YENİ TOPLUMSAL HAREKETLER VE ÖNCÜLÜK

Mert Yıldırım / 27.01.2022

Berlin duvarlarının yıkılışının hemen ardından tavan yapan “sınıfların sonu”söyleminin üzerinden bir kaç yıl geçtikten sonra Fukuyama vb. burjuva ideologların hevesleri kursaklarında kaldı.

Bir başka ezber bozan ise söz konusu kitle hareketlerinin Antoino Negri’nin deyimi ile “çoklu” nitelik taşıması oldu. Aslında bu yeni bir şey değildi, daha önce, 68 yılında Avrupa merkezli gençlik gösterileri de “çoklu” bir hareketti. Ama daha sonra, Brezilya’da “topraksız hareketlerinin” direnişi, Zapatistaların öncülüğünde gerçekleşen yerli halk direnişi ve dünyanın çeşitli yerlerinden etnik, ekolojik, inanç ve kadın kimliği eksenli mücadeleler, “yeni toplumsal hareketler” olarak betimlendi. Bunun üzerine toplumsal değişim ve dönüşümün sınıf temelli değil, çoklu dinamikler üzerinden gerçekleşebileceği ileri sürüldü. Ama çok geçmeden bu “yeni toplumsal hareketler” istenilen radikal sonuçlar yaratmadı. Radikal sonuçlara ve dönüşümlere yol açmadığı gibi bir süre sonra dinamizmini kaybetti.

Çünkü bu hareketler belli noktalarda gündem oldularsa da, hatta yer yer kurulu otoriteleri alaşağı etmeyi başardılarsa da yerine yeni bir şey inşa edemediler.

Bu noktada Gezi direnişi deneyimi de bir örnektir. Ve bir çok noktada derslerle doludur.

“Yeni toplumsal hareketler” denilebilecek dinamiklerle başlayan Gezi direnişi, ilerleyen günler içinde kendisini tekrarlaması ve başka etmenlerin devreye gitmesiyle birlikte, başındaki o muazzam enerji sönümlendi. Geriye biraz daha derinleşen toplumsal pasifikasyon ve hayal kırıklığı kaldı.

Bütün bu olup bitenlerden öğrenilecek epey ders olmalı. Öncelikle yeni toplumsal dinamiklerin varlığı bir realitedir. Kadın, çevre, yaşam tarzı, etnik ve inanç kesimleri ve bunların neden olduğu çelişkileri son tahlilde iktisadi olsa da, bu ilişki her zaman doğrudan ve otomatik değildir. Bu nedenle sınıf indirgemeciliği sorunlu olup sorunları ötelemeye neden olmaktadır.

Adı geçen sorunların iktisadi ve tarihsel geçmişi uzun zamanlara dayanıyor. Bu da söz konusu sorunların tarihsel süreç içinde ve tedricen çözülmesi anlamına geliyor. Tarihsel süreç ve tedricen çözülmesi ise ertelemeyi değil, bugünden tedricen çözmeyi gerektirir.

Ve bu dönem, içinden geçtiğimiz dönemde sorunlar her zamankinden daha yatay ve karmaşıktır. Bu sebeple geçmişten gelen standart örgütlenme ve mücadele biçiminin karşılığı son derece zayıflamıştır. Ama bunun karşılığı kendiliğindenci çalışma tarzı olmadığı da ortaya çıkmıştır. Bugüne değin yaşananlar bunu doğrulamıştır.

Ve yaşananların açığa çıkardığı bir başka şey ise; program, öncülük ve mücadele alanların önemidir. Yeni dönemin ortaya çıkardığı yeni dinamikler, yeni program ve bu programa bağlı yeni tipten öncülük ve mücadele biçiminin tarifini gerektirmektedir.

Diğer Yazılar

Yoksulluk

EKONOMİYİ BÜYÜTME KONUSUNDA İKİ FARKLI YOL

  Mustafa Durmuş / 9 Eylül 2024 Geçen hafta açıklanan büyüme verilerini analiz ederek başlayalım: …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir