Fotini’nin Güncesi, Uluborlu’da başlayan ve Yunanistan’da devam eden gerçek olaylardan yola çıkan tarihi bir roman. Fotini’nin Güncesi’nde Mübadeleyle yerlerinden edilen ve Yunanistan topraklarında tutunmaya çalışan insanların öyküleri anlatılıyor. 2. Dünya Savaşı yıllarında Nazilere direnen ve faşist işgalcileri destansı bir mücadele sonucu (Kapetanios) yenen Yunan halkının iç savaş sonrası yaşadığı yıkımı da odağına alan Doğu Çakıroğlu imzasıyla İbis Kitap yayınları arasından çıkan Fotini’nin Güncesi, bu yönleriyle edebiyatımızda bugüne kadar pek de işlenmemiş konuları tartışmaya açıyor.
Kitaptan bir pasaj
”06/10/1923
“İsmail dün akşam geldi. Çok üzgündü. Cirimbolu Köprüsü’ne gittik, akşam geç saatlere kadar orada yan yana oturduk. Çok soğuktu, önce ceketini çıkarıp omuzlarıma koydu, titremem geçmeyince sarıldı bana. O sıcaklığı hiç unutmayacağım ve giderken yanımda götüreceğim. Hiç konuşmadan saatlerce yan yana, sarılarak oturmak. Tenini hissetmek, soluğunu duymak, beraberce gökyüzüne bakmak ve unutulmayacak anları biriktirmek. Son gecenin bana hediyesi işte buydu. Neler olacağını ve nereye gideceğimi hiç bilmiyorum, ikimizin de elinden hiçbir şey gelmiyor. Ama bu gece her şeye değdi. Gideceğim yerde başka bir gökyüzü olacak, başka yıldızlar, başka dağ ve tepeler. Ve biliyorum İsmail olmayacak. Ama ondan bir parça götürdüğümü bilmiyor. Bilmesin de. Belki bir gün haberi olur. Yeryüzünde o en güzel anlardan bir anı ve belki de sahip olabileceğim en güzel şey. Ama artık hiçbir şeyden, ne gelecekten ne de bilinmediklerden korkuyorum. Tuhaf gelse de belki insanların başına gelen en kötü şeyler insanları cesur yapıyor. Hiç beklenmediği kadar cesur. Her şeye hazırlıklıyım şu anda. Ölüm ve ayrılık dâhil. Belki uzun bir süre senden ayrılacağım Lena, dostum; belki de bir fırsat bulurum, bilmiyorum. Sakın darılma, seni açıp bir şeyler yazamasam da aklım sende kalacak. İsmail de olmayınca belki de tek dostum sen kalacaksın. Belki de dostsuzluğa alışacağım kim bilir. İçimi dökecek kimse olmayınca belki de ruhumu bir yerlerde unutup öyle yaşamaya çalışacağım. Bilmiyorum öyle bir yaşam nasıl olur. Ama yarından itibaren artık yurtsuz ve evsiz bir genç kadınım. Meçhul bir gelecek, bilmediğim, deniz denen büyük su kütlesi; şimdiye kadar hiç binmediğim, gemi denen, denizde giden ve beni de meçhule götürecek bir araç ve bilinmeyen bir gelecek.”
Kitabı internet üzerinden sipariş etmek için