Taner Renda / 14.08.2023

28 Mayıs 2023 Pazar günü yapılan ikinci tur seçimi (kazanma, mutlaka kazanma hırsını yenemeyen) Tayyip Erdoğan değil de, Kemal Kılıçdaroğlu kazansaydı; utangaçça uygulanan IMF’siz IMF programını Kılıçdaroğlu, Altılı Masanın ekonomi kurmayları eliyle bugünkünden daha cesur ve daha acımasız uygulayacaktı. Erdoğan değil de, Kılıçdaroğlu kazandı diye ülkeye döviz mi akacaktı yoksa yatırıma mı boğulacaktık? Bence bugünkünden çok da farklı bir konumda olmayacaktık. Ülke o kadar kötü bir batışın eşiğine getirildi ki; şimdiki iktidar bile en az muhalefet kadar kaybediyor.
Ya muhalif seçmenler, muhalefete oy vermiş seçmenler, sevinç içinde işlerine dört elle mi sarılacaklardı? Hiper enflasyon ve yoksulluk ortadan mı kalkacaktı? Gelir dağılımındaki aşırı bozukluk mu düzelecekti? Geleceklerinin çalındığını düşünen iyi eğitilmiş gençlerimiz, yurt dışına gitmekten vaz mı geçeceklerdi? Ülkede güllük gülistanlık şarkılar belki söylenmeyecekti ama an azından başı koparılmış horozlar gibi ortalıkta dolaşanlar onlar değil, Cumhur İttifakına oy verenler olacaktı. Bugün şaşkın, donuk, ne yapacağını bilmeyen geniş kitleler, sadece muhalefete oy verenler değil, iktidara oy verenlerin de büyük çoğunluğu Pirus Zaferi sendromuna tutuldular.
Erdoğan, seçim sonrası Mehmet Şimşek başkanlığında uygulanan ekonomi politikayı, gelecek Mart ayında yapılacak Yerel Seçimlere kadar en azından Sıcak Para bulma operasyonu olarak görüyor olabilir. Belki de sadece kazanmaya odaklanma politikası ile hareket eden Erdoğan, haklı da çıkabilir (muhalefete küsmüş bir muhalif seçmen kitlesini yüzde doksanlara varan oranda yeni bir seçime katılımla ve ayrıca, seçmenlerini kendi parti/partilerine yöneltmesi imkansız değil ama çok çok zor olacaktır). Evet, şimdi söyleyeceğim argümanların 14 ve 28 Mayıs Seçimlerinde çok da ağırlık kazanmadığını biliyorum. Dolaylı vergiler ile geniş halk kitlelerinden yüksek miktarlarda vergiler toplanması; her zaman ideolojik yönelime yenilmeyebilir (belki de Tek Atımlık silah durumu yaşamışızdır).
Ancak tüm bu söylediklerimizin en önemli koşulu: Toplumsal Muhalefeti örgütleyecek partinin de halkın eylemliliğinden ortaya çıkabilmiş olmasıdır.
Ülkemizin somut koşulları çerçevesinde konuşursak: Merkez Sol bir partinin inşasından söz ediyorum. Sadece somutlamak yani gözümüzde canlandırmak için: TİP ile CHP’nin birleşmesinden ortaya çıkacak olan politik yapıdan bahsediyorum. TİP’in sola açık yapısı ile CHP’nin merkeze oturan ancak Kürtlerle iş birliği içinde ülkemizdeki Kürt Sorununu çözme kararlılığı ve istekliliği yan yana geldiğinde; AKP/Erdoğan yenilgiye uğratılabilir. Bana göre bunun dışında tek çözüm: Erdoğan’ın doğal yollarla yani hastalığının ilerlemesi sonucunda ölümü ile AKP/Erdoğan’dan kurtulabiliriz.
Hamiş: Gerek iç, gerekse de dış politika yapıcıları, bakalım hangi şıkkın seçiminin kendilerinin çıkarları ile örtüştüğüne önümüzdeki yıllar içinde verecekleri kararlarla bizlere de duyuracaklar. Ya da politik arenadaki iyi, namuslu ve dürüst insanların birleşmesi ile kendileri için yeni bir güzel başlangıç yapmaya karar verecekler.