Ümit ÖZDEMİR / 08.06.2022
Alman Lisesi’nde bir grup gencin bir araya gelmesiyle kuruldular. Müzik heveslerini basit sesler çıkaran sıra, masa gibi şeylerde rap müzikle başlayan grup, zamanla müzikal çizgilerini netleştirmeye başladı. Türkçe ve İngilizce sözlü şarkılarla başladıkları müzikal serüvenlerinin ilk verimi, Şehir albümüyle arz-ı endam etti. Albüm genel olarak bir müzik grubunun kimlik edinme çabalarının yansıması biçiminde değerlendirilebilir. Müzikle tanınma, kabul görme ve kimlik arayışındaki grup müzikal yolculuğuna 1999’da çıkardıkları Bırak Zaman Aksın albümü ile devam etti. Albümü 2001’deki Gül Kendine ve üç şarkılık albüm Yaz izler. Coverladıkları ve albüme adını veren Ajda Pekkan imzalı Yaz şarkısı beklenmedik bir ilgiyle karşılaşır. Albümün beklenmedik bir ilgiyle karşılanmasının görünür nedeni, bir pop şarkısının iyi bir müzikal düzenlemeyle ve soundla nasıl başka bir biçim alabileceğiyle ilgiliydi. Mor ve Ötesi Yaz adlı single ile kendilerindeki müzik potansiyelini açığa çıkmasıyla geniş bir dinler kitlenin takdirini kazanmayı başardı.
Yüzyıl dönümünde meydana gelen büyük Marmara depremi grubu da etkiledi. Binlerce insanın kapitalizmin yarattığı çürük konutlarda hayatlarını kaybetmesi şarkı sözlerinde yankısını buldu. Kördüğüm şarkısındaki “kimbilir neler oldu / yer yarıldı / herkes hala kibar / parlak kutularda toy mühendisler / bozuk ve sahte hep havadisler / bu mudur bana reva gördüğün ? / kimseler bilmez bu bir kördüğüm.” Kapitalist rant şebekelerinin servet biriktirmek için kentleri kent olmaktan çıkaran ve hemen herkesi mülksüzleştiren kurbanlarına ve onların faillerine göndermedir.
Yüzyılın başında 11 Eylül saldırılarıyla dünyaya savaş ilan ABD emperyalizmi, Irak’ı işgal etmek ve böylece İngiliz emperyalizminden boşalan yere çöreklenmek ister. Aylin Aslım, Athena, Bülent Ortaçgil, Feridun Düzağaç, Koray Candemir, Nejat Yavaşoğulları ve Vega ile bir araya gelen grubun bestesi “Savaşa Hiç Gerek Yok” şarkısı ile savaş karşıtı, anti militarist yüz akı bir şarkı besteler.
Savaşa Hiç Gerek Yok ile emperyalizmin Ortadoğu’ya müdahalesinin müzikal protestosu, grubun gelecekteki çizgisinin ne yöne evrileceğinin habercisi gibidir. Nitekim grup 2004-2005’te yayınladığı Dünya Yalan Söylüyor ile alternatif rock’un neye benzediğini, Türkçe sözlü rock müzik yapan bunda ısrar eden gruplara ilham ve enerji veren bir mecra olmasıyla temayüz eder. Albüm kapitalizmin en sert biçimi olan neoliberalizmin yaşandığı 21. yüzyılın ilk çeyreğinde bunun birey ve toplum üzerindeki çeşitli etkilerini, yıkımlarını mı demeliyim, tartışmaya açar. Belirgin bir müzik kalitesinin ilan edildiği albümün en çarpıcı şarkılarından ilki albüme de adını veren Dünya Yalan Söylüyor‘un ana teması, Savaşa Hiç Gerek Yok şarkısında belirginleşen ve sömürünün en yoğun biçimi olan savaşa eşlik eden medya yalanları ve propagandasının açık ve sözünü sakınmayan eleştirisiydi. Özür bekler gibi / kızgın sokaklar / Teksas’tan gelen / küstah tokatlar/ Zalimin durduğu / yerdeyim şimdi / bu bir karnaval / nerdeyim şimdi. Sözlerinde açığa çıkan çelişki, kitle iletişim araçlarıyla düşünme yetisi tarumar edilmiş, dumura uğratılmış bireyin durumunu bütün açıklığıyla ortaya koyar. Albümde Anadolu rock müziğinin tartışmasız büyük düşünürü, ozanı ve bestecisi Fikret Kızılok’un Sevda Çiçeği şarkısı yine çok güçlü bir müzikal altyapıya eşlik eden bas gitar desteğiyle yerini alır. Kapitalist dolandırıcılığın ve bunların medyadaki uzantılarının en sert biçimde tasvir edildiği Cambaz şarkısı serbest piyasa toplumunun ve bunun medyadaki vaizlerinin, neye benzediğini imler. Şarkının sözlerinde yer alan var mısın yoksun / var mısın yoksun / iki gözüm eminim sen yoksun sözleriyle herşeye çare bulacağı iddia edilen fakat her nedense her şeyi berbat eden “gizli elci” liberalizmin örtük dışavurumudur. Şarkı, aynı zamanda uzun zamandır sesini unuttuğumuz mandolinin bir rock şarkısının introsunda kullanımıyla da başka bir müzikal zevke dinler kitleyi davet eder. Bireyin toplumla olan çelişkilerini ve iletişim araçlarının gelişmesine rağmen, derdini anlatamamaktan mütevellit atomize olmasını konu edinen Bir Derdim Var şarkısı ise adeta Fransız yönetmen Jean-Luc Goddard’ın “iletişim araçları o kadar gelişecek ki iletişim imkansız hale gelecek” sözlerinin doğrulaması gibidir. Şarkının ana teması olan bireyin yalnızlaşması, topluma yabancılaşması ve kimliklere bölünmesinin yarattığı rahatsızlığa eşlik eden konuşma ve ifade arzusu dönemi betimler gibidir. Zamanın ruhunu yani savaşı, savaş için üretilen arsız yalanları, bireyin toplumla olan ilişkilerinde yaşadığı sorunları dile getiren şarkı sözleri ve ustalara yaptığı saygı duruşuyla Dünya Yalan Söylüyor, bugün bile grubun albümleri arasında müstesna bir ayrıcalık taşıyor.
Grubun 2006’da yayınladığı Büyük Düşler albümünde öne çıkan şarkı Ayıp Olmaz mı ? ile genç işsizliğinin can yakan hali gözler önüne serilir. Kız en güzel, en hafif giysisini giymiş / oğlan renkli bir dünya boyamış / kapkara kapılar / sormuşlar onlara / ayıp olmaz mı / bu işler o kadar kolay mı ? İş arayan gençlerin halini tasvir eder. En temel insan hakkı olan çalışma hakkını bile yok eden neoliberal çağın bir başka sorunu olan işsizliğin bu ironik tasviri ve kapalı anlatım dili, albümün bir başka şarkısı olan ve tam da darbecilerin yargılanmalarının yeniden gündeme geldiği süreçte yerini açık eleştiriye bırakır. Oldukça sert ve bir o kadar da ritmik olan Darbe, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin egemen söylemini de kuşatan eleştirisidir. Egemen söylemde yer alan ve darbe sonrası idamları savunan Kenan Evren faşistinin “asmayalım da besleyelim mi” sözleri şarkının nakarat bölümünü oluştururken, devrimci Erdal Eren’in idam yoluyla katledilmesinin ardından kurulan neoliberal yağma düzenine sonrası serbest / sonrası pazar ile tasvir edilir… Mor ve Ötesi’nin savaş karşıtı söylemine militarizm ve askeri darbe karşıtlığını da eklemesiyle politik bir müzik grubu olmamasına rağmen, toplumu ve dünyayı ilgilendiren meselelere nasıl baktığını göstermesi bakımından Büyük Düşler önemli bir albümdür. Kimi müzik otoritelerince grubun en bireysel albümü olarak değerlendirilse de albümde yer alan Şirket şarkısı ile neoliberal çağa damgasını vuran şirket kapitalizmi, eleştirinin odağına oturur. Şarkı sözlerindeki adını bile soramam / maksadımı aşamam / şiddetin meşru haline / bakıp ağlayamam sözleri, şirketlerin bireylerin ve toplumların üzerinde kurduğu ideolojik tahakkümün müzikal dile tercümesidir. Resident Evil adlı apokaliptik filmden esinlenildiği çok belli olan klibiyle Şirket, grubun müzikografisi içinde ayrı bir yere oturur. Şirket klibi insanı insan olmaktan çıkaran kapitalist rekabetin çalışanları birer zombiye dönüştüren tasviriyle, doğayı yok eden ve insanları birbirine yabancılaştıran, doğayı kirleterek salgın hastalıkları tetikleyen sahneleriyle oldukça çarpıcıdır. Şarkı sözlerinde Adaleti sarmış kumandalı bir cinnet / vahşeti gördüm korkmadım / hasar yok içimde kapitalist rekabetin adaleti ortadan kaldıran yapısı şarkı sözleriyle bütün çıplaklığıyla ortaya konur. Maske takmadan üzerime gelmek zor muydu / adı olmayanların / sesi de yok muydu ? Sözleriyle de şirketlerin muhtelif reklam ve PR çalışmalarına göndermedir. Anti kapitalist içeriğiyle Büyük Düşler albümüne yönelik bireysel albüm eleştirilerinin zayıflamasına neden olan Şirket, Türkiye rock müzik tarihinde o güne kadar ele alınmamış bir konuyu, Şirket kapitalizmini konu edinmesiyle farklı bir yere oturur.
2010’da yayınlanan Masumiyetin Ziyan Olmaz albümü oldukça enerjik Yorma Kendini ve Korkma şarkıları ile bireyin toplum karşısındaki açmazları sergilenir. Özellikle Korkma şarkısındaki ne mahir dünya bu / üstüne bırakır kiri sözleri, neoliberal virüs sonucu enfekte olan bireyin halleri anlatılır. Araf ise yine bireyin adaletin kaybıyla yaşadığı dejenerasyon ve arafta kalma hali anlatılırken, yeni bir bireyin doğumu, şarkının klibinde grup üyelerinin bir mezarı kazarak bir kadını hayata döndürmesiyle tasvir edilir. Festus şarkısı İstanbul’da yaşayan ve polis tarafından karakolda öldürülerek katledilen Nijeryalı sığınmacı Festus Okey’e yakılmış bir ağıttır. Şarkı sözlerinde açığa çıkan ırkçılık eleştirisi, Beyoğlu artık güvenli / Lacivert ordu beni de yendi / sordum onları ne gerdi ? / Farklı olanlar onların derdi dizelerinden yansır. İstanbul’a futbolcu olma umuduyla gelen binlerce Afrika kökenli sığınmacıdan biri olan Festus’un trajik sonunun dert edinilmesiyle Mor ve Ötesi, politik angajmanını ve tarafını belli eder. Nakba1 yani Filistinliler için felaket günü anlamına gelen İsrail devletinin kuruluşudur. Yılları bulan İsrail-Filistin çatışması bir açık hava hapishanesine dönüştürülen Gazze ve Ramallah’taki İsrail devlet terörü sonucu yaşanan insani yıkım, kutlayanım var, ağlayanım da / bak sana bayram / bana bomba / kutlayamazsan / ağla yanımda / ruhumu al da yüzleş aklınla dizeleriyle tasvir edilir.
Güneşi Beklerken albümü grubun müzikal kalitesine eklenen yeni bir halkadır. Albümün öne çıkan şarkısı Sana Değmez ile Fetullahçı terör örgütünün Türkiye siyasetine düzenlediği komplolar açığa çıkarılır. Şarkıdaki bak gün doğdu, gerçekler her yerde / hırsların çoğalmış, yalanın her yerde / bak gün doğmuş, hizmet her yerde / lütfen dokunma geleceğe / affetme, affetme beni bölümü Fetullah Gülen’in AKP ile ortaklaşa yürüttüğü komplo, suikast ve tertiplerin özeti gibidir. AKP’ye yönelik ulusalcı muhalefetin susturulması, ABD’nin onayı ile sürdürülen Ergenekon-Balyoz vb operasyonel davaların AKP-Fetö kirli ortaklığının mağdurlarından biri olan grubun solisti Harun Tekin’in yakınlarından birinin Balyoz sanığı olarak Silivri’de yargılanıyor oluşuyla birlikte düşünüldüğünde şarkının politik anlamı yerine oturur. Grubun bu operasyonlar serisine karşı tepkisini bu şarkıyla ortaya koymasının nedeni, grubun solisti Harun Tekin’in davayı takip etmek için Silivri’de katıldığı duruşmalarda tanığı oldu hukuk garabetleridir. 2
Albümün diğer öne çıkan şarkısı Eski Şarkısı Gezi direnişi sırasında direnişçilerin potansiyel yaralanma riskine karşı kollarına kan gruplarını yazdığı günleri anlatır. Yerde yatmakta olan yaralı bir kadının görüntüleriyle açılan klibiyle Eski Şarkısı gezi direnişi günlerinin anıları canlandırılır. Yerde yatan yaralı kadının doğada sevgilisiyle yerde yatmasına geçiş yapılan sahne ile insan doğa uyumunun özlemi yansıtılır. İnsan ve doğa uyumunu bütünleyen romantik anlatı bir süre sonra çifti kovalayan karanlık devlet şiddeti ve herkesin hafızasına kazınan Gezi direnişinde tomaların önünde tazyikli su yiyen kadının sahne canlandırmasıyla devam eder. Gezi sonrası aydınlanma diyebileceğimiz sürecin politik psikolojisi şarkı sözlerine teker teker dağılıyor efkârı kalbimin / bulut bulut çözülüyor / efkarı geçmişin / bugün değil, yarın için yıkmaya hazırım / bu şah, bu şahbaz devrimi dizeleriyle yansır. Bu süreç aynı zamanda Türkiye’de karşı devrimin örgütlendiği 2002 turuncu devrimini “şahbaz devrim” cümleleriyle anlatır gibidir. Neoliberalizmin yakıp, yıkıp yok ettiği ve melankoliye sürüklediği çağın bireyinin dertlerini anlatan Tamiri Mümkün Kalbinin şarkısı, uzun gitar sololarına eşlik eden prozodi3 (şarkı sözü ve müzik uyumu) ile grubun bireyi ihmal etmeyen sanat anlayışının yansımasıdır. Güneşi Beklerken albümü, ismiyle müsemma (adıyla uyumlu) gelecekten beklentileri olan umut ve hayal kırıklığı arasında salınan bireyin bütün hallerini özetleyen şarkıları ve bunu destekleyen müzikal altyapısıyla Mor ve Ötesi’nin müzikal yolculuğundaki dinlenilesi albümlerden biridir.
Mor ve Ötesi’nin son albümü Sirenler, melodik altyapısında senfonik öğelerin belirgin bir biçimde öne çıktığı albümü… Albümün hit şarkısı Park, Gezi direnişinde savunulan insani-toplumsal ve çevresel değerlerin şarkı sözlerinde yansımasıyla dinler kitlenin takdirini kazanmayı başardı. Şarkı sözlerindeki direnişin kardeşleştirdiği, ortaklaştırdığı adını bilmesem de kardeşsin / biz neye söz vermiştik / yüzümü gördüğünde gül artık / biz bir kabusu yendik insan topluluklarının ruh halini yansıtır. Yenilen kabusun çaresizce karalamaya çalıştığı Gezi direnişi, Türkiye’nin yeni ve taze başlangıcı olma yolunda bugün de ilham vermeye devam ediyor. Albüme havasını veren anti-otoriter çizgi, Hazinende ve Kaptan şarkılarıyla belirginleşiyor. Tünel şarkısında şimdi kalbin / kocaman bir yalanın / sonsuz yüklerinden / kurtulmak için çarpıyor sözleriyle baskı rejiminin yalan ve propaganda mekanizmasının çatlamaya başladığı, insan topluluklarının yavaş yavaş aydınlanmaya başladığı bir süreci tarif ediyor. Senfonik öğelerin en çok öne çıktığı ve memleket sevgisini tanımlayan Tünel şarkısı albümün genel çizgisini bütünlüyor.
Mor ve Ötesi, kendileriyle yapılan bir youtube söyleşisinde bir katılımcının yorumuyla üç kuşağı birleştirmeyi başaran, kendisini üç kuşağa da dinletmeyi ve kendi dinler kitlesini yaratan ender müzik gruplarından biri. Müziksiz bir hayat hatadır diyen Alman düşünürü Friedrich Nietzsche’nin yorumuyla giderek daha çok müzik grubuna ilham veren Alman Lisesi’nin hediyesi bu grubun müzikal serüveni ilgi ve merak uyandırmaya devam ediyor…
1https://tr.wikipedia.org/wiki/Nekbe_Günü
2https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/silivriye-gide-gele-degistim-255616
3https://tr.wikipedia.org/wiki/Prozodi_(müzik)