Mert Yıldırım / 02.04.2024
Tartışma konusu iki başlığı içeriyor. Birincisi mevcut durumun tarifidir. İkincisi ise mevcut durumun karşısında izlenecek yol/yönteme dairdir.
Adı geçen başlıklar kimimize göre klasik gelebilir. “Bunlar eskide kaldı” diyenler de olabilir. Doğru, bu tarz tartışmalar eskiden yapılırdı. “Somut durumun somut tahlili” diye başlayan tartışmalar asgari ve azami programlar ile devam eder; strateji, örgütsel model ve kitle çalışmasının tarifi ile tamamlanırdı. Ama bugünleri epey oldu geride bırakmış durumdayız.
“Kavramlara takılmayalım” ile başlayan post ideoloji, yani ideoloji ötesi durum bir çok temel teorik disiplinlerden uzaklaşmaya yol açtı.
Mesela şimdilerde bir çok çevre faşizmin varlığından söz ediyor. Ama bundan, yani faşizmden tam olarak ne kast ediyor bu tam olarak anlaşılmıyor. Kimisi faşizm derken bundan sadece Saray bloğunu kast ediyor ve kurulu devleti bundan azade ele alıyor. Kimisi ise faşizm deyince tüm sistem partilerini buna dahil ediyor.
Oysa faşizm sosyolojik ve siyasal temelleri bulunan bir kavramdır. Bu anlamda, örneğin her zor ve şiddet sistemine faşizm denilmiyor. Yine her baskıcı ve sömürgen yapıya faşist denilmeyeceği gibi, her burjuva partiye faşist denilmiyor. Başka bir ifadeyle faşizm kapitalist bir rejimdir ama her kapitalist rejim faşizm değildir.
Faşizm tanımına ilişkin bir homojenlik olmamakla birlikte, Marksist cenahın önemli bir bölümü Georgi Dimitrov’un ileri sürdüğü tanımlamayı esas alıyor. Faşizmin kapitalizmin ilerleyen aşamasında ortaya çıkan en gerici rejim biçimi olduğuna dair hemen hemen tüm Marksist çevreler hemfikirdir. Hatta liberal ve sosyal demokrat kesimler de bu tanımlamada hemfikirdir.
Bu hususta Komintern, faşizmin tanımına ve faşizme karşı mücadeleye ilişkin (1923-1933 yıllarda) yaptığı tartışmalar önemli derslerle doludur. Bu yıllarda yaşanan sağ ve sol yorumlar sonucu Dimitrov’un ileri sürdüğü tanımlama kabul görmüştür. Sosyal demokrat partilere ilişkin yapılan “sosyal faşist” tespiti ve bunun üzerinde izlenen mücadele ve ittifak siyaseti “sol sapma” olarak mahkum edilmiştir. “Sınıfa karşı sınıf” siyaseti yerine “Halk cephesi” stratejisi benimsenmiştir. Bu zaman içinde yer yer “sağ sapma” yaşanmış olsa da Doğu Avrupa’da önemli başarılar elde edilmiş, İspanya ve benzer örnekler hariç bir çok ülkede faşizm geriletilmiştir. İlk zamanlarda Hitler faşizmine destek veren ve Sovyet topraklarının işgalini bekleyen ve temenni eden ABD’nin ve İngiltere’nin başını çektiği emperyalist blok, zafer üstüne zafer kazanan Kızıl Ordunun yarattığı basınç sonucu kerhen faşizme karşı konum almak zorunda kalmıştır. Gelinen aşamada bu tartışmalara yeniden bakmaya ve okumaya ihtiyaç var.
Yeni Faşizm!
Tek adam sistemine ister otoriterizm ister açık faşizm diyelim bu yeni bir durumu ifade ediyor.
Ama bu durum nasıl bir şeydir, nasıl gelişti, sosyal tabanı var mı? Varsa hangi ideolojik ve kültürel kodlar üzerinde gelişti? Söz konusu faşizm devlet biçimine dönüşmüş müdür? Dönüştü ise bu yeni bir durum mudur, yoksa 1923 yılında kurulan kodların devamı mıdır? Kimilerinin iddia ettiği gibi olup bitenler 1923 cumhuriyetine karşı bir darbe midir? Bu durumda, cumhuriyetin kurucu partisi CHP başta olmak üzere Saray bloğu dışında kalan burjuva muhalefet mevcut fotoğrafın neresinde duruyor? Hepsini bir torbaya koyacak isek neden “Akp-Mhp faşizmi” diyerek bir ayrım yapıyoruz? Çünkü bu tanımlama ile yeni bir durumu tarif ediyoruz. Ve bu durum 2015 yılından sonra kurulan ve adım adım örülen yeni bir Türkiye’yi ifade ediyor. Bu yeni Türkiye 12 Mart ve 12 Eylül cunta rejimleri gibi olağanüstü döneme benzer çizgilere sahip olmakla birlikte, bunu aşan bir niteliğe sahiptir. Saray rejimi diye adlandırılan yeni dönem baskıcı ve faşist niteliği yanında emperyal hedefleri bulunuyor. Bölgeye ilişkin izlediği konsept ve planlar “güvenlik operasyonunu” aşmaktadır. Emperyal yayılmacılık için milliyetçiliği, militarizmi ve toplumsal gericiliği beslemektedir.
Dolayısıyla “faşizmi geriletme” ve “kaybettirme” taktiği güncelliğini koruyor. Kaybettirme ve geriletme taktiği devrimci dinamikleri içinde taşıyan demokratik bir hedeftir. Demokratik hedef en geniş kesim ile yan yana gelmeyi gerektirir.
Sonuç olarak, bugünkü koşullarda faşizme karşı mücadele, tarihte olduğu gibi özgün bir çalışma ve mücadele biçimini gerektirir. Demokratik kesimlerin bir araya gelerek ortak bir cephe oluşturması, toplumsal alanlarda ve siyasi alanda anti-faşist politikalar izlemesi ve toplumun her kesiminden destek alması, faşizmi geriletme ve kaybetirme taktiğinin başarılı olmasını sağlayacaktır.