Demokrasi Konferansı’nın 12 Temmuz 2021 tarihli bildirisidir.
Ayakta durmaya zorlanan, oy ve meşruiyet kaybına uğrayan, kendi içinde parçalanan saray rejimi, bütün demokratik hak ve özgürlüklerin kısıtlanması anlamına gelen OHAL düzenlemelerini yeniden uzatma, böylece giderek yükselen toplumsal muhalefeti zaptı rapta alma telaşında.
Saray ortalık güllük gülistanlıkmış gibi müjdeler dağıtırken, porsiyonların azaltılmasıyla giderilemeyen açlık, yoksulluk, işsizlik akıl almaz boyutlarda. Ülkenin kaynakları yazlık, kışlık saraylara harcanıyor. Delta varyantı kol geziyor. Maske ve müzik yasağı dışında hiç bir önlemin alınmadığı ülkede bilim insanları sonbaharda yeni pik uyarısı yapıyor. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da aralarında olduğu 20 milletvekilinin dokunulmazlıklarının kaldırılması için Meclis’e gönderilen fezlekeler, gazetecilere yönelik saldırılar muhalif siyasetçiler ve gazeteciler üstündeki baskıların artacağını gösteriyor. Mafyatik ifşaatlar, siyasi çökme operasyonları ve envantere girmeyen silahların partili paramiliter unsurlara dağıtıldığını ortaya koyuyor. “İktidarı bırakamayız” söylemleri seçim güvenliği konusundaki haklı tereddütleri daha da artırıyor.
İŞÇİLERİN ÖFKESİ BÜYÜYOR
Pandemi sürecinde sömürü derinleştirildi; emekçiler açlık, hastalık, işsizlik, ölümle yüz yüze bırakıldı, otoriter bir emek rejimi inşa edildi. İşçiler yoksullaşırken, sermaye sahipleri zenginleşti. Şimdi, binlerce işçi iktidarın sermayeden yana tercihlerine karşı sokaklarda, binlercesi sokağa çıkmaya hazırlanıyor. Tütün emekçileri Adıyaman’da günlerdir sokaklarda. Hak aradıkları için polis şiddetine maruz kaldılar. Binlerce enerji işçisi toplu sözleşme süreçlerinde dayatılan düşük zamlara karşı iş bırakma eylemleriyle direniyor. Bağımsız Maden-İş Sendikası’nın Genel Başkanı Tahir Çetin ve madenci önderlerinden 26 yaştaki Ali Faik İnter’in 15 yıldır tazminatları ödenmeyen UYAR maden işçilerinin hak arayışı için gittikleri Ankara’dan Soma’ya dönerken trafik kazasında yaşamlarını yitirmeleri işçilerin öfkesini büyütüyor.
(Soma’da madencilerin kıdem tazminatı hakları için mücadele ederken geçirdikleri bir trafik kazası sonucu hayatlarını kaybeden Bağımsız Maden İşçileri Sendikası Başkanı Tahir Çetin ve maden işçisi Ali Faik İnter)
4. yargı paketiyle çocuk istismarının önünün açılması, bir tek çocuk tacizinden hapiste olan tarikat liderlerini sevindiriyor. İstanbul sözleşmesinden çıkılması, iktidarın ayakta kalmak için en gerici dinci kesimlerle ittifak yapmaktan başka çaresinin kalmadığını ortaya koyuyor.
VATAN MİLLET SAKARYA NUTUKLARI İKTİDARI KURTARIR MI?
Erdoğan ve Bahçeli’nin iktidar blokundaki bu dağınıklığı Vatan-Millet-Sakarya propagandasıyla İslamcılıkla ve milliyetçilikle örtmesi artık çok zor. İktidarın içindeki kavga devlet bürokrasinin tüm kademelerini sarmış durumda. Bu parçalanıp, bağımsızlaşmış yapı içinde herkes elindeki kozları birbirine karşı kullanmaya hazır durumda bekliyor.
Sarayın idaresinde ülkeyi yağmalamak, soymak için kurulmuş sistemin mafya tarafından korunduğu, mafyanın elinin yargıya uzandığı ve yağmanın yalnızca Türkiye ile sınırlı olmadığı ortaya çıkıyor. İslamcı, milliyetçi politikaların altındaki çıkar ilişkileri netleşiyor. Mafya lideri Sedat Peker’in ortaya attığı iddialar, buzdağının görünen yüzü olmasına rağmen ülkeyi sarsıyor.
Bu manzara, iktidar bloğundaki çözülme, parçalanma ve birbirine düşmenin istikrarlı oy kaybının durdurulmasının mümkün olmadığını gösteriyor. Ama manzara bundan ibaret değil.
İKTİDARDAKİ ÇATLAMA, KENDİLİĞİNDEN TÜKENİP GİTMESİNİ SAĞLAYABİLİR Mİ?
Toplumsal yaşamın ve doğanın piyasaya terk edilmesi anlamına gelen neoliberal yıkım, pandemi sürecinde açığa çıktı. Kapitalizm kendi hikâyesinin sonuna geldi. Ülkeyi yirmi yıldır yöneten siyasal İslam’ın topluma bir kurtuluş vaadi sunması artık olası değil.
Bu koşullarda parlamento içi muhalefetin ufku parlamenter sisteme geri dönüşle sınırlandırılmış vaadi, görünen o ki toplumu heyecanlandırmıyor, harekete geçirmiyor. Devletin bütün kurumlarının yok edildiği, yolsuzluğun ve çürümenin her kademeye yayıldığı, toplumun da bu çürümeden payını aldığı bir noktada, iktidarın iç çatışmalarının yarattığı provokasyon zemini ortadayken, sorunsuzca tıkır tıkır gerçekleşeceği hayal edilen böyle bir geri dönüş ülkedeki yıkımı onarabilir mi?
Bunca yolsuzluğa ve yoksulluğa rağmen iktidar blokunun oylarında beklenilen büyük düşüşün yaşanmaması, toplumun bir kesiminin kararsızlar cephesinde toplanması yeni bir yaşam vaadine olan ihtiyacı gösteriyor. Toplumsal muhalefetin, geniş halk kitlelerinin bir kurucu irade olarak içinde yer alacağı düzenin sınırları içine hapsolmamış yeni bir Türkiye tahayyülünü ortaya koymaktaki eksikliği apaçık ortada.
Demokrasi için Birlik’in çağrısı ve kolaylaştırıcılığıyla yapılan toplantıyla başlayan beş aylık heyecan verici, keşiflere açık, öğretici hazırlık sürecinden sonra 24 Haziranda ilk adımını atan Demokrasi Konferansı’nda demokrasi krizi yaşanan bütün mücadele alanları yeni bir Türkiye tahayyülü ortaya koydu. Bu tahayyülün toplumsallaşması halkın bir siyasi özne, bir kurucu güç olarak yer alacağı bir seçeneğin önünü açabilir.
Demokrasi Konferansında mücadele dinamiklerinin katılımcı demokrasi ve yerinden yönetimden, eşit yurttaşlık, laiklik ve barış hakkına, demokratik bir ekonomiden, eğitim ve sağlığa, sanattan, engelli, çocuk, emek doğa hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması konusunda ortaya koyduğu talepler toplumsallaştırılabilirse, toplumun önüne ülkeyi yeniden inşa edecek bir programın ana hatları konulabilirse onca zorbalığa ve yoksunluğa karşı hayret uyandıran bu suskunluk güçlü bir sese dönüşebilir.
Demokrasi için Birlik doğrultusunda beş yıl önce çıkılan ortak yolculuğun bu evresinde, Demokrasi Konferansı, alanlardan gelen tazelik ve çeşitliliği önümüze açarak, yeni fırsatlar sunuyor.
Demokrasi konferansının iki yüzü aşkın bileşenin ortak aklıyla yarattığı bu mücadele zemini halkın kurucu gücünün yeni bir yaşam tahayyülü etrafında ortaya çıkması için çok değerli imkân ve fırsatlar barındırıyor. Bu imkânları bir halkçı seçenek yaratmak için değerlendirmek demokrasi güçlerinin elinde.
Demokrasi İçin Birlik