Mert Yıldırım /27.02.2022
Rusya ve Ukrayna savaşından hareketle “üçüncü dünya savaşı” diyenlerin sayısı bir hayli fazla. Kimisi ise bu süreci “dördüncü dünya savaşı” olarak adlandırıyor. Bunlardan biri de EZLN komutan yardımcısı Marcos’tur. Ona göre dördüncü dünya savaşı 1990 sonrası, “soğuk savaşın” bitmesiyle birlikte başlamıştır. Kimilerine göre ise 11 Eylül günü Kulelerin vurulması ile dördüncü dünya savaşı başlamıştır. Bizahiti ABD emperyalizminin ürünü olan “yeşil kuşak” projesinin çocukları ikiz kulelerini vurunca yeşil kuşak projesiyle “ehlileştirilmiş” 22 Müslüman ülkeye savaş ilan ederek, dördüncü dünya savaşını geniş bir coğrafyaya yaymış oldu.
Marcos, birinci ve ikinci dünya savaşında sonra paylaşım ve hegemonya savaşlarının biçim değiştirdiğini ileri sürdü. Çünkü birinci ve ikinci dünya savaşında kazanan gibi görünen emperyalist ülkeler son tahlilde kaybetmiştir. İlkinde Çarlık Rusya’sının, ikincisinde ise doğu Avrupa ve Çin’nin sistem dışına çıkması, bunun sonucu Sosyalist bloğun oluşması, ayrıca buna birde nükleer silahların varlığının eklenmesi fiili bir paylaşım savaşının zeminini son derece zayıflattı. Ortaya çıkan bu verilerden hareket eden emperyalizm ve onun lideri olan ABD farklı bir strateji önüne koydu. Bu stratejiye göre paylaşım ve hegemonya savaşının önceliği Sosyalist blok oldu. İkincisi, devrimci durumun geliştiği ülkelere açık askeri darbelerin tezgahlaması oldu. Bu arada Sovyetler öncülüğündeki Sosyalist blok ise “ana vatanı” koruma hesabıyla “barış içinde bir arada yaşama” adı altında açık çatışmadan kaçınmaya çalıştı. Devrimci savaşı reddetti. Devrimci duruma sahip ülkelerin yardımına ya hiç gitmedi yada son aşamalarında, yani zaferin belirtileri ortaya çıkmaya başlayınca devreye girdi. Ayrıca sürekli içe kapanması, devleti ve Partiyi fetişleştirmesi ile birlikte yabancılaşmaya ve sosyalizm prensiplerinden uzaklaşmaya başladı.
Marcos’a göre bu süreçte, yani 1945 ve 1990 yılları arsında üçüncü dünya savaşı yaşandı. Aynı zamanda “soğuk savaş” olarakta adlandırılan bu dönemde kazan emperyalizm oldu. Sosyalist blok dağıldı. Aslında bu duruma göre NATO’ya da ihtiyaç olmaması gerekiyordu. Çünkü NATO esas olarak Sosyalist bloğa karşı kurulmuştu. Ama öyle olmadı. Aksine NATO’yu Karadeniz kıyılarına kadar götürüp Avrasyayı kuşatmaya aldılar. İşte Rusya ve Ukrayna savaşının temel nedenlerden biri budur.
Rusya ve Ukrayna savaşı hem bölgesel hemde uluslararası bir savaştır. Hem paylaşım hem de işgal savaşıdır. Rusya hem hegemonya alanını genişletiyor hemde NATO ile savaşıyor.
Dünyanın Yeni Merkez Güçleri Belirginleşiyor!
Rusya’nın Ukrayna’ya yaptığı işgal girişimi yeni dünya denkleminin işaretlerini güçlendiriyor. Tek kutuplu dünya yerini çok kutuplu dünyaya bırakıyor. 2000’li yılların başlarında başlayan bu süreç giderek belirginleşiyor. Rusya, SSCB’li yıllardan sonra ilk defa bu düzeyde NATO’ya meydan okuyor. Artık Rusya öncülüğünde yeni bir blok oluşmaya başlamıştır. Rusya’nın en büyük partneri olan Çin daha çok ekonomi cephesinde savaşıyor.
1950’li yılların fotoğrafına benzer bir fotoğraf ortaya çıkmaya başladı. Ama önemli bir farkla; O yıllarda Sosyalist blok vardı. Şimdi olan ise farklı emperyalist bloklardır. Rusya ve Çin’nin başını çektiği blok Avrasya emperyalizminin bloğudur. Böylece artık çoklu emperyalist bloklardan söz edebiliriz. Bu arada, şimdilik iki blok olarak görülen denklem kendi içinde homojen olmayıp her an çatışma ve ayrışma potansiyelini taşımaktadır. Şimdilerde beraber olan Rusya ve Çin ( buna Hindistan’ı da ekleyebiliriz) yirmi-otuz yılı bulmadan çatışabilir. Aynı şeyi NATO güçleri içinde söyleyebiliriz. Almanya ve Fransa şimdiden “ortada durmaya” başladı. Rusya ile çatışma içinde değil, uzlaşma içinde olmayı tercih ediyorlar. Almanya’nın Çin ile kurduğu ticari ilişki her geçen gün stratejik bir hal almaya başladı. Aynı şey Türkiye içinde geçerlidir.
Sonuç olarak; Artık ezilen halklar ve emekçiler için birden çok emperyalist haydut bulunmaktadır. Bu haydutların hiçbiri sistem dışı bir devrimci kuvvete toleranslı davranmayacaktır. Tıpkı Rojava da ve Kuzey Suriye’deki güçlere davrandıkları gibi…
emeğine sağlık çok kapsamlı ve karmaşık bir konu.
böyle çetin bir konuyu tartışma cesaretinden dolayı öncelikle seni kutlarım.
Katıldığım bir çok hususun yanında tartışmaya muhtaç olan yanlar içermekte olan bir yazı olduğunu söyleyebilirim.