SOKAK HAYVANLARINA KARŞI ARTAN ŞİDDET

Hakan Yurdanur / 28.08.2023

Hakan Yurdanur Portre
@hknyurdanur

Her yanımız şiddet kasırgasının büyük tahribatları ile kaplı. Çatışarak , savaşarak , emir verip itaat ettirerek , yakıp yıkarak , tecavüz ederek, demir çubukla öldürerek ilerleyen şiddet sarmalı ile karşı karşıyayız.
Şiddet , genel olarak şu şekilde tanımlanıyor: Karşıt görüşte olanlarla inandırma yada uzlaşma yerine kaba kuvvet kullanma. Latince kökeni ise “acımasız kişilik” demek.


Şiddet tanımını sokak hayvanları üzerinden okumaya çalıştığımızda ortaya bir kaç soru çıkmakta. Birincisi , insan – hayvan karşıt görüşü nedir ? İkincisi , insan – hayvan uzlaşısı nasıl olur ? Üçüncüsü , insanın hayvanlara uyguladığı kaba kuvvet nasıl gerçekleşir , sonuçları nelerdir ?


Birinci soru ile başlayalım. Kapitalizm , modern zamanların sistemi ise, modern zamanları iyi tanımlamalıyız. Modernlik iki aşamada gerçekleşiyor. Önce insan ve hayvan / doğa arasında. Sonra da insanla insan arasında. Birincisinde insan hem hayvanlar hemde doğa üzerinde tek belirleyen olurken ikincisinde üretim ilişki ve biçimlerine bağlı sınıfsal ayrılıklar kendisini göstermekte. Yani bir piramit yapı var karşımızda. Piramidin en üst kısmında ki yüzde 10 ‘luk kesim tüm Dünya gelirlerinin neredeyse yüzde 80 ‘nine sahipken en alttaki büyük çoğunluk açlık , safalet , yoksulluk içinde yaşam savaşı vermekte. Piramit yapının birde bodrum katı var ki işte burada da sokak hayvanları yaşamakta. Bulunduğu konumdan da anlaşılacağı üzere kapitalist sistem sokak hayvanlarına yaşam hakkı tanımamakta.


İşte şiddetin ilk ve en temel adımları bu piramit tipi örgütlenmiş yapının içinde atılmakta. Kapitalist sistemin kendi işleyiş ve hareket yasaları içinde sokak hayvanlarına yer yok ! Eğer sokak hayvanlarına yaşam hakkı tanırsa kendi işleyiş sisteminin motor gücü olan kârların zarar göreceğini biliyor.


Gelelim ikinci sorunun yanıtına. İnsan – hayvan uzlaşısı temelde yaşam uzlaşısıdır. Birinci soru da verdiğimiz cevap üzerinden ilerlersek bu uzlaşının çok zor hatta imkansız olduğunu görürüz. Kapitalist sistemde tüm hayvanlar bir meta / eşya olarak görülür. Alınıp satılan , para kazandıran birer eşya. Bu durum sadece sahipli hayvanlar için geçerli ise o vakit sokak hayvanları kâr sağlamıyor demektir. Ama sokak hayvanlarına karşı şiddeti doğuran asıl etmen , kârların önünü tıkıyor olmalarıdır. İşte bu durum karşısında kapitalist sistem , sokak hayvanlarına karşı her tür şiddeti sonuna dek desteklemekte.


Üçüncü soruya cevap bulmak sanırım artık daha kolay. Birinci ve ikinci soruların yanıtları ile birleştirildiğinde insandan hayvana doğru yönelen kaba kuvvetin ( tecavüz , yakma , kesme , asma , vurma vd. ) acımasızca arttırıldığı görülecektir. “ Köpekler toplatılsın , barınaklara konulsun , köpek terörü” gibi söylemler sadece dilsel şiddeti içermiyor. Aynı zaman da köpekler üzerinden elde edilen kâr oranlarının düştüğünüde haber veriyor. Kaba kuvvet sadece bunlarla da sınırlı değil. Mama fiyatlarına yapılan zamlar ve artan vergiler de şiddetin ekonomik yanını göstermekte.
Sokak hayvanlarına uygulanan şiddet ile düşünsel gerileme arasında çok sıkı bağlar olduğunu biliyoruz. Düşünsel gerileme , toplumsal direncin sekteye uğradığı zamanlarda çıkışını arttırmakta. Bu dönemler şiddetin sıradan ve kabul edilebilir bir hal aldığı dönemlerdir. Yine bu dönemler de toplum , dikey olarak hiyerarşik ve cinsiyetçi bir yapıda sıralanır. Bu bakış erkeğin , sokak hayvanları üzerinde inanılmaz bir gücünün göstergesi olarak sunulur , kabul gördürülür.


Şiddetin geçici bir durum olduğu ön yargısı şiddete karşı duyarsızlaşmayı da tetiklemekte. Sokak hayvanlarıüşümez , acıkmaz , susamaz , korkmaz … gibi akıl sınırlarını zorlayıcı söylemler bir süre sonra sonra sokak hayvanlarının canı acımaz , tecavüz edilse bir şey olmaz en sonunda da ölürse ölür ne yapalım’a dönüşmekte.
Sokak hayvanlarına karşı duygusal bağların kopması , etik sınırların aşılmasını kolaylaştırıyor. Sınır bir kez aşıldımı sokak hayvanının bilerek öldürülmesi bir cinayet değil de basit bir kaza olarak görülebiliyor.
Sokak hayvanlarına karşı uygulanan her tür şiddet onları itibarsızlaştırma , değersizleştirme , sıradanlaştırma ve en sonunda da yok sayma politikalarının ürünüdür. Böylece onlara karşı duyulan sevgiyi, saygıyı , koruma ve sahip çıkma faaliyetlerini durdurmayı hedefler.


Sokak hayvanlarına uygulanan şiddetin bir yansıması da tecavüzlerdir. Tecavüz , hayvanın çektiği acının küçümsenmesi , yok sayılması , inkar edilmesi eylemleriyle birlikte yürütülür. Çok iyi biliyoruz ki tecavüz , kontrolün kaybedildiği anlar değil, tam tersine bilinçli bir şekilde ele geçirildiği anlardır.
Sokak hayvanlarına uygulanan şiddetin önemli bir amacı da onları düşmanlaştırmaktır. Böylece yok edilmeleri için seferberlik ilan edilecektir. Bu seferberlik hayvanlarla birlikte onlara bakan , besleyenleri de kapsamakta. Son zamanlarda artan “ sokak hayvanlarını besledikleri için darp edildiler” haberleri bu düşüncemizi destekler niteliktedir.
Sokak hayvanları doğdukları andan itibaren şiddetin içinde yaşam savaşı vermekte. İnsan eliyle ve isteğiyle yapılan şiddet gösterileri içinde en acılarından birisi de toplumun büyük kısmının sessiz kalması , sayın seyirciler olarak olup bitenleri izlemesidir.


Başladığımız gibi bitirelim. Her yanımızın şiddet kasırgasının büyük tahribatlarıyla dolu olmadığı bir yaşam ancak birlikte mücadele ederek gerçekleşebilir.
SOKAK HAYVANLARI SAHİPSİZ DEĞİLDİR.

Diğer Yazılar

TÜRKİYE’DE SOL YAYINCILIĞIN GELİŞİMİ

(Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi’nin 62. Fasikülü’ndeki 27 Mayıs Sonrası Sosyalist Hareket bölümünden alıntıladığımız Doğan …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir