SAHİP OLMAK YA DA OLMAMAK: IŞILTILI HAŞERAT

Ümit ÖZDEMİR / 05.01.2025
@masumlevrek

Olie ve Jil, çocuk bekleyen evli bir çift, evlerini tekinsizlere, evsizlere açmışlar. Evsizler kapitalizmin en dibinde sürünenler. Sürünmekle de kalmayıp potansiyel suçlu olarak görülenler.. Olie ve Jil’in yardımseverlikleri ve kibirsiz tutumları ışıltılı haşerat ilan edilen evsizlerden uzaklaştıran bir teklifle değişmeye başlar. Dramatik olay örgüsünde, tüketim toplumunun pozitif değer yargılarını ve insanın düşünme ve davranış kalıplarını nasıl olumsuz yönde değiştireceğini Bayan Dee’nin teklifi haber verir. Bayan Dee uzun ve cazip bir sözleşmeyle çifti bağlar. Doğumu bekleyen, çocuklarına güvenceli bir yaşam sunmak zorunda hisseden ve başını sokacak bir yuva arayışındaki çift, teklifi kabul eder.

Bu hayatta hele kapitalist üretim ilişkilerinin hakim olduğu bir dünyada hiçbir teklif, bedelsiz değildir. Olie, eve yerleştikten sonra evini korumak adına paranoyaya doğru giden tuhaf davranışlar sergiler. Sahip olduğu mülkü koruma arzusu, onu önceden sahip çıktığı evsizlere nam-ı diğer ışıltılı haşeratlara düşman eder. Olie’nin düşmanlığının kökeninde, “sahip olduğun her şey sana sahip olur” unutulmaz repliğini söyleyen Fight Club filminin karakteri Tyler Durden’ın trajik haline benzeyen bir yöneliş var. Bu yöneliş insanı dibe çeken, sadece tüketmesini emreden tüketim toplumu kargaşası ve değer yargılarıyla hareket ettiren özel mülkiyet rejimidir. Bu öyle bir rejimdir ki insanı sadece insan olmaktan çıkarmaz, onun en temel hasleti ve soyunun devamını sağlayan yardımlaşma ve dayanışma duygusunu küçük burjuva bencilliğinin soğuk sularında boğar. Olie’nin dönüşümü, onu ruhban sınıfına kadar savurur. Özel mülkiyetin kutsanması ve istediğini yapmaya muktedir bir gücü elde etmesiyle Olie evin yenilenmesi adına seri bir katile dönüşür. Oyundaki absürd kara mizah öğesinin iyice belirginleştiği bu sahneler, üretimden tamamen kopmuş bir suç örgütünün mikro ölçekte neye benzediğini gösterir.

Işıltılı Haşerat, kapitalizmin, yabancılaşmanın, muhafazakar düşüncenin insandaki tahribatının izlerini sürüyor… Oyun, özel mülkiyete bağlı yozlaşmaya oldukça esprili, yer yer kara mizaha varan bir dramaturjiyle yaklaşırken bir an bile temposunu kaybetmeden seyircinin ilgisini üzerinde topluyor. İnsanın bin bir türlü hali var ama herhalde en acayip hali, özel mülkiyete tapınan ve sırf bunu elinde tutabilmek adına karanlık arzularının peşinde sürüklendiği hali… Sınıf atlamak için katil bile olabilecek halleri sergileyen Olie karakteri, bir süre sonra içinde debelendiği kirlenmeyi bir mantığa bürüyerek meşrulaştırıyor. Oyunun baş kadın karakteri Jil, başını sokacak bir yuva ile vicdanı arasında salınırken, eşine yardımcı olmak adına vicdanını da yitiriyor. Jil’in evininin salonuna girerek onunla konuşan evsizle yüzleştiği sahne, oyunun dramatik etkisini derinleştiren yoksul ile zengin arasındaki uçurumu ve fark yaralarından süzülen eşitsizliğin kökenini yalın bir anlatıyla seyirciye geçiriyor. Işıltılı haşerat ilan edildiği için ezilmesine karar verilen karakterlerden birinin acı itirafı, kapitalist toplumda hiçbir suçun örgütsüz işlenemeyeceğini yansıtırken, suçu hazırlayan ve işleyenlerle, sıradan insanları suç işlemeye zorlayan nedensellik bağı üzerinde seyirciyi düşünmeye davet ediyor. Bozuk düzende ayakta kalmaya ve başını sokacak bir ev sahibi olma umuduyla ahlaksız tekliflleri kabul eden çiftimiz, yeni bir eve geçmek için yeni ve çok daha ahlaksız bir teklifi de kabul etmek zorunda kalırlar.

Işıltılı Haşerat, eşitsizliği yaratan koşullar düzeltilmediğinde, özel mülkiyete dayalı düzenin insan ruhunda ve davranışlarında yaratabileceği kirlenmeyi ve kederi olanca açıklığıyla tartışmaya açan bir oyun. Gerçekçi bir yapıt olması, “siz olsaydınız ne yapardınız” sorusunu sorduran empatik oyun metni ve dramaturjik yapıyı besleyen çarpıcı diyaloglarıyla, Işıltılı Haşerat tiyatroseverlerin izlemesi gereken bir oyun..

Diğer Yazılar

PAX AMERİCANA VE “YENİ PARADİGMA”: “BARIŞ” SÜRECİNİN EKONOMİ-POLİTİĞİ

Ümit Özdemir / 11.01.2025 Filmi geriye on dokuzuncu yüzyılın sonuna saralım. 2. Abdülhamit’i devirerek anayasal …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir