DİB toplumsal ve siyasal muhalefetin bir kabarış döneminde oluştu. Yaşadığımız günlerde ise; Türkiye, yeni ve güçlü bir toplumsal kabarışa sahne oluyor. 19 Mart’ta İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarına yönelik tutuklamalar; seçme ve seçilme hakkını ortadan kaldırmaya yönelik bir sivil darbe girişimi olarak güçiü bir toplumsal öfkeye yol açtı. Bununla birlikte; gençliğin gelecek umudunu yok eden, en yoksullardan başlayarak en zenginlere servet transferi ile yokluğu, yoksulluğu ve açlığı yaygınlaştıran ve derinleştiren, eşitsizlik, hukuksuzluk ve adaletsizliği büyüten mevcut tek adam rejimine karşı beklenmedik bir tepki dalgası yükseldi. Başta gençlik olmak üzere, milyonlarca yurttaş sokakları ve meydanları doldurdu, doldurmaya devam ediyor.
Kürt sorununun yeniden ele alınması ve çözümü için, hem ulusal, hem bölgesel düzeyde ortaya çıkan “başlangıcı”, “Barış ve Demokratik Toplum” hedefine taşımak için, uzun yıllardır ağır bedeller ödeyen, siyasi iradesi kayyımlarla, şafak operasyonlarıyla, ağır hukuk ihlalleriyle yok sayılan başta Kürt halkı olmak üzere Türkiye’nin barış ve demokrasi güçleri, barış mücadelesini toplumsallaştırma yönünde sabırlı ve ısrarlı bir çalışmayı yürütüyor.
Ülkedeki her hak ihlaline maruz kalan toplum kesimi ile dayanışmaya koşmada daima ilk sırayı alan Alevi toplumu, sadece eşit yurttaşlık için ve sadece tarih boyunca, neredeyse kesintisiz maruz kaldığı yaşama ve varolma hakkına yönelen tehditlere karşı değil; Suriye’de selefi-cihatçı HTŞ ve Suriye Milli Ordusu adıyla örgütlenmiş terör çetelerinin uyguladığı katliamlara ve soykırıma karşı Avrupa’da, Türkiye’nin her yerinde ve bölgede yoğun bir çalışma yürütüyor.
Rejim, muhalefeti bölmek, birleşik bir mücadelenin gelişmesini; dayanışmayı önlemek istiyor. Alevi toplumunun mücadelesini Barış güçlerinin; barış mücadelesi yürütenleri, demokrasi, hukuk ve adalet mücadelesi verenlerin görmemesi için, farklı dinamiklerin arasına düşmanlık tohumları ekmek amacıyla her yolu deniyor. CHP ve DEM Parti’nin, Alevi toplumuyla bütün demokrasi güçlerinin dayanışmasını ve birleşik bir muhalefet yürütmesini engellemeye çalışıyor.
Devrimci ve sosyalist siyasal yelpaze çok parçalı; son yıllarda toplumsal karşılığı oldukça daraldı ve birleşik mücadele geleneği çok zayıf. Bu yüzden, kendi gündemiyle ve kendi birleşik mücadelesini yaratarak, diğer toplumsal muhalefet dinamiklerini etkileme ve dönüştürme adımları atamadı.
Birleşik bir mücadele geleneğinin zayıflığı, toplumsal mücadele alanında da geçerli. Rejim sendikal hareketi, meslek odalarını ve demokratik kitle örgütlerini baskı altında tutuyor ve terörize ediyor. İşçi sınıfının hak mücadeleleri; çiftçilerin isyanları, toprağına, zeytin ağacına, ormanına, deresine, denizine, kıyısına, havasına sahip çıkmak isteyen halkın direnişleri, kadın özgürlükçü ve toplumsal cinsiyet eşitliği temelli mücadeleler, halk ve inanç gruplarının yükselttiği eşit yurttaşlık talebi ve benzerleri, bir yandan kolluk kuvvetlerinin şiddetiyle ve güdümlü yargı marifetiyle etkisizleştirilirken; diğer yandan birbirini görmeyen, bir diğerinden esin ve güç almayan “Çoban Ateşleri” yerelde müthiş mücadele ve doğrudan demokrasi deneyimleri yaşansa da, bir başına kaldığı; diğer toplumsal mücadele dinamikleriyle bağlanamadığı ölçüde kısa süreli parlıyor ve sönümleniyor. Rejim sahip olduğu her türlü imkanı, medya üzerindeki kontrol gücüyle, yargı mekanizması ve kolluğun gücünü ölçüsüzce kullanarak, toplumsal mücadele dinamiklerini yerelden başlayarak ezmeyi ve sindirmeyi en öncelikli siyaseti olarak uyguluyor. Bunu Akbelen’de de, Kazdağları’nda da, Soma’da da, Ankara’ya yürüyen işçilerin, direnişlerinde de görmüştük; şimdi sokaklara, meydanlara akan üniversitelilere karşı rejimin gaddarca uygulamalarında da apaçık görüyoruz.
