Organik yaşam başladı dalgaların altında
Yoktu ne anne ne de bir baba
Yeryüzünün zerrecikleri canlandı kendiliğinden doğumla
Öyle küçüklerdi ki merceklerle görülemezlerdi
Suda yüzerlerdi ya da çamurda gezerlerdi
Birbirini kovaladı böyle böyle kuşaklar
Kazanıldı mı yeni güçler, daha büyük uzuvlar
Kapladı, zengin bir bitki örtüsü her yanı
Yüzgeç, kanat ve ayak dünyalarına soluk kattı
Erasmus Darwin
Ümit ÖZDEMİR / 31.10.2022

Yazar Tamer Kaya’nın gerçek mesleği radyoloji uzmanlığı. Kaya çalışmasında, Evrim kuramını tarihsel gelişim süreci içindeki önceki biçimlerini, kuramın Charles Darwin’e ulaşıncaya kadar geçirdiği aşamaları, evrimsel süreç esprisiyle ortaya koyuyor. Bu esprinin ana unsuru bilim tarihinin araştırma, bulgu, hipotez, sentez ve analiz süreçlerinden neşet eden yaklaşımıyla okuyucunun kolay okuyacağı bir içerik yaratmayı başarıyor.
Evrim kuramını oluşturan ara aşamaların kurucu unsuru Milet’li düşünür Anaksimandros’un canlıların dönüşüm geçirdiği fikrini savunmasıyla kökenini alır. Büyük matematik bilgini Thales’in öğrencisi olan Anaksimandros’un temel tezi “canlıların kaynağı denizdir, başlangıçta balık formundaki atalarımızdan bugünkü formumuza evrilerek ulaştık” sözleriydi. Anaksimandros’u biyoloji biliminin kurucu unsuru haline getiren şeyin Anadolu’daki kozmopolit kültürel yapının olduğunu vurgulamam gerekir. Bu kozmopolit ortam ve Antik dönemin kütüphane ve araştırma kültürünün gelişkin olmasıyla bütünleşmişti. Anaksimandros’un epigonlarından Hipokrat, Aristo, Platon ve Arap rönesansının çocuğu El Cahiz’in hayvanlar üzerine kaleme aldığı 7 ciltlik Kitab-ül Hayevan (Hayvanlar Kitabı) etkisi onu sonradan inceleyen pek çok araştırmacı ve bilim insanı bu kitabın evrim, adaptasyon, hayvan psikolojisi ve doğal seçilim gibi sonradan filizlenecek olan pek çok kuramın ana kaynaklarından biri olduğu fikrinde birleşirler.
(Anaksimandros)
Ortaçağ karanlığından çıkışın, insan anatomisi üzerinde yapılan araştırmaların merkezindeki yayın ise Vesailus imzalı De Humani Corporis de Fabrica adlı yapıtıydı. Fabrica’da diseksiyon (kadavralar üzerinde cerrahi müdahaleler ile insan anatomisinin araştırılması) yasağının kaldırılmasıyla geniş bir inceleme olanağına ulaşan Vesailus, öncülü Galen’in hayvan anatomisi üzerinde yaptığı incelemelerde bazı hatalar olduğunu ortaya koydu.
(Bilim tarihinde kalıcı etki yaratan De Humani Corporis de Fabrica kitabının kapağı)
Galen’in hatalarının kökeninde, insan vücudu üzerinde araştırma yasağı getiren tutucu Roma despot rejimi olduğu gerçeği, bilimin sınırlarının eninde sonunda siyasi iktidarların tutumuyla biçimlendiğini gösterir. Yine de Vesailus’un yapıtı Fabrica, insan ve hayvan anatomisi üzerinde karşılaştırma imkanı vermesiyle, insan ve hayvan anatomileri arasında bir süreklilik ilişkisi olduğuna dair ilk şüphelerin doğmasına neden olmasıyla devrim etkisi yarattı. Devrim resim sanatında da etkisini göstermekte gecikmedi Rembrandt’ın Nicolaes Tulip’in Anatomi Dersi adlı yapıtı, insan bedenine yönelik ilginin plastik sanatlardaki karşılığıydı. Uzun Orta Çağ yerini bilime, araştırmaya ve elde edilen bilgilerin geçmişteki bilgilerle sınandığı buradan yeni sonuçlara ulaşıldığı yeni bir çağa bırakmasıyla yankısını buldu. Eleştirel akıl, dinsel dogma hakimiyetinden kurtuluyor ve insanın en eski sorusuna “nereden geldik” yanıtlar üretmeye başlıyordu..
Charles Darwin’in öncüllerinden dedesi Erasmus Darwin’in odak noktası ise canlılar dünyasının fosilleşmiş kalıntılarıydı. Yazının giriş bölümünde şiirini yazdığımız Erasmus Darwin dikkatli bir gözlemciydi ve kuramının odak noktası olan fosiller ve ara türler üzerine kafa yoruyordu. Üyesi olduğu Ay Topluluğu ile Derbyshire mağaralarında keşif gezilerine çıkan Erasmus Darwin’in yüksek verimi, Zoomonia ya da Organik Yaşamın Yasaları evrim kuramının haberini veren öncü yapıtlardan biriydi. Dönemin dinsel otoritelerinden çekinen Erasmus Darwin, arketipi Anaksimandros’un ortaya attığı yaşamın suda ürediği tezini dayanak aldığı eserinde suda üreyen ipliksi canlıların yaşamın ilk biçimi olduğu yorumuna ulaştı.
(Bilim literatürüne “unutulmuş Darwin” olarak geçen Erasmus Darwin)
“Dünyanın tarihinin başlangıcından bu yana geçen belki de insanlık tarihinin başlangıcından milyonlarca yıl öncesine uzanan uzun süre zarfında tüm sıcakkanlı hayvanların tek bir canlı ipliksi parçadan başladığını, Büyük Asil İlk Sebep’in bu ipliksi parçaya hayvanlık halini ve yeni organlar gücünü tahsis ettiğini ve yeni eğilimlerle donattığını; böylece bu ipliksi parçanın kendi içsel devinimleri ile genişlemeye devam etme ve bu gelişimleri üreme youyla kendilerinden sonra gelen kuşaklara aktarabilme yeteneğine sahip olduğunu, dünyanın bir sonu olmadığını hayal etmek acaba aşırı cüretkarlık mı olur” satırlarının yazarı Erasmus Darwin daha sonra canlı türleri arasında evrim kuramının temel esprisi olan uyumu çeşitli kuşların gagaları üzerindeki incelemeriyle derinleştirecekti.
Hiç kimse kendi köyünde peygamber olmaz. Charles Darwin’in böcek bilimi araştırmalarıyla biçimlendirdiği araştırma evreni, zamanla içine Jeoloji, biyocoğrafya ve bitki türlerini de kapsayan çok geniş bir yolculuğa çıkardı. Bu yolculuk, Captan Fritzroy’un HMS Beagle gemisiyle Güney Amerika kıtasından kuramının ana örgüsünü biçimlendiren Galapagos adalarına uzanan bir yolculuğa neden oldu. HMS Beagle’ın küçük bir gemi olması buna karşın Charles Darwin’in hocası Henslow’un Darwin’in gönderdiği araştırma bulgularını titizlikle saklaması, bilim insanlarının karşılıklı dayanışmasının önemini gösterir. Darwin And Dağları’ndan geniş bitki örneklerini topladığı, notladığı istatistik analizlerde bulunduğu yolculuğu sonunda dünya bilim tarihini kökünden değiştirecek eserini kaleme aldı: Türlerin Kökeni. Darwin’in bilimsel araştırmaya iten maddi yaşam koşullarının araştırmayı destekleyecek kadar iyi olmasıysa, bir diğer neden İngiliz akademisinin ve entelijensiyasının araştırmayı ve bilimi destekleyen kültürüydü.
(Bilim tarihini bütünüyle değiştiren yolculuk HMS Beagle ve Kaptan Fitzroy’un yolculuğuyla şekillendi)
Darwin’in Türlerin Kökenini geliştirdiği uzun 19. yüzyılda kuramın temellerini ördüğü 1838’den 1859 yılına kadar beklemesinin nedeni, dönemin yerleşik muhafazakar İngiliz düşünce sistemiyle çatışmaya girmek istememesiydi. Darwin’in bu tereddüdünü aşan olay Wallace’ın yaptığı araştırmayı yayınlama cesaretini göstermesiydi. Alfred Russell Wallace, Darwin’e yazdığı bir mektupta kuramını açıklar. Mektubu okuyan Darwin, vakit kaybetmeden çalışmasını yayınlama kararını alır. Wallace’ın mektubu katalizör işlevini görür. Sanayileşmenin hızla ilerlediği 19. Yüzyıl İngiltere’si büyük yazarı Charles Dickens’ın İki Şehrin Hikayesi adlı “Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı hem aptallık, hem inanç devrimiydi hem de kuşku, aydınlık mevsimiydi” cümleleriyle tarif ettiği üzere bir ikilemler çağını yaşıyordu. Acımasız Malthusçuluğu ve protestan ahlakını ideoloji haline getiren burjuvazi, Çin’e Afyon seferi düzenliyor ve sömürgelerinden elde ettiği artıkla serbest ticaretini sanayileşmeye doğru genişlediği yeni bir evreyi yaşıyordu. Katı olan her şeyin buharlaştığı bu evrede muhafazakarlığın da eski hükmü kalmamıştı.
Darwin gibi bir başka araştırmacı Wallace’da evrim kuramını geliştiren bir başka bilim insanıydı. Evrim kuramının bu yüzden Darwin-Wallace kuramı olarak adlandırılması yanlış bir tutum değildi. Wallace’ın Malay takımadalarında yaptığı inceleme ve araştırmalar sonucu elde ettiği bulgular ve geliştirdiği teori Darwin’in evrim kuramıyla uyum içindeydi. Wallace, Türlerin Kökeni yayınlandıktan sonra arkadaşı Bates’e Aralık 1860’ta yazdığı bir mektupta “Eğer böyle bir kitabı ben yazmış olsaydım, hiçbir zaman Darwin’in eserinin mükemmelliğine ulaşmış olmayacaktı” sözleriyle Darwin’in hakkını teslim eder. Sosyalist olan Wallace, bir tür küçük burjuva sosyalizmini savunuyor, insan toplumunda dönemin koşullarının da etkisiyle bir ilerlemenin olduğunu doğru bir şekilde seziyor, ancak bu ilerlemeyi materyalist bir temele oturtamıyordu.
(Alfred Russell Wallace)
Darwin-Wallace evrim teorisini öncüllerinden ayıran belirgin fark, doğal seçilimle evrim prensibinin sadece bazı canlı türlerinde ya da bazen görülebilen bir durum değildi. Onlar tüm türlerin ortaya çıkışı, yaşamın çeşitlenmesi ve evrimsel dönüşümün temel ilkesinin bu olduğunu söylediler.1 Darwin’in çalışma metodolojisinin kökeninde istatistik bilgilerin titizlikle saklanması ve gerçeklerin gruplandırılması oluşturmaktaydı. Darwin bunu yaparken evrim teorisinin dogmatik düşüncede yaratabileceği etkiyi hesaba kattı. Dinsel düşüncenin kurama yönelik karşı ataklarına doğrudan bir cevap vermek yerine, çalışmalarına odaklanan bu yaklaşım, dönemin koşulları göz önüne alındığında Darwin’inbu tutumunu kendisinin de inançlı bir Hıristiyan olmasıyla açıklayabiliriz. Ancak kuramı ve olası sonuçları Darwin’de de dinsel düşüncenin zayıflamasına neden oldu ve Darwin yaşamının son bölümünde artık bir agnostikti.
(Yunus yüzgeci iskeleti ile insan eli arasındaki evrimleşme süreci, evrimin bir diğer kanıtlarından biridir. -Fotoğraf Evrimci Zeus (@Zeus_yucegod) twitter hesabından alınmıştır-)
Evrim kuramının üç temel öğesini birey çeşitliliği, çevre koşullarının değişimi ve canlıların sınırsız üreme potansiyeli kuramın ana omurgasını oluştururken, türlerin kendilerine avantaj sağlayacak özelliklerinin öne çıkaran doğal seçilim ilkesinin temel sorunu, bu seçilimin kalıtımsal kökenlerinin henüz yeterince açık ve anlaşılır kanıtlara dayandırılamasıydı. Darwin bu durumu “görüşümün sadece kesin olmayan bir hipotez ya da spekülasyonlardan ibaret olduğunun farkındayım” sözleriyle kabul eder. Neyse ki Çek bir rahip ve bilim insanı George Mendel’in canlı çeşitliliğin sağlayan araştırmaları ve Matematik alanındaki yüksek fakültesi, bitkiler arasında yaptığı çaprazlama araştırmalarıyla birleşerek kuramının temelini oluşturdu: “Bitki Melezlenmesi Üzerine Deneyler” başlıklı makalesini 1865’te yayınlayan Mendel, kalıtsal özelliklerin iki formla ya da alelle ortaya çıktığını ispat eder. Mendel anne ve babadan gelen iki faktörden birini ve baskın olanı dominant diğerini resesif olarak adlandırdı. Mendel’in bilim tarihine katkısı eserlerini Almanca kaleme alması nedeniyle yeterince değerlendirilemedi. Mendel’in epigonları Ronald Fisher, Sewall Wright ve John Haldane 20. yüzyılın başında kalıtım araştırmalarıyla Darwin’i doğrulayacak ve böylece evrim kuramının eksik parçası yerli yerine oturacaktı. Popülasyon genetiği adlı bu bilim dalının kurama ve 20. yüzyılın biyoloji araştırmalarına katkısı muazzam düzeydeydi…
Darwin’in evrim teorisi, Türlerin Kökeni ile sınırlı değildi. Darwin sağlığı bozulana kadar kuramına yeni halkalar ekleyen 20 kitap daha yazdı. O’nun kuramını utanmazca çarpıtan sosyal darwinistler ve öjenistlerin aksine Darwin, dezavantajlı durumdaki canlı türlerine ilgi ve ihtimamla yaklaşılmasını savunarak uygarlığın ana esprisi olan canlı yaşamına saygıyı savundu.
Engels’in Karl Marx’ın cenaze töreninin daha en başında İkinci keman Engels şöyle der “Nasıl ki Darwin organik doğanın gelişme yasasını bulduysa, Marx da insan tarihinin gelişme yasasını buldu” 2 Bu sözler bilimsel sosyalizmin iki büyük kurucusunun Darwin’in keşfine nasıl baktıklarının bir özetidir. Darwin düşüncesinin özünü oluşturan ve diyalektik materyalizmle bütünleşen fikri, beynin bir ürünü olan düşüncenin maddi yaşam koşullarına bağlı olarak sürekli evrimleşmesiydi. İnsanın da diğer tüm canlı varlıklar gibi doğanın bir ürünü ve onun bir parçası olması gerçeğiyle biçimlenen evrim kuramı, tutarlı ve uzlaşmaz bir maddeci dünya görüşünü de besliyordu.
Evrim kuramının, kuram olmaktan çıkıp yaşamın bir gerçeği haline gelmesi Covid-19 pandemisi esnasında ortaya çıkan virüslerin yeni varyantlara doğru genişlemesiyle bir kere daha doğrulandı. Evrim kuramını okullardaki müfredatlardan çıkaran AKP, canlı türlerinin evrimleşmesinin bilimsel bir olgu haline geldiği gerçeğini inkar etmekle kalmıyor, aynı zamanda küresel iklim yıkımının metabolik yarılmaya döndüğü günümüz dünyasında iklim yıkımının evrim kuramına etkilerini ve olası sonuçlarını anlamamızın yolunu tıkıyor. Evrim kuramı ve bilim için Charles Darwin’in oğlu Francis Darwin’in “Bilimde itibar bir düşünceyi ilk akıl edene değil, dünyayı ikna edene verilir” sözleriyle bilimsel itibarın kökeni hakkında hepimize bir fikir verir. Oğul Darwin’in bu sözlerindeki ikna çabası daha sonra bilim insanları Ernst Mayr ve Theodosius Dobzhansky’nin evrim ve genetik üzerine yazdıkları makaleler ve kitaplarla devam etti ve bu çalışmalar 20. yüzyıldaki “modern sentezin” kurucu unsuru haline geldi.
Darwin’in Evrim teorisi, Evrimsel Tıp, moleküler biyoloji ve genetik gibi çağdaş bilimlerin ana esprisi olmakla kalmadı Entelektüel bir devrime yol açtı. Ernst Mayr evrim kuramını “İnsanoğlu tarafından yaşanan en muazzam entelektüel deneyim” sözleriyle onore eder.
Kerem Cankoçak’ın özenli editörlüğünde Evrimin Kısa Tarihi bir bilim tarihi kitabı olmanın dışında konu ile ilgili bir şeyler okumak isteyen okur kitlesine açık, anlaşılır ve sade bir dille meseleyi özetlemesiyle müstesna bir yere oturuyor. Konuyla, yani evrim kuramıyla ilgili başarılı diğer çalışmaların künye bilgilerini ileri okuma yapmak isteyen okuyucular için dipnotlarda görebilirsiniz. Konu ile ilgili araştırmalar yapan bilim anlatıcısı Çağrı Mert Bakırcı’nın insan vücudunda evrimin kanıtları adlı videosuna göz atmanızı tavsiye ederim.
Bu Körelmiş Organların Kaç Tanesi Sizde Var? / Çağrı Mert Bakırcı
Kitap: Evrim SerüveniBir Kuramın Doğuşu, Gelişimive Günlük Yaşantımızdaki Yeri
Kitap: Evrim Kuramı ve Mekanizmaları
1Tamer Kaya, Evrimin Kısa Tarihi, Alfa Yayınları, İstanbul, 2022, s.338
2Darwin’in Evrim Kuramının Marksist Değerlendirmesi, Emre Bayır, Devrimci Marksizm, sayı 49, s.117