FİLİSTİN’DE BASLAYAN SAVAŞ NASIL BİR SEYİR İZLEYECEK?

Zeki Tombak / 16.10.2023

 

@tombak_salih

Dünya 7 Ekim sabahı, HAMAS öncülüğünde çok sayıda Filistinli örgütün de içinde yer aldığı bir Filistin gücünün, ortak bir “operasyon odası/karargah” komutasında Gazze’den İsrail işgalindeki bölgelere doğru karadan, denizden ve havadan saldırı başlattığı haberiyle güne başladı. Böylece 1973’te yaşanan ve “6 Gün Savaşı” diye de adlandırılan Yom Kippur Savaşı’ndan sonra ikinci bir Yom Kippur savaşının başlangıcına şahit olduk.

Komplo teorileri kurmadan veya analizleri değiştirecek yepyeni bilgilerin masada olmadığı koşullarda manzara şöyleydi:

1. Mossad istihbarat zaafiyeti göstermiş, muhtemelen aldığı istihbaratı değerlendirirken saldırı hazırlığının boyutlarını doğru değerlendirememişti.

2. Belirli sayıdaki füze ve roketi havada vurarak imha eden, İsrail’in çok güvendiği, Demir Kubbe hava savunma sistemi binlerce roketin eş zamanlı firlatıldığı bu saldırı karşısında tabiri caizse KEVGİRE dönmüştü.

3. Geçmişte yönlendirme teknolojisi yetersiz, menzili kısa ve taşıdığı patlayıcı çok sınırlı olan Hamas roketleri İsrail’in öngöremediği boyutlarda bir teknolojik sıçrama yaşamış, menzili uzamış, isabet yüzdesi çok yükselmis ve 250 kg civarında patlayıcı taşıyabilir hale getirilmişti.

4. İsrail ordusu saldırıya belki de dini bayram ve hafta sonu tatili nedeniyle rehavet halinde yakalanmış, Gazze çevresindeki metal duvarları iş makinalarıyla yıkan ve motorsiklet veya üzerine ağır makinalı tüfek vb monte edilmiş pikaplarla, paramotorlarla saldıran Filistinli savaşçılar karşısında ağır kayıplar vermişti.

5. Hamas saldırısı “cebri keşif” denilebilecek bir harekat tarzını gerçekleştirdi. İşgal topraklarında yer yer 50 km’yi bulan, baskın ve çatışmalarla düşmanın gücü ve savaşa hazırlık düzeyi kontrol edildi, rehineler alındı ve 48 saat içinde tekrar ve çatışarak Gazze içine dönüldü.

6. Bu esnada siyasal İslamcı zihniyetin bir dışavurumu olarak siviller bilerek, seçerek öldüruldü ve cesetler giysileri çıkarılmış halde teşhir edildi. Ölüye saygısızlık örnekleri, üstelik videoya çekilerek paylaşıldı. İlerleyen günlerde İsrailli faşistler bu videolardaki görüntüleri kat kat aşan çirkinlikleri paylaştılar. Cesetlere işemek ve tekme atmak gibi alçaklıkları marifetmiş gibi, video çekerek dünyayla paylaştılar.

7. İsrail toplumunun devlete güveni ciddi bir sarsıntıya maruz kaldı ama sivilleri hedef alan yönüyle Filistin davasına uluslararası toplum nezdinde ciddi bir zarar verdi.

Elbette ülkesinin iç siyasetinde büyük itibar kaybı yaşamakta olan faşist Benyamin Netenyahu ve radikal siyonist ortakları, başta ABD, İngiltere ve AB olmak üzere batılı güçlerin koşulsuz siyasi askeri desteğini alırken, ülke içinde de iktidarlarını sürdürmek için zaman kazandılar.

                                                                                    (Carlos Latuff karikatürü konuşma balonu “İran barışa yönelik bir tehdittir” editör)

Saldırıda İsrailli sivillerin gördüğü zararı kimse küçümseyemez. Ancak 70 küsur yıllık işgalin, İsrail devletinin Filistin halkına uyguladığı ırkçı ve faşist politikaların, savaş suçlarının, ağır insan hakları ihlallerinin üstü bu gerekçeyle kapatılamaz. Bu konuda Türkiye medyasında da, sivillere zarar verildi gerekçesiyle İsrail övgüleri yapan, işi “esasen Filistinli diye bir halk olmadığını” iddia etmeye vardıran zevzekler de çıktı. Nitekim Rusya’nın Ukrayna’da yaptığı elektrik trafolarını vurma, şehrin yiyecek ikmaline sınırlama getirme uygulamalarına “savaş suçu” diye etiket yapıştıran ve feryat eden aynı isimler, Gazze’nin elektrik ve suyunu kesen ve yiyecek ikmalini durduran İsrail devletine tek söz söylemedikleri gibi, Gazze bombalanırken yüzlerce çocuğun ve kadının öldürülmüş olmasına da tepki vermediler. Bu isimlerin Kürt halkına dört parçada da reva görülen aynı insanlık suçları karşısında dilsiz kesildiklerini zaten biliyoruz.

Bir hafta önce Rojova’da Kürtlerin yer üstü ve yer altı butün tesislerinin meşru hedef olduğunu ilan eden Dış İşleri Bakanı da kendisiyle polemik yapıyor, Gazze’nin elektrik ve suyunun kesilmesinin, iaşesinin engellenmesinin ve hastanelerin vurulmasının savaş suçu olduğunu söylüyor. Erdoğan ise bunların savaş suçu olduğunu tekrar ettikten sonra, “savaşın da bir ahlakı olmalıdır” diyor. Evet savaşın Gazze’de de, Kuzey Doğu Suriye’de de bir ahlakı olmalıdır.

İsrail’in ilk günlerde Batılılar üzerinde kazandığı ve sanki 77 senedir Filistin halkına uyguladiği siyonist/faşist işgal ve sömürgecilik politikalarınin üstünü örtmeye çalıştıkları haklılık izlenimi, Gazze kuşatması ve bombardımanıyla delik deşik oldu. ABD başkanı Biden bile “Gazze’ye kara harekatı yapmasanız iyi olur”, deme noktasına geldi.

Bunda karadan işgalin başlaması halinde, sürece müdahil olacağını açıklayan Lübnan Hizbullah’ı ve İran’dan sonra, Çin Halk Cumhuriyeti’nin de İsrail’e bu konuda uyarı yapmasının etkisi var. Elbette ABD Hizbullah’a da, İran ve ÇHC’ne de dost değil. Ama savaşın kendi planlamasına uygun gelişmesini, ansızın yayılmamasını istediği de açık.

Peki İsrail savaşı nasıl sürdürmek ve Netanyahu’nun deyişiyle “haritaları nasıl değiştirmek” istiyor?

İsrail bu “fırsattan” faydalanarak, 1. Filistin devletinin kurulabileceği, mendil kadar bir toprak bırakmamak; 2. Filistin meselesini bir sığınmacı sorunundan ibaret hale getirmek; böylece gelecekte sığınmacıların eylemlerini bahane ederek komşularının topraklarını işgale bahane hazırlamak 3. Lübnan’da Hizbullah’ı tasfiye etmek ve bir işgal bölgesi yaratmak, 4. Suriye savaşının çözemediği İran’a dost Baas/Esat sorununu çözmek, Suriye’deki işgal alanını genişletmek; 5. ABD ile birlikte Rusya’nın Suriye’deki varlığının zeminini ortadan kaldırmak; İran’ın bölgedeki askeri varlığını bitirmek ve nihayet şartları oluştuğunda İran’a gözdağı mahiyetinde havadan ve denizden darbe vurmak niyetindedir.

ABD’nin bir uçak gemisi ve refakatindeki bir deniz görev kuvvetini Arap Denizi’ne,Basra Körfezi çıkışına göndermesi tesadüf değildir. Elbette İran’a bir kara gücü olmadan gözdağını aşan bir operasyon yapılamaz. Bunun için Türkiyeyi, Azerbaycan ilişkilerini ve içinde bulunduğu ağır borç batağını kullanabilirler. Karar vericilerin kulağına “Tebriz Türk şehridir” cümlesini ısrarla fısıldayabilirler. 4. Murad’a kadar neredeyse 100 yıldan fazla süren İran’la savaş batağına yeniden sokulabiliriz.

(Siyonist militarizm bir savaş suçuna daha imza attı. AA’nın yayınladığı fotoğrafta kullanılması Cenevre Konvansiyonuna göre yasak olan bir kimyasal silah, Fosfor bombası Gazze’ye yönelik askeri operasyonda kullanıldığı tesbit edildi-editör)

Olmaz diyenler, Suriye savaşı öncesi Türkiye ve Suriye arasındaki ilişkileri hatırlasın. Hükümetler ortak toplantı yapıyor, Esat ve Erdoğan aileleri birlikte tatildeydiler ve bütün Suriye sınırındaki şehirlerimiz üretim ve ihracat üssü olmuştu.. Cilvegözü sınır kapısından çıkan binlerce TIR Kuzey Afrika’ya, Arap ülkelerine mal taşıyordu… Birden İsrail’in güvenliği için ve İhvan üzerinden yeniden Osmanlı olma hayalleriyle “4 adam gönderip 8 füze attırarak” Suriye savaşının taşeronluğuna soyunduk. Aktörler aynı, gene ABD-İngiltere-İsrail desteğine muhtaçlar, havuç da, sopa da mevcut…


Halk ders almadığı için tarih tekerrür edebilir.

Diğer Yazılar

Yoksulluk

EKONOMİYİ BÜYÜTME KONUSUNDA İKİ FARKLI YOL

  Mustafa Durmuş / 9 Eylül 2024 Geçen hafta açıklanan büyüme verilerini analiz ederek başlayalım: …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir