Taner Renda / 25.07.2024
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesi davasının görüleceği gün, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin parti genel merkezinde kamuoyuna isimlerini tek tek sayarak deklare ettiği 154 kişilik listeyi yayınlaması elbette çok manidardı.
Kimler vardı bu listede: kamuoyunun yakından tanıdığı gazeteciler, ekonomistler, yazarlar ve milletvekilleri. Peki, ne yapmış bu kişiler de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de bu kişilerden hesap sorulacağını söylüyor? Öldürülen Sinan Ateş’in kimler tarafından vurulduğundan çok, bu katilleri kimlerin tuttuğunu, kimlerin azmettirdiğini ve polislerin katilleri yakalamasını kimlerin nasıl engellediğinin sorgulanmasının öneminin üstünde sürekli duran kişiler oldukları için bu listeye alındılar.
Ve asıl dehşet verici olanı ise; MHP Genel Sekreteri Semih Yalçın’ın bu öldürme işinin emrini veren kişi olduğunu kanıtları ile ortaya koymalarıydı. Partinin üst yönetimi bu cinayetin tam da ortasında yer alması, aynı zamanda MHP’nin ve onun başta Genel Başkanı ve MYK’sının da bu cinayetin işlenmesinde baş suçlu olduğunu göstermesinin doğuracağı sonuçlardır.
MHP gibi bir partinin gençlik yapılanmasının en tepesindeki eski de olsa bir Genel Başkan’ın ölümü; başka zaman olsa ülkeyi ayağa kaldırır ve Sol üzerinde terör estirirlerdi. Oysa MHP’nin hiçbir yetkili ya da yetkisiz kurum ve kişileri bu cinayet üzerine tek bir kelime etmedi. Bu size biraz tuhaf gelmedi mi? Elbette gelmedi. Bu ülkede uzun zamandır yaşamakta olduğumuz ve özellikle de 80 öncesi MHP’nin neler yaptığını bilen kişiler olarak. Öyleyse, bu “teşkilat” içinden yürütülen bir operasyon olduğundandır fikri ağır bastı.
İyi de eski bir Ülkü Ocakları Genel Başkanı niye öldürülür? Eşinin söylemediklerinden yola çıkarsak: “FETÖ Borsasından” topladığı paraların üzerine yatmak istedi. Eşinin söylediklerinden devam edersek: çooook şey biliyordu ve artık MHP’nin dışında kendisine gelecek kurmak üzereydi.
İyi de AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olarak Recep Tayyip Erdoğan bu işin neresinde derseniz? Her zamanki gibi, bu işten ne kadar yararlanabilirim ve bu olayı nasıl MHP üzerinde baskı kurarak; Devlet Bahçeli’nin elini ne kadar zayıflata bilirimin ince hesaplarını yapmakta. Boşuna Ayşe Ateş’i Sarayda kabul etmedi.
Ama işin ana hattını gözden de kaçırmamak gerekir. 93’de dönemin Başbakanı Tansu Çiller de bir Kürt iş adamları listesi çıkarmış ve Devlet de kısa sürede o listede olanları temizlemişti. Ha bazı isimlerin Mafya olduğu doğrudur. Ama Devlet, suçlularla o günlerde olduğu gibi mücadele etmez. Ama görüyoruz ki Devlet de değişen bir anlayış yok ve bugün de faşizan bir partinin Genel Başkanı eliyle toplumu terörize etmek için liste yayınlıyor. Ve toplumsal muhalefet şu ana kadar topyekün bir karşı çıkış sergileyemedi bu 154 kişilik liste için. Ve korkarım ki, zaman içinde bu listeden sıra gözetmeksizin insanların başlarına şu veya bu biçimde pek de hayırlı olmayan işler gelecektir. Enflasyon karşısında elindeki gelirin erimesi sonucu yoksulluğu dibine kadar hisseden geniş halk kitleleri tam da korkusuzca ağzına geleni söyleyip; CHP’ye de bir sonraki seçimde iktidar olacağını hissettirdiği sırada, hep birlikte karşı çıkamazsak; toplumsal muhalefeti silindir gibi ezecekler.
Hamiş: Sinan Ateş’in eşinin söylediklerinden yola çıkarsak: “Adam dövdürmek” Sinan Ateş’e yakışmazmış. Ah hanfendiciğim, eşine ve önceki ve de daha sonraki Ülkü Ocakları Genel Başkanlarına nelerin yakıştığını siz bilmeyebilirsiniz belki. Ama bizler çok ama çok iyi biliriz. Muhsin Yazıcıoğlu başta olmak üzere bu ülkenin insanlarını acımazsızca katlettiler. Aydınlarını pusu kurarak bombalarla paramparça ettiler. Hedef gözetmeksizin insanların üzerine kurşunlar yağdırdılar. Çorum’da, Maraş’ta Bahçelievlerde, İstanbul Üniversitesinde ve daha nice pusular kurarak ellerinin kanlı kalmasını sağladılar. Belki de eşiniz Sinan Ateş’in en önemli suçu: “Davadan dönenin vurulmasının” olağan olduğu bir yapının içinden çıkmaya kalkışmasıydı.