Salih Zeki Tombak / 06.03.2023
Pek çoğumuz, siyasi gelişmeler üzerine, twitter üzerinden, hemen ve kısa kısa değerlendirmeler yapıyoruz.
İYİ Parti’nin “Millet İttifakı”nın iktidara aday olma çabalarını sürekli frenlediğini; kağıtlar, belgeler, programlar üretse de, belirsizlikler, dağınıklıklar, anlamsız tartışmalar içinde debelenmek zorunda bıraktığını ve iktidara alternatif bir odağa dönüşmesini engellediğini uzun süredir yazıyorum.
Sırrı Süreyya Önder yakın zamanda, İYİ Parti’nin “Altılı Masa’dan gideceğini, gözünün ayakkabısını aradığını” söylemişti. Ben ayrıca İYİ Parti’yi yönlendiren aklın, o günü olabildiğince geciktirdiğini, böylece muhalefetin zamanını tükettiğini düşünüyordum.
Aşağıdaki yazı, konuyla ilgili, bir kaç cümle eklenmiş, ve yazım hataları düzeltilmiş, üç twit dizisi ve bir ektir. Dizinin biri 2 Mart’a, İYİ Parti’nin Millet İttifakının kapısını çarpıp çıkmasından bir gün önceye, diğer ikisi de kapının çarpıldığı saatlere aittir.
I.
İYİ Parti Altılı Masa’nın iktidar alternatifi olmasıni engelliyor.
AKP 7 Haziran yenilgisinden sonra 1 Kasım seçimlerini böyle kazanmıştı. 7 Haziran akşamı Bahçeli “hiçbir hükümet formülünde yer almayacağız” dediğinde, muhalefetten bir iktidar alternatifi çıkmayacağı anlaşılmıştı. Üstüne yoğun bir terör dalgası gelince, seçmen önündeki tek iktidar alternatifi olan AKP’ye geri döndü.
Şu anda İYİ Parti sadece CB adayının kim olacağı konusunda değil, AKP ile teması kesmeyerek de Altılı Masa’nın gerçek bir ittifak olduğu hakkında kuşku yaratıyor. 2019 Mart’ında yapılan yerel seçimlerde, HDP’nin “Batı’da kaybettirme” stratejisi gereği CHP-İYİ Parti adaylarına destek vermesi sözkonusuyken, Akşener’in “Kars’ta HDP adayına karşı MHP adayına destek vereceğiz” tutumu, hem kazanılabilecekleri Büyükşehir seçimlerinin kaybına yolaçtı, hem ittifakın durumu hakkında şüphe yarattı; üstelik de Kars’ta HDP’nin önünü kesmeyi başaramadı. Deprem sabahı, Erdoğan’ı aramak dahil olmak üzere Akşener Sarayla her fırsatta temas etmeye devam etti. Altılı Masa’nın varoluş zemini “Tek Adam Rejimi”nin tam karşısında yeralmak iken, Akşener ve Partisi Tek Adam ile ilişkiyi kesmediği gibi, rejimin HDP düşmanlığını Millet İttifakı’nın içine en katı biçimde taşıdı. İttifakın demokrasi vaadlerinin gerçek bir muhteva kazanmasına engel oldu.
Seçmen ortak metinlere bakmaz. Sahada birlikte hareket eden, iktidar alternatifi bir ittifak var mı, ona bakar. Böyle bir görüntü olmadığı için AKP-MHP bütün eksilerine rağmen zayıflamıyor; Millet İttifakı güçlenip uçuşa geçemiyor. Üstelik İYİ Parti de yol açtığı belirsizlikten zarar görüyor. Oylarında gerileme var. Bütün maniplasyonlara ragmen HDP’nin önüne geçebilmiş değil. Zaman daraldıkça zararın telafisi imkansızlaşıyor. Akşener ve ona akıl hocalığı yapanlar Altılı Masa’yı, üretilen bütün ortak metinlere rağmen gömdü. Altılı, İYİ Parti’den bu hafta kurtulamazsa geçmiş olsun.
HDP gereken her türlü uyarıyı yaptı. Artık ahlaken ve siyaseten kendi adayını ilan etmesinin önünde hiçbir engel yok. Daha ne yapacaktı! Bu durumda CB seçimlerinden umutlu olmak için bir imkan görünmüyor. Erdoğan en umutsuz olduğu koşullarda, elbette bir miktar seçim hilesiyle birlikte seçim kazanmanın eşiğinde. Parlamento seçimleri de muhalefet önde bitirse bile Erdoğan’ın TBMM’yi kilitlemesini engelleyecek bir farkla bitmeyecek.
Bu durumda rejimden bu muhalefetle ve seçimle kurtulma ümidini kaybeden Türkiye toplumu mevcut muhalefeti çöpe atacak ve bir seçim beklemeden kendisini ifade etmenin başka kanallarını yaratacaktir. Bu kadar başarısız bir iktidar, ancak daha başarısız bir muhalefetle varolur. Ekonomi patlamış, deprem faciasının ve rezaletinin yarası taze, ülkenin üçte birinde işgalci gibi davranan, cezaevlerini siyasilerle doldurmuş, futbol, müzik, festival, internet, sokak, medya vb her alanda yasakçı, hırsız bir iktidarın anlayacaği dilden konuşacak bir muhalefet onun kaderidir. Ve ülkenin geleceğidir.
II.
Meral Akşener apaçık gösterdi ki, sağ siyaset kendisini altına imza koyduğu hiçbir belge ve yazıyla bağlı saymaz. “Anayasa’yı çiğniyorsun” diye Erdoğan’ı eleştirirken, aylardır altını imzalayıp topluma ilan ettikleri ortak tutum belgesi, anayasa tasarısı, hükümet programı ve geçiş süreci yol haritası gibi belgelerine ÇÖP muamelesi yaptılar.
Zaten siyaset zemininde stratejik bir ortaklık yoksa, birlikte iktidar adayı görüntüsü vermiyorsanız, o kağıtların siyasi bir önemi olamaz. Halk da kağıda yazılana değil, sahada gördüğüne oy verir. Altılı Masa şimdi ittifak olma, alternatif olma şansını yaratabilir.
Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a atılan çengellerle yetinmeyecekler; masadan başkalarına da çengel atmayı deneyeceklerdir. Altılı Masa dik durabilirse, ayağındaki prangalardan kurtulduğu için toplumsal desteğini genişletebilir, işbirliği imkanlarını büyütebilir.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Sol Parti ve TİP ziyaretleri doğru bir yöneliştir. Emek ve Özgürlük İttifakının desteği ve adayda ortaklaşma talebiyle yeni temas adımları geliştirilmelidir.
İYİ Parti, Yavaş veya İmamoğlu’nu ikna etmeden, elinde bu yönde bir garanti yokken kapıyı çarptıysa, siyaseten intihar etmiştir. Ufalanacaktır. Hayırlı olsun.
(Dikkat: İYİ Parti ve Meral Akşener’e SİYASİ ELEŞTİRİ yapmak ayrı; küfür, cinsiyetçi, erkek bir dille Meral hanımın kadınlığı üzerinden seviyesizlik ayrı. Bu ikinci yolu seçenlerle işimiz, ortaklığımız olmaz. EDEP iyidir, doğrudur.)
III.
Bir SİYASİ DARBE deneniyor.
Tek Adam rejiminin arkasında duran devlet aklı, çok yıpranmış Erdoğan’ın seçimle değişmesine, yerine bir ülkücünün, başbakanlık geri dönerse oraya da bir ülkücünün, İçişleri ve Savunma Bakanlıklarına ve MİT Baskanlığına aynı kafada birilerinin gelmesi şartıyla razı olmuş gibiydi. Hırsızlık, yolsuzluk ve devleti/ülkeyi organize biçimde soyma operasyonlarının sorgulanmasını istemeyen Beşli Çete de bu koşullarla Erdoğan’ı satmaya razıydı. Ama Millet İttifakı içindeki 5 parti buna razı olmamakta ısrarlı olunca darbeye teşebbüs edildi.
Darbenin devamı olacaktır.
HDP’nin kapatılması ve seçime katılmasının alternatif yollarının tıkanması, deneyimli kadrolarının yasaklı hale getirilmesi, olağanüstü zorlaştırılması; HDP’nin güçlü olduğu bölgelerde sandık güvenliğini sağlama bahanesiyle oy kullanmanın fiilen imkansız hale getirilmesi, OHAL bölgesinde Erdoğan dışında kimseye siyasi çalışma yaptırılmaması, genel olarak medya/sosyal medya yasakları, seçim çalışmalarına her türlü kısıtlama; devlet kurumları ve yargı eliyle yaygın ve büyük çaplı seçim yolsuzlukları, kamu kaynaklarının, deprem yardımlarının, spor toto gelirlerinin ve benzerlerinin, seçim harcaması olarak dibine kadar kullanılması..
Tutar mı? İYİ Parti’deki hızlı çözülme, seçmenin AKP-MHP iktidarına duyduğu büyük öfke, İYİ Parti’nin masadan kopmasıyla prangalarından kurtulacak ittifakın belirsizliklerden kurtularak halkın karşısına özgüvenle çıkması ve İYİ Parti yüzünden daralan “dostlarını” çoğaltması, darbeyi etkisizleştirebilir, geri püskürtebilir.
Ancak İYİ Parti’nin gerekirse gözden çıkarılabilir bir maliyet, bir sarf malzemesi gibi görülmesi, Beşli Çete’nin ve söz konusu devlet aklının duyduğu korku ve endişenin büyüklüğünü gösteriyor. Dolayısıyla bu korkunun yaptıracağı başka teşebbüsler de olacaktır.
Demokratik bir cumhuriyet inşa etme yolunda imkanların da, tehlikelerin de büyüdüğü bir döneme giriyoruz.
Kazanırız!
Ancak çok çalışmalıyız, çok çalışmalıyız.
IV
“Siyasi Darbe” sürecinin yeni adımlarla devam edeceğini söylememin mürekkebi kurumadan 5 Mart Pazar günü Bursa’da yapılan Bursaspor-Amedspor futbol maçı darbe sürecinin nasıl gelişeceğini ve aktörlerinin kimler olduğunu apaçık ortaya koydu. Birgün önceden Amedspor kafilesinin kaldığı otel önünde başlayan şiddet, nefret suçları ve devamı rezillikler, maçın oynandığı stadyumda devam etti.
Önce evsahibi takımın futbolcuları arasındaki provokatörler Amedsporlu futbolculara saldırdı. Stada her türlü yabancı malzemenin yağdırıldığı trübünlerde 1990’larda sokaktan, evinden, okulundan, işyerinden alınıp götürülen ve bir süre sonra işkence görmüş cansız bedenleri bulunan “yargısız infaz”, “gözaltında kaybetme” uygulamalarının sembolü “Beyaz Toros” ve “YEŞİL” kod adlı Mahmut Yıldırım adlı seri katilin posterleri açıldı.
(Her türden çirkinliğin ve rezilliğin sergilendiği Bursaspor-Amedspor maçında tribünlerde bir seyirci linç edilirken, Kürt kökenli bir seyirci stad dışında faşistler tarafından tehdit edilip, Bursa atkısıyla poz verdirildi. Sahaya yağan yabancı maddelere rağmen tatil edilmeyen maçta, kontrgerillanın şeflerine ve eylemlerine gönderme yapılan pankartlarla Bursaspor-Amedspor maçı bir utanç maçı olarak tarihe geçti-editör)
Kürt halkına paramiliter güçler eliyle yürütülen, “gayrı nizami harp” tehdidi yapıldı.
Stadda “Hükümet İstifa” sloganını kendi iktidarlarına tehdit, spora siyaset sokmak olarak değerlendiren ve maçların seyircisiz oynanmasını isteyen iktidar sahipleri bu apaçık özel harp tehdidi ve şiddetle siyasi darbe sürecinin yeni bir adımını attılar. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, olaylardan saatler sonra “stada bu görsellerin sokulmasına engel olmayan görevlileri görevden aldığını” sosyal medyada duyurdu. Görevi iki gündür Bursa’da devam eden şiddet ve terörü önlemek ve suçluları yakalayıp yargıya sevketmek olan; ama görevini yapmak yerine, suça yol veren Soylu olan bitenin, Bakan olarak doğrudan sorumlusudur..
Seçim sürecinin rejim tarafından bir “savaş süreci” haline getirileceğini aylardır söylüyoruz. Olan biten şaşırtıcı değildir; ama bizi özgürlükleri ve demokrasiyi talep etmekten; bunun için mücadeleden alıkoyacak da değildir.
Eline emeğine kalemine unutmayan bilincine korkusuz yüreğine saygılar sunuyorum…
Bizlerin hafızasın balık hafızası olmadığını herkes bilsin,biz unutmayız…