Taner Renda / 20.02.2025

TÜSİAD, son çıkışı ile sanki ezberlerimizi bozmuş gibi hissettik. Aslında işin daha büyük boyutlarını hesaba katmazsak; bu algımızı iki sermaye grubunun ( TÜSİAD VE MÜSİAD) kavgası olarak da okuyabiliriz. Her iki bakış açısı da TÜSİAD’ın çıkışını bize doğru olarak anlatmadığını öncelikle kavramamız gerekir. Ayrıca, TÜSİAD’a bugün olmadık anlamlar ve/veya anlamsızlıklar da yüklememizin hiç gereği yok. Görünen o ki; büyük sermaye artık at değişiminin zamanı geldiğini ve bir beş sene daha bu ekibin kendi hedeflerine ulaşmada yeterli olamayacağını dosta düşmana anlatmanın derdi ile bu çıkışı tam da zamanında yaptığını görmeliyiz. Bu çıkışla, Trump’ın elini de rahatlatacağını anlamış olmalılar. İsrail Dışişleri Bakanının yaptığı “Erdoğan, Lübnan Hizbullah’ına, çantalarla para taşıyor” demesini çok ciddiye almalıyız. Ve Erdoğan da sanki önüne gelen her yanlış tuşa basması ile bu senenin Kasım ayında yapmayı planladığı erken seçiminin hazırlıklarına taş mı koyuyor, yoksa riski yüksek ama uyarına gelirse bir beş sene daha iktidarını devam mı ettirecek birden fazla sonuca gebe bir plan mı yapıyor? Zaman bize gösterecek.
İyi de, bu ceberrut iktidar, kendi kendine iktidarını sonlandırmayacak. TÜSİAD da, bu iktidarı yıkmayacak. CHP ve İmamoğlu’nun da planlarının arasında, Erdoğan’dan kurtulmak var. Ama çeyrek asırdır iktidarı ile tüm Devlet’i ele geçirmiş bir Erdoğan’ın seçim sonuçlarına bakarak; gönüllü olarak devretmeyeceğinin bilincinde mi? Hiç sanmam. İştahı kabarık İmamoğlu’nun tek derdi Erdoğan’ın yerini aldıktan sonra, onu aratmayacağının garantisi ne? İşte tam da burada, devreye girmesi gereken başta Sendikalar, Demokratik Kitle Örgütleri, Sol, Sosyalist partiler ve Kürtlerin siyasi iradesidir. İmamoğlu’na, son Yerel Seçimlerdeki CHP adına aldıkları başarıda, Kürt siyasi hareketi ile birlikte hareket etmelerinin sonucu olduğunu bildiğini asla unutturmamak gerekiyor.
Eh, Erdoğan’ın da bunları göremeyecek kadar acemi olmadığını, bugüne kadar göre geldik. Bahçeli’nin inanamadığımız Öcalan çıkışını da, muhalefetin seçim kazanmış belediyelerine el koyup; kayyum atanmasını da, Gezi başkaldırısı adı altında, sanatçıların sorguya çekilmesi de, işini bozan gazetecilerin zaman zaman teker teker, zaman zaman da toplu olarak baskı ve kısıtlamalara hatta bir siyasi partinin genel başkanını dahi hapse atmasının tek bir gerekçesi var: Bir kez daha iktidarının önündeki olası engellerin Devlet eliyle temizlenmesi.
Ve asıl unutmamamız gereken de: Sermayenin, en son durumda, kendi çıkarlarının gereği doğrultusunda hareket edeceğidir. Bugün için Erdoğan iktidarını kendi çıkarlarının önünde engel gören büyük sermaye, yarın için de yine kendi planlarına uygun olan iktidarı destekleyecektir.
Hamiş: Erdoğan, karşısında rakip olarak ne İmamoğlu’nu, ne de Yavaş’ı görmek ister. Bu durumda: başta İmamoğlu’nu açtığı sayısız davalarla kendince günü geldiğinde devre dışı bırakmak isteyecektir. Yavaş da, kendisini işte bu ikinci bir cumhurbaşkanı adayı olmaya saklıyor. Lakin ve de velakin, Erdoğan, Yavaş için de planlar hazırlıyordur. Sanırım kafasında, kendisine layık bir aday var. Ama şimdilik biz bunları bilemiyoruz. Yahu dokuz canlı Devletin Bahçelisi hala planların içinde mi? Yoksa devre dışına mı düştü!?