Mustafa Durmuş / 2 Temmuz 2023
Türkiye’de siyasal iktidar bir yandan yüzünü (Körfez ülkeleri ile yeniden kurulan ilişkilerin yanı sıra) yeni soğuk savaş dönemi dünyasında Rusya ve Çin’den oluşan Doğuya döndürdü. Diğer yandan, içinde bulunduğu derin ekonomik krizden çıkabilmek, dış borçlarını çevirebilmek ve kapıdaki döviz krizini öteleyebilmek için de (en azından 2024 yılında yapılacak olan yerel yönetimler seçimleri sonrasına) Batıdan gelecek büyük boyuttaki sıcak paraya ihtiyacı var.
Kuşkusuz her iki kutup da küreselleşmiş kapitalizmin içinde yer alıyor ve öz itibarıyla birbirinden farklı değil. Ancak liberal demokratik hak ve özgürlüklerin kullanımı, insan haklarına yaklaşım ve ekonomik özgürlükler bağlamında bu iki kutup arasında küçümsenemeyecek farklılıklar var. Örneğin Batıda gelir ve servet dağılımı eşitsizlikleri çok daha fazladır ama siyasal iktidarı arkasına almış bazı gangster sermayedarların ya da politikacıların başkalarının malına, mülküne yasa dışı yöntemlerle çöktüğüne pek rastlanmaz.
Kısaca, fiili olarak, demokratik hakların kullanımı, insan hakları, özgürlükler ve ekonomik hak ve özgürlükler bağlamında Türkiye (özellikle de 2018 yılından bu yana), Rusya ve Çin’in içinde yer aldığı kutba daha yakın gibi duruyor.
Diğer yandan, ülkenin bu ikircikli durumu onu Batı kaynaklı sermayeyi ülkeye çekme konusunda dezavantajlı bir duruma sokuyor. Ülkede bir süredir yaşanmakta olan ekonomik krizin yanı sıra, ülkeyi yöneten iktidar blokunun Batı karşıtı söylemleri ve genel olarak ekonomik ve siyasal özgürlükler karşısındaki tutumları (hukukun üstünlüğü kuralına ters düşen) yabancı sermaye üzerinde caydırıcı bir etki yaratıyor. Gelen sermaye de ya konut alımı ya da yüksek faiz getirisi gibi spekülatif diğer yatırım fırsatlarından yararlanmak için geliyor.
Oysa Türkiye’nin de bir parçasını oluşturduğu “neo liberalizm” olarak adlandırılan günümüz kapitalizminin olmazsa olmaz üç ayağı var: “Serbestleştirme”, “deregülasyon” (kuralsızlaştırma) ve “özelleştirmeler”. Bunların hayata geçebilmesi için de “mali disiplin” ve “merkez bankası bağımsızlığı” gibi koşulların sağlanması lazım. Tüm bunların genel olarak (burjuva) hukukunun üstünlüğü siyasal çerçevesi altında güvence altına alınması gerekiyor.
Bu yüzden de kapitalist sistem içinde neo liberal bir sermaye birikimi stratejisi uygulayan ülkelerden bu kurallara eksiksiz uymaları bekleniyor. Bu yapılmadığı takdirde, özellikle de finansman açısından dışa bağımlı az gelişmiş ülkelerin dışarıdan fon temin edebilmeleri ya da uzun vadeli yatırım yapan yatırımcı bulmaları zorlaşıyor.
Yani hem hukukun üstünlüğü kuralını çiğneyerek hem merkez bankasının bağımsızlığını yok ederek ve sermaye kontrolü uygulayarak hem de mali disiplinden vazgeçerek neo liberalizme sadık kalınamıyor. Bu da normal koşullar altında, yabancı sermayeye güven verilemediği ve istikrarlı bir ekonomik kazanç sunulamadığı için, kapitalist merkezlerden kaynaklı finansmana yeterince erişilemeyeceği anlamına geliyor.
Böylece, Türkiye ekonomisi gibi yapısal olarak dışa bağımlı, cari açığı yüzde 6 civarında seyreden bir ekonominin içinde bulunduğu durumdan kurtulabilmesi için (eğer IMF kapısına gidilmeyecekse) ya bu kurallara uyması ya da Rusya, Çin ve Körfez ülkeleri devletleri ve sermaye gruplarına yaslanması gerekiyor.
Türkiye’deki iktidar bloku, jeopolitik gelişmeleri de dikkate alarak, özellikle de 2016 yılından bu yana (ikircikli de olsa), tercihini ikinci seçenekten yana yapmış gibi görünüyor.
Ancak bu da ülkeyi krizlerinden çıkarmaya yetmeyince, bu kez yeniden “faiz lobileri” diye adlandırılan neo liberalizmin mabetlerine dönüyor ve oralardan yardım istiyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası’nın yeni Başkanı Hafize G. Erkan bu odaklara ulaşabilen insanlar. Onlardan beklenen de buralardaki paraların bir kısmının ülkeye akmasını sağlamak.
“Parayı kontrol eden dünyayı kontrol eder”
Bunun için de ekonominin yeni yönetimi, öncelikle MB politika faizini yüzde 15’e yükseltti ve faizdeki artış faiz oranı en az yüzde 25 olana kadar devam edecek gibi görünüyor. Buna karşılık döviz kurundaki artış da hızlandı ve örneğin doların kuru birkaç gün içinde 26 TL’yi geçti.
Diğer yandan, oyunu kurallarına göre oynamanın da ağır bir bedeli de olacaktır. Öyle ki bundan böyle Türkiye ekonomisi, ülkedeki kilit noktalardaki temsilcileri üzerinden, paranın merkezleri olan City of London ve Wall Street’in yani uluslararası finans kapitalin kontrolünde ve hizmetinde yürüyecektir. Zira bir zamanların ünlü politikacısı Kissinger’in dediği gibi, “parayı kontrol eden dünyayı kontrol eder !” (1)
Ülkenin demokrasi karnesi zayıflarla dolu
Kısaca, yeni ekonomi yönetiminden beklenenin gerçekleşebilmesi için ekonominin ciddi anlamda serbestleştirilirken, aynı zamanda en temel burjuva hukukunun kurallarına (hukukun üstünlüğü gibi) saygılı olunması ve uygulamalarda da şeffaflık gerekiyor.
Oysa ülkedeki mevcut durum bu kurallarla uyumlu değil. Öncelikle (siyasal hak ve özgürlüklerden başlarsak), Freedom House’nin bu yılki dünyada özgürlüklerin durumunu anlatan raporunda gösterildiği gibi, Türkiye toplam 100 puan üzerinden sadece 32 puana sahip olduğundan “özgür olmayan” bir ülke olarak nitelendiriliyor. Ülke politik haklar açısından 40 puan üzerinden sadece 16 puana ve sivil özgürlüklerde (ifade özgürlüğü ve yasalar önünde eşitlik ve basın özgürlüğü gibi) 60 puan üzerinden sadece 16 puana sahip. (2)
“Ekonomik Özgürlükler Endeksi”
Bu tablo ekonomik özgürlüklere ilişkin verilerle daha da kötüleşiyor. Öyle ki The Heritage Foundation tarafından hazırlanan “Ekonomik Özgürlükler Endeksi” ne göre Türkiye giderek “büyük ölçüde ekonomik özgürlüklere sahip olmayan” bir ülke konumuna düştü.
“Ekonomik özgürlüklere sahip olmayan” bir ülke!
Ekonomik Özgürlük Endeksi (3), 184 ülkedeki ekonomik özgürlükler ve politikaları kapsamlı bir biçimde analiz eden bir endeks. Endeks, ticaret, yatırım, mülkiyet hakları ve devlet müdahalelerini ve bunların ekonomik büyüme ve refah üzerindeki etkilerini değerlendiriyor. Çünkü ekonomik özgürlüklerin bireysel ve kurumsal sektörün ekonomik kararlarında çok etkili olduğuna inanılıyor. Ekonomik özgürlüklerin düşük düzeyde kaldığı ülkelerdeki siyasal iktidarların, özgürlükleri kısıtlayarak ya da kullanımını büyük ölçüde engelleyerek karar alıcıların özgürce ve etkin bir biçimde kararlar almalarını önledikleri varsayılıyor.
Bu bağlamda, son yıllarda uygulanan para-kredi, döviz ve vergi politikaları ile Türkiye çarpıcı bir örnek oluşturuyor. Zira bu politikaların, kamu açıklarını fonlamak, cari açığı kapatmak ya da döviz kurunun aşırı yükselmesini önlemek için uygulandığı ileri sürülse de, bunlar yüksek enflasyon, dış borç stoklarının artması, gelir dağılımının daha da adaletsiz bir hal alması, derin yoksullaşma, yolsuzluklar ve döviz rezervlerinin erimesi gibi ciddi sorunlara neden oldu.
Bu endekste ülkelere 0 ila 100 puan arasında değerler veriliyor. Bu değerler için mülkiyet hakları, vergi yükü ve emeğin özgürce kullanımı gibi göstergelere bakılıyor. Baz alınan dört ana kategori her biri üçer anahtar gösterge olmak üzere hem niteliksel hem de niceliksel olarak ekonomik özgürlüklerin ölçülmesinde kullanılıyor (bunların ölçmedeki ağırlıkları eşit kabul ediliyor).
Dört ana kategori ve üç anahtar gösterge şunlardan oluşuyor:
(i) Hukukun üstünlüğü: Mülkiyet haklarına saygı, yargı bağımsızlığı, kamu yönetiminin tutarlılığı, (ii) kamu ekonomisinin büyüklüğü: Vergi yükü, kamu maliyesinin sağlıklılığı, kamu harcamalarının boyutu, (iii) devlet düzenlemelerinin etkinliği: Emeğin, paranın ve kurumların (şirketlerin) özgürce kullanımı, (iv) serbest piyasalar: Finansal özgürlük, ticaret özgürlüğü ve yatırım özgürlüğü.
Toplam 184 ülke arasında 80 ve üzerinde bir puana sahip olan ekonomilere “özgür ekonomiler” denilirken, (70-79,9) puan aralığındakiler “büyük ölçüde özgür ekonomiler”, (60-69,9) puan aralığında olanlar “makul düzeyde özgür ekonomiler”, (50-59,9) puan aralığında olanlar “büyük ölçüde özgür olmayan ekonomiler” ve (0-49,9) puan aralığında olanlarsa “özgür olamayan, ciddi baskı altındaki ekonomiler” olarak adlandırılıyor.
Türkiye’nin endeksteki yeri 104’üncü sıra
Türkiye 56,9 puan ile “büyük ölçüde özgür olmayan ekonomi” olarak kendisine ancak 104’üncü sırada yer bulabiliyor. Sıralamada Senegal, Namibya ve Gambia gibi ülkeler Türkiye’nin üzerinde bulunuyor. Ülkenin genel puanı dünya ortalamasının altında ve ülke Avrupa bölgesindeki 44 ülke arasında 41’nci sırada yer alıyor. (4)
Dahası, dünya ortalamasının 59,3 puan ve Avrupa ortalamasının 68,2 puan olduğu değerlendirmede Türkiye’nin ekonomik özgürlükler puanının 2018 yılından bu yana düştüğü görülüyor. Yani ülke demokrasiden uzaklaştıkça ekonomik özgürlükler de giderek azalıyor ve bu özgürlükler büyük ölçüde siyasal iktidarla hemhal olmuş dar bir sermaye kesiminin kullanımı ile sınırlı kalıyor.
Hukukun üstünlüğü
Raporun Türkiye’deki ekonomik özgürlükler konusunda da detaylı tespitleri söz konusu ancak bunların içinde bir başlık son derece çarpıcı: “Hukukun üstünlüğü”.
Rapora göre Türkiye’de hukukun üstünlüğünden genel olarak söz etmek çok zor. Öyle ki bu kategori altında yer alan “mülkiyet hakları” (40,8 puan), “adaletin sağlanmasında etkinlik” (24,2 puan) ve “kamu yönetiminin tutarlılığı” (37,1 puan) olmak üzere Türkiye’nin puanları dünya ortalamasının oldukça altında seyrediyor.
Sonuç olarak
Ülkenin bugün içine düştüğü ekonomik kriz, sadece “sermaye birikim yasası” ve “kâr oranlarının azalma eğilimi yasası” gibi kapitalizme özgü ekonomi politik yasaların işleyişinin bir sonucu değil, aynı zamanda ülkeyi yöneten siyasal iktidarların; benimsediği ideolojilerin, hangi sınıfları temsil ettiklerinin, siyasete, demokrasiye ve ekonomiye nasıl baktıklarının ve bu paralelde hayata geçirdikleri ekonomi politikalarının da bir sonucudur. Yani sorumlu sadece kapitalist sistem değil, aynı zamanda bu sistemin sürücüsü konumundaki siyasal iktidardır.
Uluslararası sermaye hareketlerine göbekten bağımlı ve sadece yüksek cari açıklarla ekonominin büyütülebildiği ve sermaye ve servet birikiminin sağlanabildiği bir ekonomide bu sermaye akımlarını düzenli kılabilmenin yolu, bu akımları yönlendirenlerin asgari koşulları olan başta (burjuva) hukukunun üstünlüğü, mülkiyet haklarına saygı gibi koşulların sağlanmasıdır.
Bunun için de asgari ölçüde de olsa bir burjuva demokrasisinin tesisi ve hukukun üstünlüğünün (yargı bağımsızlığı ve mülkiyet haklarına saygı başta gelmek üzere) sağlanması gerekiyor. Oysa Türkiye bunları büyük ölçüde dikkate almayan bir siyasal rejim altında yönetiliyor ve son seçimlerde parlamenter sisteme geri dönüş şansını kaçırmış bulunuyor.
Diğer taraftan neo liberalizmin kurallarına tam olarak uyulması karşılığında beklenen yabancı sermaye gelse de, bunun başta emekçilere olmak üzere halka ağır bir faturası olacaktır. Özellikle de yerel yönetimler seçimlerinin ardından, bir yandan yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı ve yüksek işsizlik, yüksek emek sömürüsü ve derin yoksulluk, diğer yandan sosyal harcamalardaki kısıntılar ve ağır vergiler ve zamlarla halk kemerleri daha da sıkmak zorunda kalacaktır. Ayrıca, özelleştirilmemiş son kamusal varlıklarımızın içinde tutulduğu T. Varlık Fonu’ndaki varlıklar yeni borçlar karşısında ipotek edilecek ya da haraç mezat elden çıkartılacaktır.
Özcesi, siyasal iktidarın “demokrasi” gibi bir sorunu olmadığı artık apaçık ortadadır. Yani demokrasi iktidar blokunun tercihleri arasında değil. Bu çerçevede yabancı sermayeyi ülkeye çekerek, en azından bir süreliğine döviz krizini öteleyebilmek için “oyunu kurallarına göre oynamayı” seçebilir ya da tersini yapabilir.
Ancak her iki seçenek de ülkenin emekçi halklarına ciddi maliyetler getirecektir. Bu yüzden de sermayenin değil emekçilerin gerçek ihtiyaçlarını gözeten bir üçüncü seçeneğin, yani “krizden emekten yana bir çıkış stratejisinin” hayata geçirilmesi için mücadele etmemiz gerekiyor.
Dip notlar:
- https://www.globalresearch.ca/has-erdogan-fallen-into-deadly-trap (26 June 2023).
- https://freedomhouse.org/countries/freedom-world/scores (12 Haziran 2023).
- 2023 Index of Economic Freedom, https://www.heritage.org/index (5 Haziran 2023).
- https://www.heritage.org/index/country/turkey (5 Haziran 2023). YAZARIMIZIN DAHA ÖNCE YAYINLADIĞIMIZ YAZILARI.
PUTİN KENDİSİYLE Mİ SAVAŞIYOR ? 26.06.2023
DÜNYA YERELLEŞTİRME GÜNÜ/21.06.2023
KAPIDAKİ DÖVİZ KRİZİ VE İKTİDAR BLOĞUNUN ÇARESİZLİĞİ/15.06.2023
KURU SERBEST BIRAK, SONRA FAİZİ YÜKSELT, YEREL SEÇİMLERE KADAR DURUMU İDARE ET/11.06.2023
BOŞ TENCERE NEYLE DOLDURULDU ?/07.06.2023OTOKRASİ ALTINDA BÜYÜME/ 05.06.2023
PRANGALARI KIRMAK İÇİN NE YAPMALI (YA DA YAPMAMALI?)/22.05.2023
İKİNCİ TUR İÇİN MUHALEFET NE YAPMALI ?/18.05.2023
ÇOCUKLUK HASTALIĞINA KAPILMA LÜKSÜMÜZ YOK!/13.05.2023
GELİR ADALETSİZLİĞİ: MIZRAK ÇUVALA SIĞMIYOR!/12.05.2023
İHA VE SİHALARLA ÖVÜN AMA İŞ CİNAYETLERİNİ ÖNLEMEDE YETERSİZ KAL/12.05.2023
HANİ BU YIL AYA GİDECEKTİK ? /22.04.2023
BÜTÇE AÇIĞI VE CARİ AÇIK ALARM VERİYOR ! /25.03.2023
AVRUPA’NIN PLASTİK ÇÖPLÜĞÜNE DÖNÜŞMÜŞÜZ!/19.03.2023
“DÜNYADA ÖZGÜRLÜKLERİN DURUMU” RAPORUNDA TÜRKİYE/13.03.2023
CUMHURİYETİN İKİNCİ YÜZYILINDA ADALETLİ BİR VERGİ SİSTEMİNE OLAN İHTİYAÇ DEVAM EDİYOR./25.02.2023
KAHRAMANMARAŞ DEPREMİ VE KOMPLO TEORİLERİ/19.02.2023
ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİ YURTLARINDAN ETMEYİN !/13.02.2023
TİLKİYE “TAVUK SEVER MİSİN” DİYE SORMUŞLAR, KIS KIS GÜLMÜŞ/06.02.2023
VERGİNİ DERT ETME OYUNU VER YETER /02.02.2023
ŞEHİRLERİN ISLAHINDA YENİ BİR YAKLAŞIM: GERİLLA ŞEHİRCİLİĞİ/28.01.2023
SAĞ POLİTİKALAR KRİZİN FATURASINI EMEKÇİLERE ÖDETİR/20.01.2023
“YERLİ VE MİLLİ” İHRACAT MODELİ/18.01.2023
ÜCRET ARTIŞI MI ENFLASYONA, ENFLASYON MU ÜCRET ARTIŞINA NEDEN OLUYOR ?/12.01.2023
2017’DEN BU YANA TÜRKİYE’NİN DÜNYA EKONOMİSİ İÇİNDEKİ PAYI BEŞTE BİR AZALDI/31.12.2022
KONAKLAMA VERGİSİ VE DIŞLANAN YEREL YÖNETİMLER/23.12.2022
SAHİ BİZ NEDEN VERGİ ÖDÜYORUZ ? /11.12.2022
FITCH’IN 2023 SEÇİM SENARYOSU ÜZERİNE KISA BİR DEĞERLENDİRME/03.12.2022
ÇOCUK YOKSULLUĞU SADECE BİR ADALET EKSİKLİĞİ SORUNU MUDUR ?/29.11.2022
SON FAİZ İNDİRİMİ KİME YARAYACAK ? /25.11.2022
MECLİS’TE BÜTÇE GÖRÜŞÜLÜRKEN BİR “BARIŞ BELGESİ” OLARAK “MAGNA CARTA’NIN ÖNEMİ/21.11.2022
HAZİNE’NİN EUROBOND BORÇLANMASI VE İÇİNE DÜŞTÜĞÜMÜZ BORÇ TUZAĞI/09.11.2022
KAR VE EKOLOJİK ZARAR EL ELE/08.11.2022
2023 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TEKLİFİ ÜZERİNE BAZI NOTLAR/22.10.2022
YÜKSEK ENFLASYON HALKI EZEN BİR VERGİYE DÖNÜŞTÜ/08.10.2022
“PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ” ALTINDA AZALAN EKONOMİK REFAHIMIZ/26.09.2022
ENFLASYON VE YAŞAM MALİYETİNDEKİ ARTIŞLARLA MÜCADELE EMEKTEN YANA POLİTİKA ARAÇLARI/17.09.2022
EMEKÇİLERİN ENFLASYONLA MÜCADELEYE BAKIŞI VE PROGRAMI NASIL OLMALI ?/12.09.2022
SAVAŞLARIN VE EŞİTSİZLİKLERİN GÖLGESİNDE BİR “DÜNYA BARIŞ GÜNÜ”/01.09.2022
“KUR GARANTİLİ MİLLİ PARA” VE HAKİKAT ÖTESİ SİYASET/24.08.2022
ANKARA’DAN BİR HABER GELDİ, DEDİLER Kİ PARA POLİTİKASI ÖLDÜ/19.08.2022
ONUN ARABASI VAR GÜZEL Mİ GÜZEL/01.08.2022
TÜİK ENFLASYONU “BATI CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK” / 06.08.2022
SERMAYE KONTROLLERİ (3): İKTİDAR VE MUHALEFET YAN YANA/24.07.2022
FAİZİ Mİ, ANAPARAYI MI SİLELİM, YOKSA EĞİTİMİ TÜMDEN ELDEN Mİ GEÇİRELİM?/23.07.2022
BİZ HARİÇ “TÜM DÜNYA YANLIŞ YAPIYOR” OLABİLİR Mİ ?/19.07.2022
İLK 20’YE TEKRAR GİRDİK (!) /14.07.2022
SERMAYE KONTROLLERİ İYİ Mİ KÖTÜ MÜ ?/11.07.2022
SRİ LANKA: İÇ SAVAŞIN PENÇESİNDEN IMF’NİN KAPISINA!/10.07.2022
NATO Zirvesi Toplanırken/30.06.2022
SEÇİM YOLUNDA UKRAYNA SAVAŞI BAHANE EK BÜTÇE ŞAHANE/24.06.2022
ENFLASYON DA BÜTÇE DE FEVKALADENİN FEVKİNDE /20.06.2022
ÖDEMELER DENGESİNE BAK DIŞ GÜÇLERİ GÖR/15.06.2022
EKONOMİK BÜYÜME (2) NEREYE KADAR ? (BÜYÜMENİN NİTELİKSEL SORGULAMASI)/12.06.2022
EKONOMİK BÜYÜME (1): NE PAHASINA ?/07 Haziran 2022
“FAKİRİN CUĞARASINA”, GARİBANIN BİRASINA DOKUNMAK !/30 Mayıs 2022
SEÇİM SATHI MAİLİNDE JEOPOLİTİK RİSKLER DE, KUR DA YÜKSELİŞE GEÇTİ/29.05.2022
KONUTTA ÜÇ MÜJDELİ HABER (2) ALTERNATİF BİR KONUT POLİTİKASI NASIL OLMALI ?/22.05.2022
KONUT FİYATLARI VE SURİYELİ SIĞINMACILAR /11.05.2022
EMEK, BARIŞ VE DEMOKRASİ MÜCADELESİ BİR BÜTÜNDÜR / 05.05.2022
UKRAYNA SAVAŞI, GIDA ENFLASYONU, ARTAN YAŞAM MALİYETLERİ VE KAPIDAKİ AÇLIK/17.04.2022
YENİ EKONOMİK MODEL BAŞLAMADAN BİTTİ / 12.04.2022
UKRAYNA SAVAŞI, DÜNYA EKONOMİSİ VE BARIŞ GÖRÜŞMELERİ /03.04.2022
BÜTÇEMİZ HAZİNEMİZ MÜSAİT AMA SİZİN İÇİN DEĞİL /23.03.2022
AYNI GEMİDE DEĞİLİZ / 14 Mart 2022
KAPİTALİZM BİRLEŞTİRİCİ DEĞİL PARÇALAYICIDIR, BÜTÜNLEYİCİ DEĞİL BÖLÜCÜDÜR !/6 Mart 2022
ANADİL, DOĞRUDAN DEMOKRASİ, EKOLOJİ VE EMEK MÜCADELESİ / 21.02.2022
Halkın Beslenme ve Isınma Arasındaki Zor Seçimi / 09.02.2022
TÜRKİYE EKONOMİSİ DÜNYANIN GERİ KALANINDAN NEGATİF AYRIŞMAYA DEVAM EDİYOR !/ 28.01.2022
ENFLASYON YERLİ Mİ GEÇİCİ Mİ YÖNETİM HATASI MI ? /24.01.2022
ENFLASYONU DÜŞÜREMEDİK YERİNE İHRACAT VERELİM/ 11.01.2022
2021’DE EKONOMİK TABLO /10.01.2022
TÜRKİYE EKONOMİSİ DÜNYADA İLK 10’A GİREBİLİR Mİ ?, GİRMELİ Mİ ? /03.01.2022
NASS, FED DERKEN ‘ÖRTÜLÜ’ FAİZ ARTTIRIMI GELDİ!/ 23.12.2021
KUR KORUMALI MEVDUAT VE ÖRTÜLÜ FAİZ ARTTIRIMI ÜZERİNE/ 22.12.2021
TÜRKİYE EKONOMİSİ FİNANSAL KRİZDEN ÖNCEKİ SON DURAKTA / 17.12.2021
HOŞ OLMAYAN İKTİDAR ARİTMETİĞİ HALK ENFLASYON VE KUR ALTINDA EZİLİRKEN EKONOMİYİ BÜYÜTMEK/ 04.12.2021
SON FAİZ İNDİRİMİNİN NEDENLERİ VE OLASI SONUÇLARI./ 21.11.2021
DEMOKRATİK KATILIMCI BİR HALK BÜTÇESİNE İHTİYACIMIZ VAR./15.12.2021
KÜRESEL İKLİM FİNANSMANI İKLİM YIKIMINI DURDURABİLİR Mİ ?/ 08.11.2021
İKLİM YIKIMI İLE MÜCADELE COP 26 TOPLANTILARINA SIĞMAZ (1) “NET SIFIR” EMİSYON DEĞİL, GERÇEK SIFIR; EMİSYON GEREKİYOR !/01.11.2021
PROF. DURMUŞ YENİ BİR SAVAŞA GİRMEK YANGINA KÖRÜKLE GİTMEKTİR/ 24.10.2021
DEVLET-SERMAYE SINIFI İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA TÜSİAD’IN YAPTIĞI ÇIKIŞ /21.10.2021
VERGİDE EKLEKTİK POPÜLİZM (MIZRAK ÇUVALA SIĞMIYOR)/ 17.10.2021
İKLİM GÖÇMENLERİ (İKLİM KRİZİ, GÖÇ VE SIĞINMACI İLİŞKİSİ-2)/10.10.2021
“SINIR / GÖÇ SANAYİ KARMASI” SIĞINMACILARIN ACILARINDAN KAR DEVŞİRİYOR (İKLİM KRİZİ, GÖÇ VE SIĞINMACI İLİŞKİSİ) 1/26.09.2021
EMPERYALİZM VE EYLÜL ASKERİ DARBELERİ : 11 EYLÜL 1973 ŞİLİ VE 12 EYLÜL 1980 TÜRKİYE/11.09.2021
ORTA VADELİ PROGRAM: ORTAYA VASAT PROPAGANDA BELGESİ/ 09.09.2021
DÜNYA BARIŞ GÜNÜ’NDE YÜKSELEN MİLİTARİZM VE ASKERİ HARCAMALAR (İKLİM KRİZİ-MİLİTARİZM İLİŞKİSİ-1)-1) /01.09.2021
İKLİM KRİZİ GELİR EŞİTSİZLİĞİ İLİŞKİSİ /22.08.2021
İKLİM KRİZİ ARTIK BEKLENENDEN ÇOK DAHA YAKIN ! 15.08.2021
ACİLEN ÇÖZMEMİZ GEREKEN 5 TEMEL SORUN /08.08.2021
DENİZE DÜŞEN YILANA SARILIR”DA…/ 01.08.2021
AŞILAMADAKİ SORUN: HALK MI MESAFELİ, İKTİDAR MI YETERİNCE GAYRETLİ DEĞİL ? /30.07.2021
PARANIN İZİNİ SÜR, YOLSUZLUKLARI GÖR! / 19.07.2021
DEMOKRASİYİ SAVUNMAK, KAMUSAL HİZMETLERİ VE KESK’İ SAVUNMAKTIR./ 27.06.2021
KAMU MALİYESİ RAPORU VE BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİ BÜTÇEDEKİ ADALETSİZLİKLERİ TESCİL EDİYOR!/23.06.2021
İLK GÜNAHI KİM İŞLEDİ ? / 13.06.2021
YOUTUBE YAYINI : KARANTİNA TV SALYADAN KURAKLIĞA İKLİM YIKIMI VE TÜRKİYE EKONOMİSİ/07.06.2021
BİRİ BÜYÜDÜ, BİRİ KÜÇÜLDÜ BİRİ YENİDEN BULUNDU./06.06.2021
KOLOMBİYA’DA VERGİ İSYANININ ORTAYA ÇIKARDIĞI GERÇEKLER./30.05.2021
YOUTUBE YAYINI: KARANTİNA TV MAFYANIN İKTİSADI, EKONOMİNİN MAFYASI
CARİ AÇIĞA DAYALI BÜYÜMEYE DEVAM / DIŞ BORÇ STOKU VE HEBA EDİLEN 18 YIL (3)/23.05.2021
ÖNCE SOSYAL ADALET /20.05.2021
CARİ AÇIĞA DAYALI BÜYÜMEYE DEVAM / PORTFÖY YATIRIMLARI PARADOKSU (2)/17.05.2021
YOUTUBE YAYINI: KARANTİNA TV: EKONOMİNİN VE YÖNETİMİN PERFORMANSI
CARİ AÇIĞA DAYALI BÜYÜMEYE DEVAM / DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI KURUDU (1)/09.05.2021
GAZETE DUVAR RÖPORTAJI PROF. DR. MUSTAFA DURMUŞ: “KAYNAK OLMADIĞINDAN DEĞİL NİYET OLMADIĞINDAN HALKA DESTEK VERİLMİYOR.”/02.05.2021
SALGINDA 1 MAYIS: RÜYAYI GERÇEĞE DÖNÜŞTÜRMEK HALA MÜMKÜN !/02.05.2021
YOUTUBE YAYINI: KARANTİNA TV BİZ DURURSAK HAYAT DURUR !: SALGIN KOŞULLARINDA İŞÇİ SINIFI /26.04.2021
İNKAR KRİZ GERÇEĞİNİ ORTADAN KALDIRMAYA YETMİYOR/26.04.2021
GELİR DESTEKLİ BİR AYLIK TAM KAPANMA: HEM SAĞLIĞIMIZI, HEM DE EKONOMİYİ KORUMAK İÇİN/18.04.2021
YOUTUBE YAYINI: KARANTİNA TV “COVID SIRASINDA ve SONRASINDA EMEK DÜNYASI”/12.04.2021
DEVLET BÜYÜRKEN KAMUSALLIK HIZLA TASFİYE EDİLİYOR /11.04.2021
“GÜVEN”, “İSTİKRAR” VE “ŞAHLANAN” TÜRKİYE EKONOMİSİNİN TEKNOLOJİ VE SANAYİ TEMELİ/04.04.2021
SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞI STRATEJİSİNE DEVAM /25.03.2021
İKTİDAR BLOĞUNUN STRATEJİSİ ÜZERİNE/24.03.2021
YOLSUZLUK ALGISI ENDEKSİNDE 15 PUANLIK KÖTÜLEŞME/22.03.2021
REFORM ALGISINA DEĞİL KÖKLÜ İLERİCİ BİR DEĞİŞİME İHTİYACIMIZ VAR/14.03.2021
COVİD 19 SALGINININ İKİNCİ YARISINDA TÜRKİYE EKONOMİSİ: GERÇEKLER VE ALGI YÖNETİMİ/07.03.2021
“TEMEL GELİR GÜVENCESİ” ZAMANI / 03.03.2021
COVİD-19 SALGINININ İKİNCİ YARISINDA DÜNYA: DÜNYA EKONOMİSİNE İLİŞKİN ÖNGÖRÜLER.
KAPİTALİZM VE SPEKÜLASYON: TESLA, ELON MUSK VE BİTCOİN
HALK VERGİ YÜKÜ ALTINDA EZİLİYOR, VERGİ REKORTMENLERİ İSİMLERİNİ GİZLİYOR!- SERVET VERGİSİ NEDEN VE NASIL ALINMALI ? (8)/07.02.2021
SERVETİ NEDEN VE NASIL VERGİLENDİRMELİYİZ ?(6. Bölüm) – ZENGİNLERİ VERGİLENDİRMEK İÇİN SOMUT NEDENLER ?/03.02.2021
SERVETİ NEDEN VE NASIL VERGİLENDİRMELİYİZ? (4. BÖLÜM) – MADALYONUN İKİ YÜZÜ: ZENGİNLİK VE YOKSULLUK/17.01.2021
SERVETİ NASIL VE NEDEN VERGİLENDİRMELİYİZ ? (3.BÖLÜM) – EŞİTSİZLİKLER ARTIYOR VE MÜDAHALE GEREKİYOR/03.02.2021
SERVETİ NEDEN VE NASIL VERGİLENDİRMELİYİZ? (2.BÖLÜM): COVİD 19 VE KAMU GELİRİ İHTİYACI/01.02.2021
SERVETİ NASIL VE NEDEN VERGİLENDİRMELİYİZ ? BİRİNCİ BÖLÜM/03.01.2021