirmiş, ama yönetmeyi sürdürmesi için zaman tanınmış iktidarlar var. Alternatifleri ise en azından ilk bakışta sol değil “aşırı sağ”. Süreci yakından izleyen Dr. Mahir Konuk, Fransa’daki gelişmelerle ilgili sorularımızı yanıtladı.

– Gelişmeler şu soruyu sorduruyor: Paris yanar mı? Le Pen ve Melenchon’un hareketlendiği bildiriliyor. Macron’un iktidar günleri sayılı mı? Neden yolun sonuna geldi? Michel Barnier azınlık hükümeti düşerse ne olur? Fransa’daki iktidar boşluğunu Almanya’daki iktidar boşluğu (şu anda hükümet düşmüş durumda) izleyecek. Avrupa sallanıyor mu?

Dr. MAHİR KONUK – Ne düşündüğümüzün tam olarak ve özellikle de ileriye dönük olasılıklar perspektifinde anlaşılması için, günlük olaylar zincirinin yüzeysel olarak tekrar eden yanının bize dayattığı düşünce biçimini bir an olsun bir tarafa bırakarak şu önermeleri sürekli bir şekilde akılda tutmamız gerekmektedir: 1) Yanmakta olan Paris ve hatta Fransa (veya Almanya) değil ama bütün dünyadır; 2) “Hattı müdafaa yoktur ama sathı müdafaa vardır ve bu satıh bütün dünyadır”.

Herkesi olaylara böylesi bir geniş açıyla bakmayı önerirken, tek tek ve güncel olan olayların ve onlara bakmanın pek bir öneminin olmadığını kesinlikle ifade etmek istememekteyiz. Aksine tarihsel zamanın 68’de olduğundan da çok fazla ve giderek devasa hızlara ulaştığı bir periyoda girmiş olduğumuz olgusunun, bence bir varsayımdan da öte nesnel bir gerçeklik ifade ettiği günümüzde her irili ufaklı ve önemsizmiş gibi görünen olayın izdüşümünün devasa boyuttaki yapısal çelişkileri yansıttığına şahit olmaktayız.

HALK MUHALEFETİNİN BİRİCİK GÜCÜ: “BEH”

Mesela, artık tekrarlamaya da başlayan bu olaylardan birisi, Fransa’daki halk muhalefetinin biricik gücü konumundaki “Boyun Eğmeyenler Hareketi”nin (BEH) çok büyük çoğunluğu gençlerden oluşan üyelerinin Assemblée Nationale’de (Millet Meclisi) içeride kurumsal olarak verdikleri mücadeleyi, sokağa taşıma girişimleri buna bir örnek oluşturuyor. Bu girişimin bir örneği daha yeni yaşandı ve bize hem mücadelenin tamamının yapısal bir nitelik taşıyan karakteri ve hem de ileriye dönük olarak öngördüğü olaylar üzerine çok şey anlatmakta. (Olay hakkındaki etraflı bilgiyi ekte veriyoruz)[1].

Bunun yanında, bakış açımızı çok geniş tutmamız ve uzun zaman aralığını hesaba katarak akıl yürütmemiz, “gündelik” olaylar arasındaki ilişkileri doğru kurmamız ve medya destekli resmi düşüncenin bizi yanıltmasına müsaade etmemek için de önemlidir. Bunun için, Melenchon da dahil olmak üzere ülkenin en kıymetli aydınlarının -halk muhalefeti içindeki çürükler de dahil olmak üzere- sistematik ve kasıtlı bir biçimde “antisemitizm” olgusuyla özdeşleştirilmesi ve sansüre uğratılması önemlidir.

Fransa’da Macron’un günlerinin sayılı olmasının aslında bence pek bir önemi yok. O, kullanılıp her an çöpe atılacak derecede sistem açısından elverişli ve hatta “psikopat” bir şahsiyet olduğu bile açıkça teşhir edilen bir liberal faşist olarak iki dönem başkan seçtirildi. Onunla ilgili esas sorun, neoliberal düzenin onun yaptığı bütün pis işleri, Sarkozy ve Hollande’ı da harcadıktan sonra başarıyla yerine getirecek ve oluşan “genel savaş” durumuna da elverişli başka birisini bulmakta, çok daha doğrusu, onu -bu kişi Marine Le Pen’dir- iktidar yapmakta çektiği güçlükler.

ROL ÇALMAYA ÇALIŞIYORLAR

Le Pen’i müsait sandığı bir anda parlamentoyu feshederek hükümet kurmasını kolaylaştıracak ve ikinci adımda Devlet Başkanı seçtirecek düzeneği kurup faaliyete geçirmek için harekete geçmesi bu durumun eseridir. Nitekim bugünkü Barnier hükümetinin ancak Le Pencilerin desteği ile baştan beri ayakta durduğu bunun en bariz bir göstergesidir. Sizin anlayacağınız, Le Pen’ci faşistlerin muhalefete katıldığı haberi bir “şehir efsanesi” olmaktan da öte bir haldir ve bütün olup biten ancak şöyle özetlenebilir: Hem mecliste ve hem sokakta iflas etmekte olan faşist koalisyonun, BEH önderliğinde muhtemel bir emekçi halk başkaldırısını önlemek üzere harekete geçmesi.

Bunun için, Le Pen’cilere sistem içinde kabul gören ama halk içinde de muteber sayılabilecek “Trump’çı” bir siyaseti uygulamak üzere yeni bir rol biçilmiş görünüyor: BEH’ten rol çalmak…

Bunun yanında ülkedeki gerçek durumun farkında olan yine bir tek BEH bulunmakta. O her şeyden önce emekçi kitlelerin doğrudan bir şekilde aktif desteğini almadan, kurulan Yeni Halk Cephesi’nin çürükleriyle (SP ve FKP yöneticileri) uzun bir yol katedilemeyeceğini, geçmiş deneylerin de yardımıyla gayet iyi bilmektedir.

Bizce her geçen gün daha da güçlenen BEH’in bütün gücü, müttefiklerinden çok, kendisiyle doğrudan senkron ayarı yaptığı emekçi halk kitlelerinden gelmektedir. Bunun nedeni ise ideolojik bir seçim meselesi değil ama bir toplumsal yapılanma biçimi olarak çöküş halinde olan şeyin aslında ne Macron ne de faşist koalisyonun başı Barnier hükümeti ama kapitalist sistem olduğunu görmeye başlamasıdır. Başta Melenchon olmak üzere bütün gerçek halk muhalifletinin sahip oldukları zihin parlaklığının nedeni de zaten budur. Ancak duruma uygun gerçekten devrimci bir çizgi izleniyor mu? İşte bu, artık tartışmaya açık bir konu haline yavaş yavaş gelmiş bulunmakta…

– Ortakları (ve hatta karşıtı Le Pen) ile birlikte Paris’te bir iktidar değişimi bekleyen Melenchon sokağa mı çıkıyor? Le Pen sokağa çağrı yapıyor mu? Melenchon ile aradaki fark bu mu? Çiftçilerin sokağa çıktığını duyuyoruz. Fransa’da Melenchon liderliğinde sol topluluklar ne yapmak istiyor ve ne yapabilirler?

Dr. MAHİR KONUK – Devrim ile karşıdevrimin aynı anda sokağa meyilli görünmesi gerçekten garip bir olay değil mi? Üstelik her ikisinin de hedefi sanki aynı görünüyor: Macron ve hükümeti…

O zaman soru şu olabilir: Bu “garip” gibi görünen durumu nasıl açıklamak gerekiyor? Bizim cevabımız yine benzer şekilde olacak:

1- Emekçi halk kitleleri ve onun sahte muhaliflerden bağımsız siyasi gücü, kendiliğinden bir şekilde de olsa, artık kendi çelişkilerinden itibaren gümbür gümbür çöken kapitalist sistemin ve onun iktidarının biricik hedefi durumundadır.

2- Bu iktidarı her şeye rağmen sürdürülebilir kılmanın biricik yolu, her ne pahasına ve her ne şekilde olursa olsun, ya “Sarı Yelek” ayaklanmasında gerçek potansiyel gücünün çok azını da gösterebilen halk kitlelerini liberal faşist bir iktidarla bastırmak -ki, bunun artık yetersiz olduğu görünüyor- ya da Makyavelci bir manevrayla halkın kanıyla beslenen faşist karşıdevrimi kullanarak halkın potansiyelinin en azından büyük bir kısmını kendi yanına çekmek ki, insanlara hiçbir zaman karşılamayacağı vaatlerde bulunan Le Pen’in iktidara getirilme çabası bunun ürünüdür.

LENİNİST LİTERATÜRDEKİ DEVRİMCİ DURUM

İşte bu ikinci neden, Le Pen’in seçimler yoluyla iktidar olması BEH önderliğinde kurulan YHC (Yeni Halk Cephesi) tarafından boşa çıkarılınca ve usulsüzce ve cebren kurulan Barnier hükümeti ile getirilen Le Pen – Macron ortaklığı da iyice teşhir olup ipliği pazara çıkmaya başlayınca, faşistlere yeni bir misyon daha yüklenmiş oldu: Sokağa dökülmeye başlayan gerçek muhalefete önderlik etmeye çalışmak…

İşte size Le Pen’ci faşistlerin “sokağa çıkış” hikâyesi, eğer bunun adı yerleşik sermaye düzenine karşı sokağa çıkmaksa!

– Bu gelişmelerin sürtünmesiz bir biçimde sahneyi belirleyeceğini düşünemeyiz herhalde…

Dr. MAHİR KONUK- Buna karşın, yukarıda belirttiğimiz BEH’in sokağa çıkış tarzı ve nedenleri emekçi halkın çıkarları ile örtüşse de belirli sorunlar taşımaktadır. İlk olarak bu sokağa çıkış bir bütün olarak “kapitalist sistemi” değil -her ne kadar artık kendilerine “anti-kapitalist” bir nitelik yakıştırmış olsa bile- ancak “Macron iktidarını” hedef alan bir mücadelenin ürünü konumundadır. Yani temelli bir “yapısal devrimci dönüşümü” en azından şimdilik gündeme getirmemiş durumdadır.

İkinci olarak, bu “sokağa çıkış”, bir siyasi akım olarak kendilerini ortadan kaldırmaya azmetmiş ve artık “reformlara” bile tahammülü olmayan liberal faşist bir iktidara karşı kendi kendini korumak için bir tür “sine-i millete dönme” hareketi olarak da anlaşılabilir ki, bu da sokağa çıkışın zorunlu hale geldiğinin bir göstergesinden başka bir şey olmamaktadır.

Özet olarak ifade edersek, günümüz Fransa’sının siyasi durumu Leninist literatürdeki “devrimci durum” tabirinin içeriğiyle ancak açıklanabilecek bir hale gelmiş bulunmaktadır: Yukarıdakiler eskisi gibi yönetemez durumda bulunmaktadırlar, tıpkı daha önce birçok kez kabul edip gerçekleştirdikleri “yürürlükteki yasayı geri çekmeye” (emeklilik yasası) yanaşamayacak kadar sıfırı tüketmiş bulunmakta olmalarının gösterdiği gibi… En alttakiler de artık eskisi gibi yönetilmek istememektedirler, tıpkı özgün bir siyasi mücadele biçimi olarak “sokağa çıkmanın” gündeme getirilmiş olduğu olgusunda açık ifadesini bulduğu gibi…

Şu artık herkes için açık seçik görünmeye başladı: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, çünkü kapitalist sistemin durumuna yakından bakınca bir ayaklanma hareketinin başlamasının nesnel gücü ve hedefi de kendiliğinden anlaşılabilecektir. Hem devrim ve hem de karşıdevrim tarafından gündeme gelmiş gibi görünen “sokağa çıkma” hareketine belki siyasiler karar verebileceklerdir, ama “eve dönmenin” ne zaman ve ne şartla olacağına karar verecek olan biricik tarihsel özne ise her zamanki gibi emekçi halkın tasarrufunda olan bir konudur…

GÖRSEL: www.commons.wikimedia.org

[1]Şu linkte yürürlükte olan en sonuncu “emeklilik yasasının” ilgası tartışmalarını sokağa ve meclis dışına taşıyan milletvekillerin tavrı sergilenmektedir. Fransızca bilmeyenler bile hemen hepsi genç olan vekillerin Melenchon’u aratmayan ve art arda gelen nutuklarını izlemek bile meclis içinde yanan ateşin gücü hakkında bir fikir sahibi olabileceklerdir: https://www.youtube.com/watch?v=GMkFrX99dDc

Diğer Yazılar

PAX AMERİCANA VE “YENİ PARADİGMA”: “BARIŞ” SÜRECİNİN EKONOMİ-POLİTİĞİ

Ümit Özdemir / 11.01.2025 Filmi geriye on dokuzuncu yüzyılın sonuna saralım. 2. Abdülhamit’i devirerek anayasal …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir