OTORİTERİZM KARŞISINDA İNSAN: GERGEDANLAR

Ümit ÖZDEMİR / 29.11.2025

@masumlevrek

“Adam yok yetiştirirsin günün birinde ortaya çıkıverir fakat insan bozulduğunda bunun çaresi yoktur” demişti Tanpınar Beş Şehir’de. Gergedanlar ile Ionesco bu meseleyi tiyatro sahnesinde tartışmaya açıyor. Absürdün yani saçmanın içinden süzülen insan ve toplum gerçeğine bakarken uyumsuz tiyatronun bu büyük yazarının temel derdi, Gergedanlaşmaya başlayan insan toplumunun neye benzediğini göstermek. Oyunun bütün rejisi, hareketli dekorları ve kareografisi bu temel derdin üzerinde yükseliyor. Oyunun baş karakteri Berenger’ı kuşatan ilişkiler ağı, “mantıkçının” mantıksız çıkarımlarıyla iyice absürdeleşen ve absürdleştikçe akıl ve duygu yitimini belirginleştirerek Berenger’ı içmeden sarhoş eden replikleri, dramatik olay örgüsünün gidiş yolunu belirginleştiriyor.

Bir kavram olarak uyumsuz tiyatro, anlam arayışındaki insanların arayışlarına kapitalist toplumdan verilen yanlış yanıtlar veya sessizliğiyle zıtlaşmasıyla yaşadığı uyumsuzluktan biçimlenir. Gergedanlar insanın kendini kuşatan ilişkiler ağının dejenerasyonuyla derinleşen yabancılaşmayı gerçekçi bir eksende ele alırken, oyunun bildirisinde göze çarpan ve bir salgın gibi yayılan Gergedanlaşma motifiyle ister istemez dünya savaşı öncesi ortaya çıkan ve tekelci sermayenin taamüdden cinayetlerinden biri olduğu şüpheye yer bırakmayacak ölçüde kanıtlanan faşizmin, teatral bir alegorisi yansıtılıyor.

Ionesco bütün oyunu boyunca alkolik Berenger karakterini merkeze alarak kurguladığı anlatısında Berenger’ın alkolizminin müsebibi olan bozuk düzenin sahiplerinden içkiyi bırakarak sürüye katılması baskısıyla karşı karşıya kalıyor. Berenger’ın yaşadığı düzene yabancılaşma efekti ve bozuk düzenle yaşadığı problem bireysel bir meselenin aslında toplumsal çürümeden neşet ettiğini gösteriyor. Berenger’ın yaşadığı hayat ile o hayatın altyapısını oluşturan bozuk düzenin toplumsal varlığı arasında hayli enteresan bir kontrast yaratıyor. Dramatik çatışmayı bu kontrast üzerinden yani insanın bireysel var oluşu ile kendi varoluşunu bile yok ederek onu otorite-erk-tahakküm-biat kültürüne katılmaya zorlayan faşizan karanlıkla aktaran Ionesco’nun baş eseri Gergedanlar, anti-otoriter mesajıyla sivriliyor. Çağının sancılarına, kapitalizmin çürümesine koşut olarak ortaya çıkan faşizme gidiş yoluna bigane kalmayan bir düşün insanının düşünsel verimi olan Gergedanlar, bir anlamda Avusturya edebiyatının büyük yazarı Kafka’nın Dönüşüm yapıtıyla benzer bir frekanstan sesleniyor. Bir farkla Gergedanlar’ın Berenger’i çoktan bir böceğe dönüşen Dönüşümün Gregor Samsa’sı gibi dönüşümü (metamorfozunu) tamamlamış değil. Kafkaesk gerçeklikle Ionesco’nun uyumsuz tiyatrosu arasındaki belirgin estetik fark tam da burada beliriyor. Ionesco oyunuyla dejenerasyonun, sürüye katılmanın iyi bir şey olduğunu vaaz eden, bireyden sadece teslimiyet ve biat talep eden toplumsal ilişkiler ağının yarattığı sosyal çürümenin yıkıcı etkilerini göstermekle kalmıyor, bundan daha fazlasını söylüyor. Bu olumsuz durumdan gerekli dersler çıkarılıp, önlemler alınmadığında, hepimizin potansiyel birer Berenger’a dönüşebileceğimize işaret ediyor.

