SİVİL DARBE, TİTANİK KEMANCILARI VE ÇÖKÜŞ: BİR BUDALA KAOSUNUN ANATOMİSİ

Ümit ÖZDEMİR / 14.11.2024

@masumlevrek

Saray rejimi halkın iradesini gasp ederek 4 belediyeye çöktü. En büyüğü olan Esenyurt’a çökülmesi, Türkiye’nin en büyük yüzölçümüne sahip Esenyurt rantının yarattığı iştahla yakından ilgili. Durumu esprili bir dille çözüm sürecinin, “çöküm süreci” olduğunu ilan eden bazı gazetecilerin tutuklanması ise çöküm sürecinde yaşanacak yağma ve talanın duyurulmaması için atılan adımlardı… Saray rejimini Amerika’da faşist Trump’ın yeniden başkan seçilmesiyle birlikte kendilerinden geçercesine yaptıkları tezahürat ve Erdoğan’ın “dostum Trump”ı telefonla arayarak tebrik etmesi, kısa bir süre içinde saray rejiminde neşenin yerini büyük bir hayal kırıklığına bırakmasıyla sonuçlandı. Hayal kırıklığının sebebi Amerikan islamcılarının, Trump’ın Amerikan siyasetinin iki kritik mevkisine atadığı ulusal güvenlik danışmanı ve Dış İşleri Bakanı’nın AKP karşıtı isimler olmasındandı… Saray rejiminin önümüzdeki hafta “müjde” diye duyurduğu şey sınır ötesi harekat ile Türkiye’nin “düşmanlarına” hadlerinin bildirilmesi ve “iç cephede” çatlak yaratacak bütün seslerin bastırılmasıydı. Hamasetle bezeli milliyetçi söylem ile yapılacak sınır ötesi harekatın, yoksulluğu ve yağma rejimini unutturma çabalarının bir ürünü olduğunu geçerken belirtelim.

Saray rejimi tam da bu esnada baskıcı karakterine uygun bir yasayı meclise getirerek Türkiye’de hemen herkesi “ajan” olarak nitelendirebilecek etki ajanlığı yasasından geri adım atmak zorunda kaldı. Geri adım ve tornistan konusunda oldukça yetenekli olan saray rejimi, ABD’den bir “elektrik alamadığı” için ertelediği sınır ötesi harekatı da iptal etmek zorunda kaldı. Saray rejiminin “cambaza bak” kabilinden attığı geri adımlar bununla sınırlı değil, zaman zaman klinik bir vaka olduğu konusunda hiçbir kuşkumuzun kalmadığı Devletin Bahçelisi ile yaptığı “Öcalan meclise” çıkışları da bu tornistan kapasitesinin gidebileceği noktaları gösteriyor.

Bu genişlik, zannedildiği ve bazı liberal yorumcuların iddialarının aksine, saray rejimi ortakları arasındaki gerilim ve çatışmadan değil, tam tersine siyasi iktidarı sınırlandırabilecek herhangi bir karşı gücün oluşmamasından dolayıdır. Eğer bu güç olsaydı Türkiye halklarının geleceğini yakından ilgilendiren dış politika, ekonomi, eğitim gibi alanlarda bu kadar fütursuzca hareket edemezlerdi ! Lord Acton’un siyaset bilimi tarihine geçen sözü burada hatırlanmalıdır: Güç çürütür, mutlak güç mutlaka çürütür !

Türkiye’de saray rejimi ağır bir hegemonya bunalımı yaşarken, rakibi siyasi partilerin belediye başkanlarının Cumhurbaşkanlığı yarışı için sürekli anketler düzenlemesi ve kamu oyunda kendi isimlerini ön plana çıkarmaları, hegemonya bunalımının neden derinleştiğinin bir başka ispatı. Ekrem İmamoğlu ve gerici ekibinden Mahir Polat’ın  İstanbul Vezneciler’de gerici bir tekke olan Helvai tekkesini “kültürel miras” ilan edip tekke açılışı yapmaları, her şeyden önce tekke ve zaviyeler yasasına aykırıdır. Öte yandan bu durum, ekibin, laiklik hassasiyeti yüksek kesimlerinin eleştirilerine maruz kalmalarına neden oldu. Burjuvaziden destek alma adına Alman Cumhurbaşkanı Steinmeier’den, Koç Holding’e, Mehmet Cengiz’den devrik faşige Meral Akşener ile sarmaş dolaş olmaya kadar varan bu ilkesizlik ve pespayelik, İmamoğlu ve ekibini giderek ve artan oranda yıpratmaya başladı. 30 yaş üstü doktora öğrencilerin ulaşım hakkını da gasp eden bu liberal grup, İstanbul belediyesini de kötü yönetiyor. Metrobüslerde gerçekleşen can kayıplı kazalar ve en son Yenikapı Metro istasyonunda çıkan yangın, metrolar da dahil gösterilen genel özensizlik ve bakımsızlık, sadece yandaş medyanın değil ama bundan önce kentin kötü yönetildiği izlenimine kapılan kendi destekçilerinin de eleştirilerine muhatap olmalarına neden oldu. Sosyal yardımları halktan toplanan vergilerle yapılmıyormuş gibi yoksulları rencide edecek biçimde duyurulması, “ekibin” sosyal yardım anlayışının da ne kadar sorunlu olduğunun bir tezahürüdür. Bu konudaki sosyalist ilke bellidir: Fidel Castro “Devletin imkanları kullanılarak yapılan hizmetler, vatandaşa bir lütufmuş gibi sunulamaz” sözleriyle sosyal yardımlardaki sol ilkeyi belirtmiştir. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın da işi gücü bırakıp herhalde milliyetçiliğinden dolayı “kızıl elma” olarak gördüğü Cumhurbaşkanlığı seçimleri için anketler yaptırması ve bu yolda algı operasyonlarına katılması, CHP’de ortaya çıkan liderlik krizinin bir başka yansıması. Konserlere ödenen fahiş ücretlerin bu derece gündem ve soruşturma nedeni olması ise sadece saray rejiminin bu yöndeki suçlamalarından değil, ekonomik çöküşün her geçen gün derinlik kazanmasından dolayıdır.

Hegemonya krizi için alternatif olarak düşünülen CHP’nin açmazı, klasik anlamda siyasetsiz bir parti olmasından ileri gelmektedir. CHP o kadar siyasetsiz programsız bir ana muhalefet partisidir ki, kendi seçmenini bile konsolide etme konusunda başarısız kalarak saray rejiminin siyasi ömrünün uzamasına neden oldu. Türkiye’de ekonomik kriz derinleştikçe saray rejimini saran iktidarı kaybetme korkusu, derinleşen cehaletin bir üst aşaması olarak tarifleyebileceğimiz budala kaosunun yaşanmasına neden oldu. Derinleşen cehalet öyle bir hale geldi ki örneğin Üsküdar Üniversitesi “evrim karşıtı yaradılış sempozyumu” düzenleyerek bir üniversiteden çok medrese olduğunu ilan etti. Saray rejimi korku yaymaya çalışırken, bir yandan da yememiz için havuç uzatarak istibdat rejimlerinin ikili karakterini ortaya koyar. Oğuz Atay’ın Günlüklerinde tanımladığı üzere “kapalı sistem yaratıklarının dış dünyaya karşı beslediği korkudur bu. Yaşama korkusudur. Fütuhat da herkese ve herşeye boyun eğdirerek bu korkudan kurtulma çabasıdır. Dünyayı bir savaş alanına çevirdikten sonra her yandan saldırı bekleyenlerin korkusudur. Bir şehre kapanıp bütün ülkenin sarayın korkusudur bu” olarak tanımladığı bu korku, halk düşmanı rejimin karakteristiğini büyük bir berraklıkla ortaya koyar. Korkanlar korkutmadan yaşayamazlar ne var ki kurdukları baskı, yağma ve sömürü rejimi, uzayan aşevi kuyruklarından İzmir’de daha bebek yaşında yanarak hayatını kaybeden çocukların yarattığı öfkeyle sınıfsal kutuplaşmaya dönüşmeye başladı. Bu yüzden ilk defa asgari ücret tartışmaları düzen içi partilerin çok erken bir manevra alanı olarak ortaya çıktı. Bırakalım geçimlik bir ücret olmaktan çıkmış asgari ücreti, normal geçimlik ücretin bile yoksulluk sınırının altında kaldığı Türkiye’de sendikaların kuzuların sessizliğini oynaması, sarı sendikacılığın neye benzediğini göstermiyor mu ? Sarı, “sosyal diyalog” sendikacılığının varlığı, sendikaları saran ağalık rejimi ücretler genel seviyesinin açlık sınırının altına düşmesinin görünür bir başka nedenidir. Sosyalistlerin bu konudaki önerisi açıktır: Eşel mobil (oynak merdiven) sistemine geçilmesi ve bu yolla, işçi sınıfını genel olarak emekçi gelirlerinden kazanç elde eden esnafların da gelirlerini arttırarak yüksek faize dayalı durgunluğun aşılmasının başka bir yöntemi yoktur.

Siyasal islamcı rejim çökerken, karşıtındaki düzen içi muhalefetin çapsızlığı hegemonya bunalımının ana kaynaklarıdır. Tam da çöküş dönemlerinde toplumsal depresyon derinleştiği için, geçmişi özlemle yad etme ve nostalji eğilimleri yükselir. Emekçi sınıfların boğazından, sofrasından geleceğinden çalınarak inşa edilen yağma rejimine karşı sınıfsal bir öfke örgütlenemezse, bu eğilimler devam edecektir. Korkudan, baskıdan ve sömürüden kurtulmanın yolu Kazdağları’nda doğanın yağmasına karşı koyanların kolektif iradesinden, Polonez işçilerinin ekmek ve sendika mücadelesine, Ankara yollarını çıplak ayakla aşındıran Fernas maden işçilerinin dirayetinden güvencesiz, sigortasız çalıştırılan özel sektör öğretmenlerinin yani bir bütün olarak emekçi sınıfların ve olası müttefiklerinin örgütlüğünden ilerleyecektir. Bunların haricinde çözümler aramak maceracılıktır ve küçük burjuva maceracılığının menzili de bellidir…

Diğer Yazılar

HAMAS’IN İSRAİL’E FÜZE ATMASIYLA MI BAŞLADI HER ŞEY?

Taner Renda / 03.12.2024 2001 yılının 11 Eylül’üne gelindiğinde; dünya o gün yeni bir aşamaya …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir