Salih Zeki Tombak’ın bu yazısı, Politika Dergisi’nin 23 Şubat 2023 tarihli sayısında yayınlandı. Yazarın izniyle sitemizde yayınlıyoruz.
Salih Zeki Tombak / 25.02.2023
Halkların Demokratik Kongresi’nin 12. Genel Kurulunu 28 ve 29 Ocak 2023’te gerçekleştirdik.
12. Genel Kurulu’nun, son yıllarda yaptığımız diğer genel kurullardan farklı yanı, genel kurul sürecini en başından itibaren HDK’nin mevcut durumunu masaya yatırarak başlatmış olmamızdı.
HDK Kürt özgürlük hareketi ile Türkiye sosyalist hareketinin birlikte mücadelesini sağlamayı temel alan, böylece mevcut dağınıklığı aşmayı hedefleyen stratejik bir adımdı. Bu sosyalist parti ve örgütlerin sadece Kürt Özgürlük hareketiyle değil, birbiriyle de, birlikte mücadele etmesini stratejik bir tutum olarak benimsenmesiydi. Böylece toplumsal mücadele alanlarında birlikte mücadele edilecek, birlikte örgütlenilecek; tek tek örgütlerin değil; bir bütün olarak sosyalist hareketin, halkın siyasetin doğrudan öznesi olması yönünde mesafe alındığı ölçüde, birlikte güçlenmesi sağlanacaktı.
Hikayemiz öyle başladı ama öyle devam etmedi. HDK kuruluşunun hemen sonrasında seçimlerin gündeme gelmesiyle, temsili siyaset alanında HDK’nin anlayış ve değerlerini temsil etmek üzere Halkların Demokratik Partisi kuruldu. Ve çok da başarılı oldu.
Kürt halkının eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi taleplerinin taşıyıcısı olan partiler parlamento dışında kalsın diye konulmuş %10 barajı kalıcı olarak aşıldı. Ülkenin bütün bölgelerinden, bütün il ve ilçelerinden, az veya çok, ama giderek artan bir seçmen desteği ortaya çıktı.
Bu başarı yakalandığında HDK heniz toplumsal mücadele alanlarında kalıcı örnekler yaratamamış, rekabetçi anlayışın yerine dayanışmacı bir kültürü yerleştirememiş, toplumsal alanda birlikte mücadele, birlikte örgütlenme gelenekleri inşa edememişti.
Devletin Çok Yönlü Saldırısı Altında
Dolayısıyla herkesin ilgisi HDK’den HDP’ye yöneldi.
HDP’nin başarısı karşısında devlet de resmi güvenlik kurumlarıyla, silahlı güçleriyle, yargıyla ve Karadeniz bölgesindeki yaşanan çarpıcı örneklerde olduğu gibi “özel harp” örgütlenmesiyle bu başarıyı geri püskürtmek, sınırlamak, mümkün olursa HDP’yi parlamento dışına atmak için harekete geçti. HDP’nin, doğrudan şiddetin yanı sıra, gözaltılar, tutuklamalar, uzun hapis cezalarıyla Eş Genel Başkanlarından milletvekillerine, merkez yöneticilerinden il ve ilçe yöneticilerine, yerel yönetimlerde kayyum ve kumpas davalarıyla tutuklamalara, maruz kaldığı ağır kadro kayıpları ortak insan unsuruyla kapatılmaya çalışıldı. Bu esnada devlet toplumsal örgütlenme alanına da sık sık yönelmekten geri durmadı.
HDP partimizdir, elbette saldırı altında boşalan safları doldurmak hepimizin görevidir. Ancak bu sorumluluk, HDK’nin toplumsal alanda bir örgütlü mevcudiyet ve mücadele inşa etme sorumluluğunu ihmal ederek karşılanmamalıydı. Buradaki boşluk zamanla, HDK’nin kendisine ait bir gündem üretememesi, giderek HDP’nin gündemini tekrar eden, bir yedek parti görüntüsünün ortaya çıkmasına yol açtı. HDK zeminindeki faaliyetler şeklî hale geldi, enerjisini kaybetti.
Tabii bir yapının kendi amaçları temelinde gelişememesinin, bileşenler nezdinde, bileşenlerle ilişkilerde, kurul çalışmalarında, alan meclislerinde ve bizzat partimizle aramızdaki ilişkilerde yansımalarının olmaması mümkün değildi. Bu listeye var olma alanlarından biri olarak, demokrasi güçleriyle ilişkilerin yer yer zayıflamasını, adeta bir içe kapanmanın yaşanıyor olmasını da eklemek gerekir.
HDK’nin kendi toplumsal mücadele zeminini inşa etmekteki tıkanıklıkları, kendi zemininin özgün gündeminin yakalanmasının, bu zeminin teorisinde derinleşmenin, teorik çalışmayı güçlendirip bu alanda bir odak haline gelmenin de önüne geçti.
Dolayısıyla HDK Genel Meclisi’nin 12. Genel Kurul kararını almasıyla birlikte, son derece özetleyerek aktarmaya çalıştığım eksiklik, yanlışlık, konformist razı olmaları ve zaaflarımızı, kollektif ve çok yönlü tartışma zeminlerinde belirlemeye, çözümler üretmeye çalıştık. Bu tartışmaların belirli bir anından itibaren de genel kurulun fiziki örgütlenmesi çalışmaları başladı ve giderek öne çıktı. İllerde yapılan bir dizi hazırlık toplantısı ve arkasından gerçekleştirilen yerel genel kurullardan sonra, Kadın Meclisi’nin 28 Ocak’ta La Bella Düğün Salonunda, ortak genel kurulun 29 Ocak’ta İstanbul Kongre Merkezi’nde toplanıp kendi gündemlerini konuşması, kararlar alması ve yeni Genel Meclis üyelerinin ve Eşsözcülerin duyurulmasıyla genel kurul süreci sonuçlandı. Şimdi sıra, Pazarcık ve Elbistan merkezli deprem ve deprem sonrası bölgeye kurtarma ve yardım organizasyonları nedeniyle ertelediğimiz görev ve sorumlulukların belirlenmesi adımında.
HDK Stratejiktir, Vazgeçilemez!
Genel Kurul süreci esas olarak, eksiği, yanlışı ne olursa olsun, isterse sıfır noktasından başlamamız gereksin, Kongre fikrinin dönemsel, konjonktürel ihtiyaçlara cevap vermek üzere üretilmiş bir model değil, demokrasi mücadele süreçlerinin, devrimci hazırlığın, devrim atılımının ve yeni bir toplum ve yaşam inşasının, başka bir deyişle sosyalist kuruluşun stratejik adımıdır.
Halkın il, ilçe ve mahallelerde; fabrikalarda, üniversitelerde, giderek devletin kurumları içinde, geçmiş devrim örneklerinde görüldüğü üzere, boy verecek kendi iktidar organlarını yaratması için, ekonomik ve toplumsal paydalardan seçim güvenliğine; kendi şehrimizde muhtemel depremde can güvenliğimizi sağlamaktan, başka bölgelerdeki depremler için dayanışma örgütlemeye; her toplumsal örgütlenme ve mücadele ihtiyacını bugünden meclisleşme nüvelerine taşımak elzemdir.
Bu meclisleşme nüveleri ne kadar güçlü olursa; partimizin sözü de o kadar güçlü olur. Sendikalarımızın mücadelesi iş yeri, fabrika meclislerimiz varsa sonuç alıcı olur; İttifaklarımızın siyasi gücü büyür; sistem içi muhalefetin doğruya yakın durmasını meclislerimiz varsa sağlayabiliriz.
HDK Genel Meclisi bu bakış açısıyla, HDK’yi en baştan kurar gibi, kurucu bir iradeyle büyütmek üzere kollarını sıvadı. Şimdi işbaşı yapma zamanı.