Gergedanlar, teatral kurguyla, pandemi yapan güce tapınma arzusunun toplumu çürüten budalalıkla birleşmesiyle ülkeyi nasıl bir kaosa sürüklediğini biatın, güce tapınmanın insanı düşürebileceği durumlara odaklanıyor. Bu odak noktası, toplumsal duyarsızlığın yükselmesine koşut olarak yükselişe geçen güce tapınmanın gidebileceği vahim noktayı bütün açıklığıyla ortaya koyuyor. Kapitalizmin kriz anlarında kurtarıcı arayanların, aslında çözümün kendilerinde olduğunu pek çok yazar gibi dile getiren Ionesco ne Kafka gibi karamsar ne de liberaller kadar iyimser. Ionesco’nun olaylar ve şeyleri kendi gerçekliğinde ele alırken kullandığı yöntemin absürd olması, absürd olanın, anormal olanın sürekli bir iç ve dış düşman arayan rejimin ta kendisi olduğuna yaptığı göndermeyle oyun metninden sahneye ve seyircilerin belleğine geçiyor.

 

Otoriterizmin pandemisiyle tam bir deliye dönüşen oyun karakterlerinin tamamı, esasen güce tapınmanın konformizmiyle hareket ediyorlar. Görmek isteyenler için bir deliler evine dönüşen oyunun kurgusal gerçekliği, toplumsal hayata tercüme edilmesiyle yeni bir aydınlanma yaşanıyor. Tiyatro sanatının bu inceliği, kişinin birey olarak yaşamasının içinde yaşadığı toplumdan bağımsız olamayacağı gerçeğinin altını çiziyor. Yaratılan baskı ve yönlendirmenin uyumsuz karakter Berenger’i hedef almasıyla, Gergedanlaşmaya karşı iradi bir çabayla direnmeye çalışan bir insanın dramını anlatan Ionesco, ustalıklı bir düşünsel verime ulaşıyor. Evrensel mesajını otoriter yönetimlerin bireyi yok eden onun istek ve arzularını sınırlayan ve sıfırlayan kapitalist üretim ilişkilerinin içinden okunmasını salık veren oyun kurgusu ve sade rejisiyle Devlet Tiyatrolarının bu sezon mücevher gibi parlayan oyunu Gergedanlar seyredilmeyi hak ediyor. Ionesco Gergedanları’nda bireysel gerçeklikle toplumdan bireye yönelen baskıcı ve otoriter roller ile bireyin beklentileri arasındaki çatışmadan kurduğu dramatik anlatıyla, izleyiciyi mevzu üzerinde düşünmeye davet ediyor. Düşüncenin engin verimlerinden biri olan tiyatro sanatını salt bir eğlence ya da sadece kurgu boyutuyla kavrayarak içini boşaltan günümüz hakim burjuva tiyatro anlayışının dışına taştığında ulaşabileceği zirvelerden biri olarak karşımıza çıkan Ionseco’nun Gergedanlar’ı, otoriter yönetimler karşısında atomize olan bireyin dramatik hallerini göstermekle kalmıyor, ibretlik finaliyle eleştirel düşüncenin tiyatro sahnesindeki izdüşümüne dönüşüyor.

Diğer Yazılar

KİTAP TANITIMI: FİKRİMİN İNCE GÜLÜ: KOMÜNİST AYDINLANMA

(Yazarımız Mahir Konuk’un önümüzdeki hafta El Yayınları arasından çıkacak olan yeni kitabının tanıtım yazısı) “Hem …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir