Mustafa Durmuş / 19 Şubat 2023
Kahramanmaraş merkezli son deprem sonrasında bazı çevreler bir yandan bu yıl 18 Haziran’da yapılması seçimleri erteletme çabasında, diğer yandan iktidardaki siyasal iradenin depremin neden olduğu bu ağır zarardaki sorumluluğunun üstünü örtme gayretindeler.
Bir süredir “dünyanın neresinde olursa olsun bu büyüklükteki bir deprem karşısında devletlerin çaresiz kalacağı” söylenerek, AFAD’ın deprem sonrasında müdahalesindeki gecikmesine, koordinasyonsuzluğuna ve afet yönetimindeki beceriksizliğine gerekçeler üretilmeye çalışılıyor.
Bununla da kalınmıyor, aynı zamanda (‘kader’ teorilerinin yanı sıra) bildik ‘dış güçler teorisi’ tekrar ısıtılıyor ve bu depremin bizi sevmeyen bazı dış güçlerin işi olabileceği hikâyeleri anlatılıyor.
“Yüzyılın en büyük depremi mi?”
İktidar, Kahramanmaraş merkezli depremin “asrın felaketi” olduğunu söylüyor. Le Monde Gazetesi’ne göre de, bu deprem bu yüzyılda (yarattığı insani kayıpların büyüklüğü anlamında) dünyadaki en büyük beşinci deprem.
Öyle ki, Endonezya’da (26 Aralık 2004) 9,1 şiddetinde gerçekleşen depremde 227,899 ölüm, Pakistan’da (8 Ekim 2005) 7,6 şiddetindeki depremde 76,213 ölüm, Haiti’de (12 Ocak 2010) 7,0 şiddetindeki depremde 316,000 ölüm ve Japonya’da(11 Mart 2011) 9,1 şiddetindeki depremde 18,428 ölüm gerçekleşti.(1) Türkiye’de şu an insan kaybımız 40,000’i aşmış bulunuyor ama bu sayının böyle kalmayacağı da kesin olarak biliniyor.
Bu verilerden ortaya çıkan ilk sonuç, bir ülkenin gelişmişlik ve depreme karşı hazırlı olma düzeyinin ortaya çıkan zararın büyüklüğü ile doğrudan ilişkili olduğu.
Zira Pakistan’daki 7,6 şiddetindeki deprem (resmi olarak) 76 binden fazla insanın, Haiti’de 7,0 şiddetindeki deprem 316 bin kişinin ölümüne ve Endonezya’daki 9,1 şiddetindeki deprem 228 bine yakın insanın ölümüne neden olurken, 9,1 şiddetindeki Japonya depreminde ölenlerin sayısı 18 binin biraz üzerinde oldu. Yani aynı şiddetteki iki depremde Endonezya’daki ölümler Japonya’dakinden 12 kattan daha fazla gerçekleşti.
Depremle mücadelenin yetersizliği bir azgelişmişlik göstergesi
Bu arada 2022 yılında Endonezya ve Pakistan ekonomilerinin yüzde 5’in üzerinde büyürken, Japon ekonomisinin büyümesinin yüzde 1,7’de kalacağı öngörülüyor (öte yandan Japonya’daki kişi başı gelir Endonezya’dakinin 10, Pakistan’dakinin 24 katı büyüklüğünde). (2)
Bu da bir ülkenin gelişmişliğinin, sadece ekonomik büyümesinin hızıyla değil, belki de daha büyük bir oranda, bu tür büyük felaketler karşısında kayıpları en azda tutabilme hazırlığı, becerisi ve kararlılığıyla ilgili olduğunu gösteriyor.
Şiddetli her deprem bu kadar ölüme neden olmayabiliyor
Depremlerin büyüklüğü açısından bakıldığında; dünyada 1956-2022 arasında 8,4 ile 9,5 şiddeti arasında 20 adet deprem yaşandığı görülüyor. Örneğin bu yüz yılda (27 Şubat 2010 yılında) Şili’de (Bio-Bio) Maule adı verilen 8,8 şiddetinde büyük bir deprem ve bunun yol açtığı tsunami gerçekleşti. Bunun sonucunda 521 insan öldü, 41 kişi kayboldu, 1,5 milyon insan göç etmek durumunda kaldı. (3)
Kuşkusuz bu depremin Okyanus merkezli gerçekleşmesi (Kahramanmaraş’ta olduğu gibi karada olmaması) ortaya çıkan ölümlerin çok sınırlı kalmasının nedenlerinden biri olabilir. Ancak olayın bir de depreme hazırlıklı olma ile ilgili bir boyutu var ki UNESCO bir çalışmasında buna dikkat çekiyor.
Depreme hazırlıklı olmak ölümleri azaltıyor
Uluslararası Tsunami Enformasyon Merkezi’ne göre, bu çaptaki bir depremin ve ardından gelen tsunaminin neden olduğu insan kaybının göreli olarak düşük olmasının nedenleri:
“ İyi tasarlanmış ve inşa edilmiş binalar, etkili Tsunami uyarıları, polis ve uyarı ve tahliyeye yardımcı olan itfaiye ekiplerinin hazırlıklı olması, halkın okullarda ve topluluk içi uygulama tatbikatları aracılığıyla deprem ve Tsunami konusunda iyi eğitilmiş ve hazırlıklı olmaları gibi faktörlerdi”. (4)
Gezegen Yerbilimleri Profesörü D. Rothery, Kahramanmaraş depremini ele aldığı makalesinde (5); Türkiye’deki iktidarın “ bu büyüklükteki bir felaket karşısında önceden hazırlıklı olmanın imkânsız olduğu” yönündeki iddiasının haklı bir iddia olmadığını ileri sürüyor.
Japonya ve Kaliforniya’daki başarılı büyük afet önlemlerinden ve yönetimlerinden örnekler vererek, örneğin, her iki ülkede de trafik ışıklarını kırmızıya ayarlayarak ve trenleri durdurarak birkaç on saniyelik uyarı verebilen uyarı sistemlerinin olduğunun altını çiziyor.
Prof. Rothery: Hasar çok daha az olabilirdi…
Dahası Rothery, binaların büyük depremlere dayanıklı ve yıkılmayacak şekilde tasarlanıp inşa edilebilmesinin birçok yolunun olduğunu, büyük deprem riski olan bir bölgedeki çok katlı bir binanın, zemin sallanmaya başladığında, her iki taraftaki dış duvarlarının aynı yönde sallanacak şekilde tasarlanması gerektiğini vurguluyor. Aksine, karşılıklı duvarlar birbirinden uzaklaşmak için serbest iseler, araya giren katlar bir an için desteksiz hale geliyor ve üst katların alt katlara doğru inmesine neden oluyor. Böyle inşaatların Türkiye’de ölümcül etki yaptığını, söylüyor.
Müteahhitlerin, binaların çökmesini önleyecek şekilde, zeminleri ve duvarları yapısal olarak birbirine bağlayarak, binaları biraz esneyecek hale getirerek, bunu önleyebileceklerini, bunun da daha fazla çelik ve daha az beton kullanmak anlamına geldiğini, depreme dayanıklı bina yapmanın en fazla yüzde 20’lik bir ek maliyet getirebileceğini ileri sürüyor ve ülkedeki iktidarın bunları önceden bilmesine rağmen önlem almamasını, bir trajedi ve skandal olarak nitelendiriyor. (6)
İMO: AFAD yetersiz kaldı, yurttaş dayanışması hasarı azalttı
Keza İnşaat Mühendisleri Odası’nın depremle ilgili ön değerlendirme raporunda, sırasıyla; zayıf zemin koşullarından, malzeme zafiyetlerinden, konstrüktif (inşa ile ilgili) zafiyetlerden, yapı düzensizliklerinden ve afet yönetimindeki eksikliklerden söz ediliyor ve şu tespitlerde bulunuluyor:
“Depremler doğa olaylarıdır. Afete dönüşmesinin nedeni ise insan eliyle yapılmış yapılar olmalarıdır. Yapı üretim sürecinin tüm gerekliliklerine uygun olan bir yapılaşma söz konusu olsaydı, deprem yönetmeliğinin tasarım felsefesine uygun olarak binalar yine hasar alacak, hatta belki büyük kısmı ağır hasar alacak, ancak insanların içerisinden çıkmasını sağlayacak davranışı gösterecek, deprem afete dönüşmeyecekti. Hasar büyük olsa da can kaybı asgari sınırlarda kalabilecekti…
Arama kurtarma çalışmaları için organize olmakta çok geç kalınmış, arama kurtarma çalışmaları çok kısıtlı bölgelerde, yetersiz kadro ve ekipmanla yürütülmüştür. Birçok depremzede günlerce hiçbir arama kurtarma ekibi bölgeye ulaşmadan göçük altında beklemiştir. Arama kurtarma çalışmalarına katkı sağlayabilecek maden işçileri gibi sivil olanaklar harekete geçirilmekte çok geç kalınmıştır. Afet yönetiminde ciddi bir koordinasyonsuzluk tüm deprem bölgelerinde gözlenmiş, arama kurtarma ekipleri doğru yönlendirilememiş, yardımlar ihtiyaç duyulan bölgelere ulaştırılamamıştır. Barınma ve gıda konusunda insani kriz yaşanmıştır. Yaşanan kriz, tüm Türkiye’den yurttaşların dayanışma seferberliği sayesinde kısmen hafifletilse de deprem bölgelerinde yardımların dağıtılması konusunda da kaos yaşanmıştır”.(7)
Komplo teorileri: “Uzaydan atılan iki titanyum çubuk depreme neden olur”
Türkiye’de, bu aralar, özellikle de son yıllarda çok sıklıkla kullanılan dış güçler söylemi ve buna uygun olarak hazırlanmış olan depremle ilgili uydurma hikâyeler halk arasında yaygınlaştırılıyor. Bu hikayelerden biri Türkiye Uzay Ajansı Başkanı Serdar Hüseyin Yıldırım’ın geçtiğimiz yıllarda katıldığı bir konferansta anlattığı bir komplo teorisinden türetilen bir hikâye.
Yıldırım, video kayıtlı bu konuşmasında uzaydan bir uydu aracılığıyla dünyaya istenilen bir hedefe fırlatılabilecek olan 10’ar metre uzunluğunda 2 titanyum alaşımlı çubuğun dünyaya çarparak yerin 4-5 km derinliğine nüfus edebildiğinden ve bunun da dünyada 7-8 büyüklüğünde bir deprem oluşturabileceğinden söz ediyor. (8)
(Komplo teorileri, kurgusal gerçeğe dayandığından gerçekten çok kurguyu baz aldığından, depremde burjuva sınıfının, onun yoz bürokrasisi ve yolsuz belediyelerinin suçlarını gizleme çabası bakımından işlevseldir-editör)
Bu tür söylemlerle yaratılmaya çalışılan algının neye hizmet edebileceği kabaca şöyle özetlenebilir:
Depremlerin neden olduğu büyük hasarın nedenlerini bilimsel olarak araştırmayalım, bu konudaki çalışmalara itibar etmeyelim, hatta bu çalışmaları yapanları gerekirse kriminalize edelim. Çünkü asırlık düşmanlarımız olan ‘dış güçler’ ülkemizi derinden etkileyecek depremleri yaratıyorlar (tıpkı ekonomik krizleri de çıkarttıkları gibi). Bu nedenle de, siyasal iktidarı deprem konusunda eleştirmememiz, tersine iktidarımızın arkasında tek yürek olarak bu güçlere karşı durmamız gerekiyor.
Bu videoya gelen yoğun tepkiler üzerine Yıldırım, “kendisinin de tanık olduğu bir mühendislik çalışmasından söz ettiğini, ancak bu sistemin deprem oluşturmak gibi bir etkisinin olmadığını” ileri sürerek (9), söylediklerinden çark etti.
Diğer yandan, “yalan söz yiter, izi kalır” misali, ülkede azımsanamayacak büyüklükte bir kesim bu tür bilim dışı sözde teorilere inanmaya devam ediyor.
Koenig: “Terör saldırısı olduğuna dair kanıt yok”
Oysa jeopolitik analist ve Dünya Bankası ve Dünya Sağlık Örgütü’nün eski kıdemli ekonomisti Peter Koenig, “Kahramanmaraş depreminin bir terör eyleminin sonucu olarak yapılmış olabileceği” iddiasını irdelediği makalesinde, bu yöndeki 15 iddiadan yola çıkıyor ve şu sonuca ulaşıyor:
“Bu yazının yazıldığı sırada, Türkiye-Suriye Depreminin Çevresel Modifikasyon Teknikleri tarafından tetiklenen bir Terör Eylemi olduğuna dair şüpheler olsa da, bunları destekleyecek somut kanıtlar mevcut değildir”. (10)
İşin aslı, komplo teorilerinin bir parçasını oluşturan bazı gerçek ötesi (post-truth) iddialar ve yalanlarla kitlelerin manipüle edilmesi otokratik rejimlere olan halk desteğinin sürmesinde önemli bir rol oynuyor. Bu yüzden de böyle rejimlerde bu tür uydurma teorilere ve haberlere sıklıkla yer veriliyor.
Türkiye’de, özellikle de 12 Eylül Askeri Diktatörlüğü böyle bir sürecin önünü açtı, son 8-10 yıl ise bunu katmerli bir hale getirdi. 1989 yılında reel sosyalizmin de çöküşünün sonucunda, ideolojik üstünlüğün her türden aşırı sağcı, ırkçı ideolojilere geçmesi sonucunda, baskı altındaki kitleler hakikatlerden kopartılarak yalanlara kolayca inandırılabildiler.
Lozan Antlaşması’nın gizli maddeleri olduğu efsanesi…
Bu konudaki en çarpıcı örnek “Lozan Antlaşması’nın sözde gizli maddelerinin 2023 yılında sona ereceği ve bu tarihten itibaren ülkenin Batının kontrolünden kurtulup, ülkedeki zengin petrol ve bor başta olma üzere doğal madenlerinin çıkartılıp, ülkenin hızlı bir biçimde zenginleşeceği, bu ‘deli gömleği’nden kurtulan Türkiye’nin, Osmanlı İmparatorluğu’nun altın çağında olduğu gibi yeniden süper güç olacağı” yalanı. Bu, kuşkusuz, yönetenlerin kendilerine yeni on yıllarca yönetme imkânının tanınması için köpürtülen bir yalan.
Bu konuda çok daha çarpıcı olan şeyse KONDA’nın yapmış olduğu araştırmaya göre ülke nüfusunun neredeyse yarısının, üniversite öğrencilerinin ise yüzde 43’ünün bu yalana inanıyor olmaları. (11)
Grup kimliğini ön plana çıkarma kaygısı
Diğer bazı araştırmalar, komplo teorilerinin tahmin edilebilir psikolojik faktörlerden de kaynaklandığını gösteriyor. Bunlar, güçlü bir grup kimliğini destekleme motivasyonunu ve kendi grubunu, düşman olduğu düşünülen insanlardan oluşan başka bir gruptan ya da gruplardan koruma arzusunu içeriyor.
Hayali Lozan komplo teorilerinin kökenleri bunu doğruluyor. Ancak bir akademisyenin altını çizdiği gibi:
“Lozan komplo teorileri, yalnızca tarihsel gerçeklere karşı kayıtsızlığın ve hatta Türkiye’deki okullarda tarihin öğretilme biçiminin, baskın bir anlatının eleştirel düşünmeyi engellediği bir gelişimin ürünü değil. Yapısal faktörler de söz konusu.
Öyle ki komplo teorileri Türkiye’de neredeyse hiç eksik olmayan bir şey olan toplumsal kriz zamanlarında güç kazanıyor. Yani sadece ülkenin şu anda maruz kaldığı korkunç ekonomik ve politik koşullar değil, ülke insanının son birkaç yüzyılda yaşadığı çok daha uzun vadeli bir sendromdan söz ediyoruz. Bu, Türkiye Cumhuriyeti’ni ve öncesindeki Osmanlı İmparatorluğu’nu tehlikeli bir şekilde en tuhaf komplo teorilerine bile eğilimli bırakan bir olgu. Kısaca, hem Kemalistlerin hem de İslamcıların, dış güçlerin “Türk milletine karşı büyük bir komplo” hazırladığına dair ortak bir kanıya sahip olmaları biçimindeki bir sendrom”. (12)
Sonuç olarak
Bugün itibarıyla 40 binden fazla insanımızın ölümüne, on binlercesinin yaralanmasına, yüzlerce milyar liralık ekonomik kayba, milyonlarca insanın evsiz kalmasına ve başka illere göç etmesine ve tüm bunların devasa büyüklükte bir acıya neden olan bu deprem ‘kader’ gibi metafizik söylemlerle ya da ‘dış güçler’ gibi komplo teorileriyle açıklanamaz.
Ortaya çıkan bu çok büyük toplumsal zararın nedenlerini arıyorsak, öncelikle, iktidardaki siyasal partilerin hem sermaye hem de örgütsel alt yapısının önemli bir kısmını oluşturan müteahhitlerin kâr hırsı olmak üzere, depreme dayanıklı olmayan, standartlara uymayan binaların yapılması, bunlara izin verilmesi, bunların denetlenmemesi, çıkartılan çok sayıda imar affı ile bu yapıların affedilmesi, bu süreçlerde yerel yönetimlerin ve merkezi bürokrasi ve siyasetin de dahil olduğu yolsuzluklar, liyakatsizlik, felaketi yönetememe gibi olgulara odaklanmalıyız.
Bu olgular ülkede son 20 yıldır uygulanmakta olan ve başlangıçta neo-liberal neo- muhafazakâr karakterli, ancak 2015 yılından bu yana neo-liberal Siyasal İslamcı ve milliyetçi karaktere bürünen ve asıl olarak inşaat ve emlak üzerinden büyük rantlar ve kârlar sağlamayı amaçlayan bir rejimin ana unsurlarıdır.
Bu depremin altında sadece on binlerce insanımız ve diğer canlılar değil, sadece ‘Tek Adam Rejimi’ değil, aynı zamanda bir bütün olarak kapitalist neo-liberal sermaye/servet birikimi rejimi ve onun koruyucusu olan otokratik siyasal rejim kalmıştır. Bu da önümüze, demokratik, sosyal ve özgürlükçü laik bir Cumhuriyet altında daha iyi bir toplumu ve ülkeyi inşa edebilme fırsatını ve görevini koymaktadır.
Anahtar sözcükler: Felaket, Kahramanmaraş depremi, Kapitalizm, Komplo teorileri, Lozan Antlaşması, Neo-liberalizm.
Dip notlar:
-
https://www.lemonde.fr/en/les-decodeurs/article/the-earthquake-in-turkey-and-syria-is-the-fifth-deadliest-of-the-21st-century (16 February 2023).
-
https://www.imf.org/en/Publications/REO/APAC/Issues/regional-economic-outlook-for-asia-and-pacific-october-2022 (13 October 2022).
-
https://www.visualcapitalist.com/cp/mapping-worlds-major-earthquakes-from-1956-2022 (11 February 2023);
-
“27 February 2010, MW 8.8, Off Central Chile”, http://itic.ioc-unesco.org/index.php (17 Şubat 2023).
-
David Rothery , “Turkey-Syria earthquake: the scandal of not being prepared”, https://theconversation.com (15 February 2023).
-
Agm.
-
TBMMO İnşaat Mühendisleri Odası, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş, Pazarcık ve Elbistan Depremleri Ön Değerlendirme Raporu, s. 2, 15, 16.
-
https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/turkiye-uzay-ajansi-baskani-serdar-yildirim-uzaydan-gelen-guc-7-8-buyuklugunde-deprem-olusturuyor (17 Şubat 2023).
-
Agh.
-
https://www.globalresearch.ca/turkey-syria-earthquake-act-terror (9 February 2023).
-
https://www.odatv4.com/guncel/turkiye-2023-un-ilk-gununde-bunu-konustu-lozan-bitti-mi (1 Ocak 2023).
-
Ozan Özavcı, “Why do so many Turkish people believe ‘secret clauses’ in the 1923 Lausanne treaty will be unveiled this year?”, https://theconversation.com (13 January 2023).
Yazarımızın daha önce yayınladığımız makaleleri
ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİ YURTLARINDAN ETMEYİN !/13.02.2023
TİLKİYE “TAVUK SEVER MİSİN” DİYE SORMUŞLAR, KIS KIS GÜLMÜŞ/06.02.2023
VERGİNİ DERT ETME OYUNU VER YETER /02.02.2023
ŞEHİRLERİN ISLAHINDA YENİ BİR YAKLAŞIM: GERİLLA ŞEHİRCİLİĞİ/28.01.2023
SAĞ POLİTİKALAR KRİZİN FATURASINI EMEKÇİLERE ÖDETİR/20.01.2023
“YERLİ VE MİLLİ” İHRACAT MODELİ/18.01.2023
ÜCRET ARTIŞI MI ENFLASYONA, ENFLASYON MU ÜCRET ARTIŞINA NEDEN OLUYOR ?/12.01.2023
2017’DEN BU YANA TÜRKİYE’NİN DÜNYA EKONOMİSİ İÇİNDEKİ PAYI BEŞTE BİR AZALDI/31.12.2022
KONAKLAMA VERGİSİ VE DIŞLANAN YEREL YÖNETİMLER/23.12.2022
SAHİ BİZ NEDEN VERGİ ÖDÜYORUZ ? /11.12.2022
FITCH’IN 2023 SEÇİM SENARYOSU ÜZERİNE KISA BİR DEĞERLENDİRME/03.12.2022
ÇOCUK YOKSULLUĞU SADECE BİR ADALET EKSİKLİĞİ SORUNU MUDUR ?/29.11.2022
SON FAİZ İNDİRİMİ KİME YARAYACAK ? /25.11.2022
MECLİS’TE BÜTÇE GÖRÜŞÜLÜRKEN BİR “BARIŞ BELGESİ” OLARAK “MAGNA CARTA’NIN ÖNEMİ/21.11.2022
HAZİNE’NİN EUROBOND BORÇLANMASI VE İÇİNE DÜŞTÜĞÜMÜZ BORÇ TUZAĞI/09.11.2022
KAR VE EKOLOJİK ZARAR EL ELE/08.11.2022
2023 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TEKLİFİ ÜZERİNE BAZI NOTLAR/22.10.2022
YÜKSEK ENFLASYON HALKI EZEN BİR VERGİYE DÖNÜŞTÜ/08.10.2022
“PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ” ALTINDA AZALAN EKONOMİK REFAHIMIZ/26.09.2022
ENFLASYON VE YAŞAM MALİYETİNDEKİ ARTIŞLARLA MÜCADELE EMEKTEN YANA POLİTİKA ARAÇLARI/17.09.2022
EMEKÇİLERİN ENFLASYONLA MÜCADELEYE BAKIŞI VE PROGRAMI NASIL OLMALI ?/12.09.2022
SAVAŞLARIN VE EŞİTSİZLİKLERİN GÖLGESİNDE BİR “DÜNYA BARIŞ GÜNÜ”/01.09.2022
“KUR GARANTİLİ MİLLİ PARA” VE HAKİKAT ÖTESİ SİYASET/24.08.2022
ANKARA’DAN BİR HABER GELDİ, DEDİLER Kİ PARA POLİTİKASI ÖLDÜ/19.08.2022
ONUN ARABASI VAR GÜZEL Mİ GÜZEL/01.08.2022
TÜİK ENFLASYONU “BATI CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK” / 06.08.2022
SERMAYE KONTROLLERİ (3): İKTİDAR VE MUHALEFET YAN YANA/24.07.2022
FAİZİ Mİ, ANAPARAYI MI SİLELİM, YOKSA EĞİTİMİ TÜMDEN ELDEN Mİ GEÇİRELİM?/23.07.2022
BİZ HARİÇ “TÜM DÜNYA YANLIŞ YAPIYOR” OLABİLİR Mİ ?/19.07.2022
İLK 20’YE TEKRAR GİRDİK (!) /14.07.2022
SERMAYE KONTROLLERİ İYİ Mİ KÖTÜ MÜ ?/11.07.2022
SRİ LANKA: İÇ SAVAŞIN PENÇESİNDEN IMF’NİN KAPISINA!/10.07.2022
NATO Zirvesi Toplanırken/30.06.2022
SEÇİM YOLUNDA UKRAYNA SAVAŞI BAHANE EK BÜTÇE ŞAHANE/24.06.2022
ENFLASYON DA BÜTÇE DE FEVKALADENİN FEVKİNDE /20.06.2022
ÖDEMELER DENGESİNE BAK DIŞ GÜÇLERİ GÖR/15.06.2022
EKONOMİK BÜYÜME (2) NEREYE KADAR ? (BÜYÜMENİN NİTELİKSEL SORGULAMASI)/12.06.2022
EKONOMİK BÜYÜME (1): NE PAHASINA ?/07 Haziran 2022
“FAKİRİN CUĞARASINA”, GARİBANIN BİRASINA DOKUNMAK !/30 Mayıs 2022
SEÇİM SATHI MAİLİNDE JEOPOLİTİK RİSKLER DE, KUR DA YÜKSELİŞE GEÇTİ/29.05.2022
KONUTTA ÜÇ MÜJDELİ HABER (2) ALTERNATİF BİR KONUT POLİTİKASI NASIL OLMALI ?/22.05.2022
KONUT FİYATLARI VE SURİYELİ SIĞINMACILAR /11.05.2022
EMEK, BARIŞ VE DEMOKRASİ MÜCADELESİ BİR BÜTÜNDÜR / 05.05.2022
UKRAYNA SAVAŞI, GIDA ENFLASYONU, ARTAN YAŞAM MALİYETLERİ VE KAPIDAKİ AÇLIK/17.04.2022
YENİ EKONOMİK MODEL BAŞLAMADAN BİTTİ / 12.04.2022
UKRAYNA SAVAŞI, DÜNYA EKONOMİSİ VE BARIŞ GÖRÜŞMELERİ /03.04.2022
BÜTÇEMİZ HAZİNEMİZ MÜSAİT AMA SİZİN İÇİN DEĞİL /23.03.2022
AYNI GEMİDE DEĞİLİZ / 14 Mart 2022
KAPİTALİZM BİRLEŞTİRİCİ DEĞİL PARÇALAYICIDIR, BÜTÜNLEYİCİ DEĞİL BÖLÜCÜDÜR !/6 Mart 2022
ANADİL, DOĞRUDAN DEMOKRASİ, EKOLOJİ VE EMEK MÜCADELESİ / 21.02.2022
Halkın Beslenme ve Isınma Arasındaki Zor Seçimi / 09.02.2022
TÜRKİYE EKONOMİSİ DÜNYANIN GERİ KALANINDAN NEGATİF AYRIŞMAYA DEVAM EDİYOR !/ 28.01.2022
ENFLASYON YERLİ Mİ GEÇİCİ Mİ YÖNETİM HATASI MI ? /24.01.2022
ENFLASYONU DÜŞÜREMEDİK YERİNE İHRACAT VERELİM/ 11.01.2022
2021’DE EKONOMİK TABLO /10.01.2022
TÜRKİYE EKONOMİSİ DÜNYADA İLK 10’A GİREBİLİR Mİ ?, GİRMELİ Mİ ? /03.01.2022
NASS, FED DERKEN ‘ÖRTÜLÜ’ FAİZ ARTTIRIMI GELDİ!/ 23.12.2021
KUR KORUMALI MEVDUAT VE ÖRTÜLÜ FAİZ ARTTIRIMI ÜZERİNE/ 22.12.2021
TÜRKİYE EKONOMİSİ FİNANSAL KRİZDEN ÖNCEKİ SON DURAKTA / 17.12.2021
HOŞ OLMAYAN İKTİDAR ARİTMETİĞİ HALK ENFLASYON VE KUR ALTINDA EZİLİRKEN EKONOMİYİ BÜYÜTMEK/ 04.12.2021
SON FAİZ İNDİRİMİNİN NEDENLERİ VE OLASI SONUÇLARI./ 21.11.2021
DEMOKRATİK KATILIMCI BİR HALK BÜTÇESİNE İHTİYACIMIZ VAR./15.12.2021
KÜRESEL İKLİM FİNANSMANI İKLİM YIKIMINI DURDURABİLİR Mİ ?/ 08.11.2021
PROF. DURMUŞ YENİ BİR SAVAŞA GİRMEK YANGINA KÖRÜKLE GİTMEKTİR/ 24.10.2021
DEVLET-SERMAYE SINIFI İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA TÜSİAD’IN YAPTIĞI ÇIKIŞ /21.10.2021
VERGİDE EKLEKTİK POPÜLİZM (MIZRAK ÇUVALA SIĞMIYOR)/ 17.10.2021
İKLİM GÖÇMENLERİ (İKLİM KRİZİ, GÖÇ VE SIĞINMACI İLİŞKİSİ-2)/10.10.2021
EMPERYALİZM VE EYLÜL ASKERİ DARBELERİ : 11 EYLÜL 1973 ŞİLİ VE 12 EYLÜL 1980 TÜRKİYE/11.09.2021
ORTA VADELİ PROGRAM: ORTAYA VASAT PROPAGANDA BELGESİ/ 09.09.2021
DÜNYA BARIŞ GÜNÜ’NDE YÜKSELEN MİLİTARİZM VE ASKERİ HARCAMALAR (İKLİM KRİZİ-MİLİTARİZM İLİŞKİSİ-1)-1) /01.09.2021
İKLİM KRİZİ GELİR EŞİTSİZLİĞİ İLİŞKİSİ /22.08.2021
İKLİM KRİZİ ARTIK BEKLENENDEN ÇOK DAHA YAKIN ! 15.08.2021
ACİLEN ÇÖZMEMİZ GEREKEN 5 TEMEL SORUN /08.08.2021
DENİZE DÜŞEN YILANA SARILIR”DA…/ 01.08.2021
AŞILAMADAKİ SORUN: HALK MI MESAFELİ, İKTİDAR MI YETERİNCE GAYRETLİ DEĞİL ? /30.07.2021
PARANIN İZİNİ SÜR, YOLSUZLUKLARI GÖR! / 19.07.2021
DEMOKRASİYİ SAVUNMAK, KAMUSAL HİZMETLERİ VE KESK’İ SAVUNMAKTIR./ 27.06.2021
KAMU MALİYESİ RAPORU VE BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİ BÜTÇEDEKİ ADALETSİZLİKLERİ TESCİL EDİYOR!/23.06.2021
İLK GÜNAHI KİM İŞLEDİ ? / 13.06.2021
YOUTUBE YAYINI : KARANTİNA TV SALYADAN KURAKLIĞA İKLİM YIKIMI VE TÜRKİYE EKONOMİSİ/07.06.2021
BİRİ BÜYÜDÜ, BİRİ KÜÇÜLDÜ BİRİ YENİDEN BULUNDU./06.06.2021
KOLOMBİYA’DA VERGİ İSYANININ ORTAYA ÇIKARDIĞI GERÇEKLER./30.05.2021
YOUTUBE YAYINI: KARANTİNA TV MAFYANIN İKTİSADI, EKONOMİNİN MAFYASI
CARİ AÇIĞA DAYALI BÜYÜMEYE DEVAM / DIŞ BORÇ STOKU VE HEBA EDİLEN 18 YIL (3)/23.05.2021
ÖNCE SOSYAL ADALET /20.05.2021
CARİ AÇIĞA DAYALI BÜYÜMEYE DEVAM / PORTFÖY YATIRIMLARI PARADOKSU (2)/17.05.2021
YOUTUBE YAYINI: KARANTİNA TV: EKONOMİNİN VE YÖNETİMİN PERFORMANSI
CARİ AÇIĞA DAYALI BÜYÜMEYE DEVAM / DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI KURUDU (1)/09.05.2021
GAZETE DUVAR RÖPORTAJI PROF. DR. MUSTAFA DURMUŞ: “KAYNAK OLMADIĞINDAN DEĞİL NİYET OLMADIĞINDAN HALKA DESTEK VERİLMİYOR.”/02.05.2021
SALGINDA 1 MAYIS: RÜYAYI GERÇEĞE DÖNÜŞTÜRMEK HALA MÜMKÜN !/02.05.2021
YOUTUBE YAYINI: KARANTİNA TV BİZ DURURSAK HAYAT DURUR !: SALGIN KOŞULLARINDA İŞÇİ SINIFI /26.04.2021
İNKAR KRİZ GERÇEĞİNİ ORTADAN KALDIRMAYA YETMİYOR/26.04.2021
GELİR DESTEKLİ BİR AYLIK TAM KAPANMA: HEM SAĞLIĞIMIZI, HEM DE EKONOMİYİ KORUMAK İÇİN/18.04.2021
YOUTUBE YAYINI: KARANTİNA TV “COVID SIRASINDA ve SONRASINDA EMEK DÜNYASI”/12.04.2021
DEVLET BÜYÜRKEN KAMUSALLIK HIZLA TASFİYE EDİLİYOR /11.04.2021
“GÜVEN”, “İSTİKRAR” VE “ŞAHLANAN” TÜRKİYE EKONOMİSİNİN TEKNOLOJİ VE SANAYİ TEMELİ/04.04.2021
SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞI STRATEJİSİNE DEVAM /25.03.2021
İKTİDAR BLOĞUNUN STRATEJİSİ ÜZERİNE/24.03.2021
YOLSUZLUK ALGISI ENDEKSİNDE 15 PUANLIK KÖTÜLEŞME/22.03.2021
REFORM ALGISINA DEĞİL KÖKLÜ İLERİCİ BİR DEĞİŞİME İHTİYACIMIZ VAR/14.03.2021
COVİD 19 SALGINININ İKİNCİ YARISINDA TÜRKİYE EKONOMİSİ: GERÇEKLER VE ALGI YÖNETİMİ/07.03.2021
“TEMEL GELİR GÜVENCESİ” ZAMANI / 03.03.2021
COVİD-19 SALGINININ İKİNCİ YARISINDA DÜNYA: DÜNYA EKONOMİSİNE İLİŞKİN ÖNGÖRÜLER.
KAPİTALİZM VE SPEKÜLASYON: TESLA, ELON MUSK VE BİTCOİN
HALK VERGİ YÜKÜ ALTINDA EZİLİYOR, VERGİ REKORTMENLERİ İSİMLERİNİ GİZLİYOR!- SERVET VERGİSİ NEDEN VE NASIL ALINMALI ? (8)/07.02.2021
SERVETİ NEDEN VE NASIL VERGİLENDİRMELİYİZ? (4. BÖLÜM) – MADALYONUN İKİ YÜZÜ: ZENGİNLİK VE YOKSULLUK/17.01.2021
SERVETİ NASIL VE NEDEN VERGİLENDİRMELİYİZ ? (3.BÖLÜM) – EŞİTSİZLİKLER ARTIYOR VE MÜDAHALE GEREKİYOR/03.02.2021
SERVETİ NEDEN VE NASIL VERGİLENDİRMELİYİZ? (2.BÖLÜM): COVİD 19 VE KAMU GELİRİ İHTİYACI/01.02.2021
SERVETİ NASIL VE NEDEN VERGİLENDİRMELİYİZ ? BİRİNCİ BÖLÜM/03.01.2021