Taner Renda / 16.06.2024
AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a en az iki sene lazım. Ona kalsa emeklilere çoktan para dağıtmıştı. Ama elin gavurları bize faizi makul ölçülerde para vermek için Hazine’nin eksiden çıkmış olmasını ve kara paranın uluslararası sistem tarafından takip edilir halde olmasının ilk elden sağlanmasını istiyorlar. Elbette yargı ve yasalar konusunda da istekleri var. Dertlerinin ülkenin mutlu ve refah olması olmadığını hepimiz biliyoruz. Gelecek sermayenin gün geldiğinde dertsiz bir biçimde sistemden çıkabileceğinin garantilerini görmek en doğal hakkı olduğunda sadece söze değil, yasal mevzuata da kavuşturulmuş olmasını istiyorlar.
Nas diye diye kendi yandaşlarına ve para sahiplerine dağıttığı milyarlarca Dolar’ın, yerine konmasını sağlayabilmek için Erdoğan’a en az iki sene lazım demiştik. Yenen yemeğin hesabını elbette yemeği yiyenler değil, seyredenlere ödetmesi için ne emeklilere sefalet ücretinden başka bir şey düşecek, ne de yüzde yüz ellilere dayanan enflasyon karşısında çalışanların maaşlarında doğru düzgün ayarlamalar yapılacak. Yeni vergilerle, bir anda ülkenin yüzde sekseninin üzerine çullanılırsa; zaten barut fıçısına dönmüş ülke patlama riski taşıyacağından; çok da uzun olmayan vadeye yayarak, Hazine’nin kasasının en azından yarıya kadar dolması sağlanacak.
İyi de derdimiz Erdoğan’ın kendini nasıl kurtaracağı üzerine kafa yormak değil ki. Bu Erdoğan ve onun yandaşlarının derdi olmalı. Bize gelirsek: muhalefet ne yapmalı sorusunu en öncelikli soru haline getirmeliyiz. Açlık ücretinin bile altında geliri olan insanların AKP ve Erdoğan’ı seçmelerinin diyeti diye birkaç sene daha çeksinler; ondan sonra muhalefetin haklılığına iyice ikna olurlar mı demeliyiz? Aslında ben şu Çin atasözüne gönülden inanırım: Pirinç havanda dövüle dövüle aklaşır. Erdoğan’ın başını çektiği İslami faşist bloktan tam kurtulmak için birkaç seneciğin daha halkımız tarafından yaşanmasının ne zararı var ki diye bir düşünce de üretmek, bu bloğa hiç oy atmamışların hakkı diyebiliriz.
Sanırım bir işi sadece yapmak, belki kişilerin görevleri olmalarıyla açıklanabilir. Ama bir işi doğru ve hakkaniyetli yapmak: görevi de aşan insani bir boyutu da içermeli. Bugün pirincin havanda yeteri kadar dövülmesinden çok, havandaki pirincin dönüşeceği konumu dikkate almak gerekir.
CHP, değişimin usulet ve suhuletle olması gerektiğine “ikna” olmuş durumda. Tamam, CHP/Özgür Özel asla arkasını duvardan ayırmıyor, şimdilik. Ali Osman’da ise oyun çoktur: Devlet’in Bahçelisi, Allah’ı da yanına alarak restini çekti. Bu kedi fare oyununu bozacak olan tek şey: 31 Mart Yerel Seçimlerinden birinci parti olarak çıkan CHP’nin ERKEN SEÇİM kartını ivedilikle çekmesidir.