Bütün bunlar, yaşadığımız zaman aralığında, rejime karşı birleşik bir mücadeleyi, birlik ve dayanışma ağlarının örülmesini, büyük ve kalıcı kazanımlar için zorunlu kıldığı kadar, bir araya gelişin ve kalıcı başarıların mümkün olduğunu da gösteriyor.
DEMOKRASİ İÇİN BİRLİĞİ GÜÇLENDİRMEYE ÇAĞRIDİB, uzun süredir demokrasi güçlerinin birliği ve toplumsal mücadele dinamiklerinin ittifakını gerçekleştirmenin önemli imkanlarından biri olma vasfını kaybetti. 24 Nisan Meclis toplantısından aylarca önce başlattığımız bu durumu anlama ve çıkış yollarını arama amaçlı, kısmen metinlere de dönüşmüş tartışmalardan, Meclis toplantısında önemli tercihlerle çıktık.
Demokrasi güçleri elbette siyasi düzlemde veya toplumsal alanlarda kısmi veya kapsayıcı birlikler oluşturabilir, bu amaçla yeni arayışlara girebilirler. DİB hiçbir bir araya gelişin önünde engel değildir; aksine her türlü birleşik mücadele çabasını değerli buluruz, destekleriz ve kolaylaştırmak için her türlü çabayı gösteririz.
Ancak bugün itibariyle birleşik mücadele yönünde mesafe almış bir inisiyatif sözkonusu değildir. Tersine siyasi yapılar arasında rekabet; muhalefet güçleri arasında husumet yaratmaya dönük çabalar sözkonusudur.
Dolayısıyla DİB’in “miadını doldurduğuna” karar verip, 8 yılda oluşan birikimi arşive kaldırmak yerine, bugünün ve geleceğin birleşik mücadele pratiklerinin üzerinde gelişeceği bir zemin olarak değerlendirmenin sorumluluğumuz olduğunu düşünüyoruz.
Bu amaçla DİB’e Meclis temelli bir kurumsallık kazandırmak istiyoruz.
Meclis:
– Toplumsal mücadele alanlarından, Emek, Kadın, Ekoloji, Adalet, Gençlik, LGBTİ+. Halklar ve İnançlar gibi alanlara yönelik çalışma gruplarının ve sendika, platform, dernek, vakıf vb kurumların temsilcilerinden;
– Yerel mücadele ve doğrudan demokrasi deneyimlerinin temsilcilerinden;
– İlerici aydın ve akademi temsilcilerinden ve
– Siyasi yapıların temsilcilerinden oluşmalıdır.
DİB çalışmaları MECLİS içinde oluşturulacak çalışma grupları tarafından yürütülmelidir.
Meclis çalışmalarının uyumlu yürümesi ve takibi için, yetkisini Meclis’ten alan ve Meclis tarafından denetlenen bir Koordinasyon oluşturulmalıdır.
DİB, ülke içinde faaliyet göstermenin yanı sıra,
1. Türkiye emek, barış ve demokrasi güçlerinin başta Avrupa ülkeleri olmak üzere yurt dışındaki Türkiyeliler arasında çalışma yürütmelidir.
2. Bu çalışma Avrupalı demokrasi güçleriyle bağ kurmalı, Türkiye’deki otoriter rejim üzerinde, geçmişte yapılabildiği üzere baskı oluşturabilmelidir.
ÇAĞRI
Toplumsal mücadele örgütlerini, yerel demokrasi dinamiklerinin temsilcilerini, siyasi yapıları, aydın ve akademisyenleri, Demokrasi İçin Birlik Meclisi’nde doğrudan veya temsilcileri ile yeralarak, DİB’in yeniden inşasına katılmaya; DİB çalışmalarına güç vermeye çağırıyoruz.