Mustafa Durmuş / 18 Mayıs 2023
Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kaldı. Bu tur öncesinde muhalefetin yapacağı şey çok açık.
Bir yandan 14 Mayıs seçimlerindeki usulsüzlüklerin üzerine giderken, diğer yandan kendi seçmenini blok halinde yeniden sandığa götürmek, 14 Mayıs’taki seçimlere katılmayan ve bu seçimlerde oyları geçersiz sayılan 10 milyonu aşkın seçmenle olabildiğince bire bir temas kurmak ve bu kez sandıklara çok daha ciddi biçimde sahip çıkacak kararlılıkta davranmak.
Ayrıca muhalefetin genel olarak seçmenlere yönelik sözünü, söylemini şu iki ana hat üzerinden oluşturması çok daha etkili olabilir.
Nasıl söz kurmalı?
1. Meclis’te çoğunluk ülke tarihinin en karanlık, en gerici, emek, barış, doğa, farklı kimlikler ve kadın düşmanı ittifakının eline geçmiş durumda. Meclis aşırı biçimde sağcılaştı. Cumhurbaşkanlığının da aynı çizgideki birinde kalması halinde ülkede demokrasinin kırıntısından dahi artık söz edilemeyecek ve kalıcı açık bir diktatörlük tesis edilecektir. Siyasal partiler, demokratik kitle örgütleri, işçi sendikaları ve demokratik meslek örgütleri bütünüyle etkisiz hale getirilecektir.
Bu nedenle de Meclis’in bu yapısı muhalefetin elindeki bir Cumhurbaşkanlığı mekanizması ile denetlenmeli, dengelenmeli ve 2017’de kurulan Tek Adam Rejiminin bir faşist diktatörlüğe evrilmesi önlenmelidir. İkinci tur seçimleri bize bu konuda çok önemli bir fırsat sunmaktadır.
Nasıl ki “evde kapınızın açıldığında duvara çarpmaması için kapınızın alt köşesine bir durdurucu/stop koyarsınız, Cumhurbaşkanlığında da bunu yapın ki ülke duvara çarpmasın” ve ülke diktatörlükle yönetilen Orta Doğu ülkelerine benzemesin.
Rejim değişmezse ekonomik kriz daha da derinleşir
2. Cumhurbaşkanlığı demokratik muhalefete geçmezse, hali hazırda krizde olan ekonomi de bundan böyle çok daha büyük krizlere girecektir. Hali hazırdaki tüm göstergeler (döviz kuru, enflasyon, işsizlik, dış açık, bütçe açığı, kısa vadeli dış borçlar, CDS’ler gibi) buna işaret ediyor.
Ekonominin bu durumda olmasının en temel nedeni bu “Tek Adam Rejimi” ve onun ekonomi politikalarıdır. Bu nedenle de Erdoğan’ın tekrar seçilmesi halinde bu rejim değişmeyecek, kalıcılaşacak, şu anki sorunların kaynağı olan başta faiz politikası ve sermayeye ve militarizme kaynak ayrılması biçimindeki politikalar daha yoğun bir biçimde sürdürülecektir.
Bu daha fazla enflasyon ve hayat pahalılığı, daha fazla işsizlik, daha kötü çalışma koşulları, daha düşük reel ücretler, daha fazla yolsuzluk, daha fazla yoksulluk, daha kötü eğitim, daha kötü sağlık ve daha kötü barınma hizmetleri ve daha yüksek ev kiralarıyla sonuçlanacaktır. Ülkedeki özellikle de niteliğine uygun iş bulamayan genç eğitimli nüfus daha fazla heba edilecektir.
Bu kötü siyasal, ekonomik ve sosyal sonuçları önlemenin ilk adımı Cumhurbaşkanlığının demokratik muhalefete geçmesi yani onun ortak adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı seçtirilmesidir.