KİTAP TANITIM: BATI CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK !

Ümit ÖZDEMİR / 28.02.2022

@masumlevrek

Erich Maria Remarque, savaş karşıtı bu klasik yapıtında cepheye sürülen bir grup öğrencinin tanıklığında Birinci Dünya Savaşı’na Alman cephesinden bir bakış sunar. Romanın baş kişisi Paul Baemver’in ilk gençlik ve ergenliğinin heyecanıyla katıldığı savaşı okura aktarılırken militarist Alman İmparatorluğu’nda milliyetçi propaganda ile yaratılan romantik atmosferin zehirli etkilerini, birey planında şöyle okuruz: “Parlatılmış bir düğmenin Schonepauer’un dört cildinden daha önemli olduğunu öğrendik. Ahlaki değerlerin değil, kundura fırçasının, düşünün değil, sistemin, özgürlüğün değil zorbalığın daha ağır bastığını önceleri zorla, öfke ve sonunda kayıtsızlıkla öğrenmiş olduk. Askere hayranlık ve iyi niyetle koşmuştuk. Ama bunları içimizden söküp atmamız için her şey yapıldı. Süslü üniformaların bir postacının üzerimizde eskiden ana babalarımızın ve eğitmenlerimizin ve Eflatun’dan Goethe’ye kadar bütün bir kültür çevresinin etkisinden daha fazla kudreti bulunduğunu ise üç hafta sonra yadırgamıyorduk artık.”

Savaşın içinde başlayan bu sorgulama, Birinci Dünya Savaşı’nın cephe gerisinden insan manzaralarını da içine alarak devam eder. Kısa süreli izninde Paul, savaşın iyi gittiğine inandırılan ve milliyetçi propagandanın etkisiyle uyuşturulmuş insanları gözlemler. Cephe gerisindeki Almanlar uzayıp giden savaşın yarattığı ağır ekonomik koşulların etkisiyle yarı-aç yaşamak zorunda bırakılmışlardır.

Paul’ün, önce savaş gazisi ve sonra artık bir ölü olan arkadaşı Frank Kemmerich’in annesine oğlunun öldüğünü açıkladığı roman bölümüyle yaşam-ölüm diyalektiği giderek derinleşir. Başkişinin savaşın anlamsızlığını ve savaştıkları ulusların esirlerinin de kendileri gibi aynı açlık ve sefaletten etkilendiklerini görmesiyle de yeni bir edebi derinlik kazanan yapıtta, Paul’ün Rus savaş esirlerinin halini gördükten sonra vardığı bilinç seviyesinin çarpıcılığını şu sözlerinden okuruz: “Bir emir bu sessiz kişileri bizim düşmanımız yaptı. Bir emir onları dostumuz yapabilirdi. Hiçbirimizi tanımayan birkaç kişi, herhangi bir masanın çevresinde toplanıp bir yazıyı imzaladılar. Başka zaman olsa bütün dünyanın hakaretini ve cezasını çekecek olan bu yazı, bizler için yıllarca en yüksek amaç olarak geçecek. Karşımızda duran bu çocuk yüzlü, kilise uluslarına özgü sakallı, sessiz insanları birbirinden kim ayırt edebilir ?”

 

Böylece Paul, cephenin gerisinde tanığı olduğu olaylardan sonra yaptığı, romanın ana izleklerinden biri olan bilinç akışı ile sunulan çıkarımlarla, savaşın ve milliyetçi propagandanın zihinlerde yarattığı tahribatı aşmayı başarır. Diyalog tekniğine savaşa katılan askerlerin duygu ve düşüncelerini yansıtan Remarque, asker Kropp’un savaşa neden katıldığını sorguladığı şu diyalogda, savaşın aslında egemen sınıflar için çıkartılan ve üniforma giymiş yoksulların “yine kendi egemen sınıfları adına birbirlerini öldürdükleri” bir şey olduğu gerçeğini dile getirir: “Doğru ama bir düşünsene ! Hemen hepimiz de sıradan kişileriz. Fransa’da da insanların çoğunluğu yine işçiler, zanaatkarlar ve küçük memurlar. Şu halde bir Fransız demircisi veya kunduracısı bize neden saldırsın ? Hayır hayır, bunları yapanlar hep hükümetler. Ben buraya gelinceye kadar hiçbir Fransız görmüş değildim. Fransızların çoğu da bizimle aynı durumdalar. Bize ne kadar soruldu ise onlara da o kadar soruldu”

Erich Maria Remarque; Müller Bertinck, Tjaden ve becerikli Kat karakterleriyle, savaşmak için cepheye gönderilen bir grup gencin savaş gerçeğiyle yüzleşmelerini anlatırken yine yazarın kaleminden, milyonlarca emekçinin kanı pahasına “Almanya’da fabrikatörler zenginleştiler” (sayfa 204) cümlesini okuyabiliyoruz. Remarque her ne kadar politik bir roman yazmak istemediğini belirtse de eseri, bu tarihe tanıklığıyla bir belge-roman olarak tarihe geçiyor. Paul’ün trajedisini oluşturan, öldürdüğü Fransız asker Gerard Duval ile yüzleştiği sahneler, romanın dramatik yanı en çok öne çıkan bölümü. Paul ölmekte olan askerin ceplerini karıştırdığında onun da kendi yaşıtları gibi cephe gerisinde bir ailesi, eşi ve çocukları olduğu gerçeğiyle yüzleşir.

Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda üniforma giydirilmiş ve muhtelif bayraklar altında birbirine düşman edilmiş gençlerin tanıklıklarını yansıtan Batı Cephesi’nde Yeni Bir Şey Yok, yazarının niyetinden bağımsızlaşarak anti-militarist, savaş karşıtı dünya edebiyatının temel eserlerinden biri oldu.

Yazıyı sanatçı Kazım Koyuncu’nun “Savaşın ne kadar kötü bir şey olduğunu anlamak için savaşmak gerekmez, barış dolu bir dünyayı bütün kalbimle dilerim” sözleriyle bitirirken, son analizde edebiyat aracılığıyla insan gerçeğinin farklı biçimlerini yansıtan bu yapıtı, Birinci Dünya Savaşı’nın 108. yıl dönümünde okumanızı tavsiye ederim.

Diğer Yazılar

DİKTATÖRLERİN DÖNÜŞÜMÜ: NEDEN DİKTATÖRLER ZAMANLA DAHA DA KÖTÜLEŞİYOR?

(Editörden: Kaushik Bashu’nun bu ilginç makalesini Oxford Open Economics’den alıntıladık. Makaleyi çeviren Erdem Tolga’nın değerli …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir