GÜNLÜK SİYASET VE REHABİLİTASYON

Mert Yıldırım / 11.05.2022

Hapishanelerde yatanlar bilir, “al ver” veya “sık gevşet” denilen yöntemlerle iktidar bir tür “mama siyaseti” uygular.

Sözkonusu uygulama ile politik tutsaklar sürekli tetikte tutularak kendilerini üretmelerine izin verilmez. Böylece hapishanelerde “kızıl profesörlerin” çıkması engellenir.

Politik tutsaklar “yaptırımlara uymamaya” çalışırken iktidar zamana yayılmış rehabilitasyon siyasetini izler. Yıllara yayılan bu taktik politika sonucu ortada çok saygı değer direnişler olsa da, son tahlilde içten içe iradeler örselenir. Ancak tutsaklar çoğu vakit olup bitenlerin tam olarak farkına varamaz. Hatta kurulan tuzakları fark etmeyen ve yanılgıya düşen tutsaklar içeriyi siyasetin merkezine koymaya çalışır. İktidar itina ile bu algıya ortam hazırlar. F tipi hapishane operasyonları bu ortamın ürünüdür. F tipi hapishanelere geçiş ise yeni bir sürece kapı aralar.

F tipi hapishanelere geçiş sadece politik tutsakların yaşam alanlarını tecrit etmekle sınırlı kalmadı. Asıl tahribat bir bütün olarak yaşanan toplumsal travma oldu.

Hapishaneler Sistemlerin Aynasıdır

İktidarın zor alanlarının başında hapishaneler gelir. Amaç bir yandan politik tutsakları rehabilete etmek, diğer yandan toplumsal pasifikasyonu yeniden üretmektir.

 

Bunun için Türkiye hapishanelerinin son otuz yılı sıkı bir araştırma konusudur. Ancak bugüne değin bu alan üzerinde ciddi bir tartışma ve araştırma yapılmamıştır.

Kürt özgürlük hareketi, 1991 başlarında gerçekleştirdiği “zindan konferansları” ile bu alanda bir ilki gerçekleştirmişti. Ama aynı çalışmayı daha sonra devam etiremedi. Oysa aynı çalışmanın 2000’li yıllarında da yapılmasına ihtiyaç vardı. Örneğin 2000 yılların başında ortalama on yıl hapis yatmış binlerce politik insan dışarı çıkmıştı. Fakat bunların önemli bir bölümü aktif siyasetten uzak kaldı. Demokratik siyaset alanında durmayı bile tercih etmedi. Bunun nedenlerinin başında kodlandıkları paradigmanın değişmesi gelmiş olsa da, asıl belirleyici neden “mama politikası” ile iradelerin örselenmesidir.

Günlük siyasette de genel anlamda böyle bir manzara yaşanıyor. Örneğin açık faşizm koşullarında, demokratik siyasetin imkanı pek olmaz. En azından klasik faşizm koşullarında vaziyet böyledir. Ama şimdi pratikte böyle bir durum yok. En azından şimdilik… Tüm kısıtlamalara ve kuşatmalara karşın açık demokratik siyasetin ortamı bulunuyor. “Düzeni değiştireceğiz” diyen sosyalist veya komünist isimli partilere izin veriliyor. Hatta federasyon ve bağımsızlık talep eden Kürdi partiler bile sözkonusu. Tabi bu durum ciddi yanılgılara neden oluyor. İktidarın sınıfsal ve siyasal niteliğine ilişkin zaaflı analizlere ve kavramsallaşmaya yol açıyor.

Hapishane örneklerinde olduğu gibi pratik siyasete de sık gevşet taktiği uygulanır. İstedikleri zaman basın açıklamalarına, nümayişlere, toplantılara ve mitinglere izin veriliyor, İstedikleri zaman yasak getirip yoğun saldırılarla çalışmalar engelleniyor. İki adım ileri bir adım geri, bir adım ileri iki adım geri uygulamaları şizofrenik bir toplumsal hal yaratıyor.

Bunun sonuçlarından biri iktidar perspektifini yitirmesi oluyor. Buna günlük siyaset yapılış biçiminde çokça tanık oluyoruz.
Örneğin mücadelenin üç temel alan üzerinde yürüdüğü fikrini artık kimse dillendirmiyor.
Demokratik ve akademik mücadele alanı politik mücadelenin kendisi olarak telaki ediliyor. İdeolojik mücadele ihmal edildiği için alanlar arasındaki disiplin yitirilmiş durumda.
Demokratik mücadele eşittir politik mücadele olarak pratikleştiği için devrim kavramı sullandırılıyor. “Bilinilirlik” ve “görünür” olmak adı altında adeta reklamcılık yapılıyor. Böylece seviye diplere iniyor. Oysa siyasi gerçekleri açıklama biçimi reklamı değil, dönüşümü ve bunun sonucu örgütlenmeyi gerektirir.

Demokratik mücadele eşittir politik mücadele olarak pratikleştiği için devrim kavramı sullandırılıyor. “Bilinilirlik” ve “görünür” olmak adı altında adeta reklamcılık yapılıyor. Böylece seviye diplere iniyor. Oysa siyasi gerçekleri açıklama biçimi reklamı değil, dönüşümü ve bunun sonucu örgütlenmeyi gerektirir.

Siyasi gerçekleri açıklama biçimi merkezi ve bütünlüklü bir stratejiyi gerekli kılar. Bunun için de ekonomik-demokratik, politik ve ideolojik mücadele yürütecek bir organizasyon gerekir. Bunun kavramsal çerçevesi partidir. Parti bir örgüttür, ama aynı zamanda örgütler toplamıdır. Partinin kendi organik birimleri (Kadın, gençlik vb.) olduğu gibi, inorganik ilişkide olduğu dernek, vakıf, sendika vb.hegemonya alanları olur.
Bir derneğe, sendikaya politik mücadele misyonu biçildiği vakit hem demokratik kitle örgütleri pasifize edilir hemde Parti organizasyonuna giden yol bulanıklaşır.

Şimdilerde yaşanan budur.

Önümüzdeki yazı çalışmalarında bunun gibi yapısal sorun teşkil eden alanları tartışmaya devam edeceğiz.

Diğer Yazılar

DARBELERİN DARBESİ, KRİZLERİN KRİZİ

Yazarımız Zeki Tombak’ın bu yazısı Ne Yapmalı dergisinin 3. sayısı için kaleme alındı. Sitemizde de …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir