CUMHURİYETİN İKİNCİ YÜZYILI PLANI

Mert Yıldırım / 05.10.2023

İttihat-Terakki hareketi bir ulus yaratmak için önüne üç hedefi koymuştu. Birincisi, gayri müslümleri fiziki olarak bitirmek ve sermayesine çökmek. İkincisi, Alevileri sünnileştirmek. Üçüncüsü, Kürtleri Türkleştirmek.

Birincisinde başarılı oldular. Hem fiziki olarak tasfiye ettiler hemde sermaye birikimlerine çöktüler. İkincisi ve Üçüncüsün de önemli yol aldılarsa da henüz tam olarak başarıdan söz edemeyiz. Dahası, süreç devam ediyor.

Alevi toplumu bir yığın baskı ve asimilasyon politikalarına karşın yıllarca sol-sosyalist hareketin kadrosunun ana havuzunu oluşturdu. Halen bu potansiyelini koruyor. Kürtler ise hem sol-sosyalist hareketin potansiyeli oldu hemde kendisi olma direnişini geliştirdi.

Kürt hareketi kendisi oldukça, Alevi kesimi de kendisi olmaya başladı. Kürt hareketinden feyiz aldı.

Her iki kulvarda koordinasyon kurulma olasılığı ortaya çıktığı vakit Madımak katliamı, ardından Kılıçdaroğlu’nu CHP’nin başına getirme operasyonu gerçekleşti.

Madımak katliamı ile Kürtlere yanaşan Alevilere göz dağı verilmek istendi. Çünkü o yıllarda Koçgiri’de, Erzincan’da, Malatya’da, Maraş’ta ve Adıyaman’da ciddi bir hareketlilik vardı. Bozkırlar mesken tutulmaya başlamıştı.

Kılıçdaroğlu operasyonu ile Aleviliğin daha fazla sol-sosyalist hareketin tabanı olmaktan çıkarmayı ve Alevi -Kürt diyalektiğini engellemeyi hedeflemişti.

Eşitlik ve Demokrasi Partisi, 2010 yılında kurulurken bünyesinde çok sayıda Alevi şahsiyeti bulunduruyordu. Sol-sosyalist kimliğinin yanında, Kürt demokratik hareketi ile samimi ilişkiler içinde idi. Alevi kitlenin olduğu yerlerde yapılan ilçe açılışlarında binlerce kişi katılım gösteriyordu. Baykal’ın başını çektiği gelenekçi ulusal çizgi nedeniyle Alevi kitleler hızla kopmaya başlamıştı. Tam bu aşamada Kılıçdaroğlu operasyonu gerçekleşiyor. “Alevi” ve “Kürt” olarak… Akabinde çok geçmeden Eşitlik ve Demokrasi Partisi erimeye, Alevi ve demokrat bireyler yönünü tekrardan CHP’ye dönmeye başladı.

Cumhuriyetin yüz yıl boyunca İttihat-Terakki planı yürürlükteydi. Hükümetler değişse de planın özü değişmiyor.

Şimdilerde İttihat-Terakki ve Abdülhamit zihniyetinin ittifakı yaşanıyor. Buna Cumhuriyetin ikinci yüz yılı planı deniliyor.

Susurluk davasında yargılanan son sanıklarında tahliye edilmesi, aynı zamanda Hizbullah elemanlarının bir bir tahliye edilmesi öyle basit bir kayırmacılıkla açıklanamaz. Nitekim bu iki olay ve Hizbullah’ın meclise taşınması üzerine başlayan tartışmalara ilişkin hem Sinan Oğan’ın hemde Süleyman Soylu’nun “devlet aklı” ve “işlenen plandan” söz etmesi sürecin ilişki ve çelişkilerini alenileştiriyor.

Susurluk zihniyeti, yani Ergenekon’un Enverci çizgisi iktidara ortaktır. Hatta iktidarın kendisidir. 2015 yılından sonra görünürde Saray başı, özünde Abdülhamit ve İttihat Terakki’nin ortak iktidarı bulunuyor. Kitle pasifikasyonu için yoğunca işlenen ve dolaşıma sokulan din ve milliyetçilik nosyonunda her iki kanatta ortaklaşmıştır. Din ve milliyetçilik toplumsal rızanın ideolojik kodlarıdır.

Bu kodların tarihi geçmişi 1900’lü yıllara dayanıyor.

Saray başının öncülük yaptığı Abdülhamit vizyonu Gülen cemaati ile girilen çatışma ile son bulmuştu. Bizzahiti bu çatışmayı körükleyen ve yol veren Enverci klik 2015 Haziran seçiminden sonra iktidara ortak oldu. AKP-MHP bloğu olarak görülen iktidar kodlarını tarihsel geçmişten alıyor. 1900’lerde cereyan eden Abdülhamit istibdat rejimi ile ittihat Terakki çatışması bugün Erdoğan, Bahçeli, Perinçek, Oğan, Özdağ, Fevzioğlu vb.sağdan sola oluşan yelpaze Abdülhamit ve İttihat Terakki koalisyonuna dönüştü. Koalisyon içinde yer alan İttihat-Terakki kanadı Enver Paşa çizgisini temsil ediyor. Bir yandan Pan-Türkizm öte yandan Pan-Osmanizm Avrasyacı ekip olarak adlandırılmaktadır. Bunun dışında kalan ittihat Terakki’nin batıcı kanadı, yani klasik Kemalist kanat Kemal Kılıçdaroğlu şahsında ortaya çıkmış ancak başarılı olamamıştır.

Batı çizgisi bundan sonra ne yapar, saray rejimi ile ne derece ilişkilenir, ne derece çelişir, bu önümüzdeki süreçte belli olacak.

× × ×

Yine yukarıdaki planın bir parçası olarak Hüda Par’a yeni bir misyon verilmiştir. Bu misyon saray iktidarına bir miktar oy desteği ve bir kaç vekilin meclise gönderilmesi ile sınırlı değildir.

Hüda Par, Hizbullah’ın devamı ve güncellenmiş halidir.

Hizbullah, 1990’larda paramiliter misyonu yerine getirmişti. Hüda Par’a ise demokratik ve seküller bir kimlik kazanan Kürt halkını sekteye uğratmak ve yeniden geleneksel kodlarına dönmesini sağlamak için siyasal ve kültürel misyon verilmiştir.

Süleyman Soylu’nun “devlet planı” dediği bu misyon nedeniyle hem Bahçeli sesini kesmiş hem de Sinan Oğan “devlet planı” diyerek sürece dahil olmuştur.

Kılıçdaroğlu ve ekibi öncülüğünde başlayan restorasyon girişimi, demokratik dinamiklerinin açığa çıkması olasılığına karşı devletin geleneksel güçleri ( moda deyimle Ergenekon) tarafından engellendi. Bu kuşatma operasyonu içinde millet ittifakının kimi bileşenleri ( İyi Parti başta olmak üzere) ve CHP içindeki kimi unsurlar da bulunuyor. En son Ümit Özdağ’ın devreye girmesiyle kuşatma kuvetlendirildi. Millet ittifakı ve Kılıçdaroğlu’da militarist ve milliyetçi koroya katıldı. Devlet yönetimi yeniden sarayın başında bulunduğu koalisyona teslim edildi.

Devletin statükocu kanadı ile restorasyoncu kanat devletin kırmızı çizgisinde uzlaştılar.

Her iki kanadının birinci hedefi HDP/Yeşil Sol Parti’yi “kilit parti” ve üçüncü yol seçeneği olmaktan çıkarmaktır. Bunu geçici de olsa önemli ölçüde başardılar.

Planın ikinci bir amacı ise Kürt hareketi öncülüğünde kurulmak isten tarihsel bloğu engellemektir.

HDP projesi ile somutlaşan tarihsel blok, Kürt hareketi ile Türkiye sol-sosyalist hareketinin birleşik mücadelesini ifade ediyor.

Devletin güncel planı bir yandan HDP/Yeşil Sol Parti’yi terör demagojisi ile kriminalize etmek öte yandan çeşitli iç ve dış müdahalelerle Kürt hareketini bölgeye sıkıştırmaktır.

Bunun için üç alanı kaşıyor. Birincisi, Barzanici çizgiyi öne çıkarıyor. Böylece Kürdi söylemlerle yurtsever kesimleri koparmak istiyor. İkincisi, din vurgusu ile mütedeyyin Kürtleri demokratik Kürt siyasetinden uzaklaştırmak istiyor. Böylece sorunu bölgeye sıkıştırmaya ve salt kimlik derekesine çekmeye çalışıyor. Üçüncüsü, yeminli Kemalist sol çevreler aracılığıyla sol-sosyalist çevreler tarihsel bloktan koparmaya çalışılıyor. Bu anlamda bölgeden doğru gelen “HDP fikriyatı Türkiye solunun Kürtlere atadığı kayyumdur” biçimde gelen dar ulusalcı çevreler ile “HDP laiklik ve emperyalizm ile ilişkileri sorunludur” diyen Kemalist sol aynı şeyi yapıyor.

Sonuç olarak; Kürt hareketi sadece fiziki kuşatma ile karşı karşıya değil; aynı zamanda ideolojik kuşatma sürdürülmektedir. Bir yandan din eksenli Hüda Par, diğer yandan Kürdi çizgi adı altında Barzanicilik ile ideolojik hegemonya kurulmak isteniyor. Dolayısıyla güncel görevlerden biri örgütsel yeniden toparlanma iken; ikinci önemli görev ideolojik alanda duru ve etkin tavır almaktır.

Diğer Yazılar

PAX AMERİCANA VE “YENİ PARADİGMA”: “BARIŞ” SÜRECİNİN EKONOMİ-POLİTİĞİ

Ümit Özdemir / 11.01.2025 Filmi geriye on dokuzuncu yüzyılın sonuna saralım. 2. Abdülhamit’i devirerek anayasal …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir