Hatice Kavran / 29.06.2021
Tam adı Şeyh Muhammed Said
Doğumu 1865 Palu, Elâzığ
Ölümü 29 Haziran 1925 (60 yaşında) Diyarbakır Asılarak idam
Çağı 19. ve 20. Yüzyıl
Türk devletinin resmi tarihin de her ne kadar şeyh Said ve kıyamı ile ilgili farklı etnik, inanç kesimlerine yönelik farklı senaryolar ve anlatılar söz konusu olsa da, şeyh Said hareketi dünyada eşine pek rastlanmayan bir kıyam örneğidir. Çünkü bu hareket iddia edildiği gibi dış güçlerin kışkırtması ile yaşanmış bir isyan hareketi değildir.
Şeyh Said ve arkadaşlarının başlattığı bu direniş hareketinin doğru bir şekilde anlaşılabilmesi için dönemim şartlarının ve 1. Dünya savaşından sonra Ortadoğu coğrafyasında yaşanan değişimin analizi objektif bir bakış açısı ile yapılmalı ki kıyamın gerçeği anlaşılabilsin. Özellikle Ankara merkezli kurulan yeni devlet rejimini doğru irdelemek ve anlamak gerekmektedir.
Kurulan bu yeni rejim kendi bekasını ve elde ettiği bütün kazanımlarını her şeyden önce bir başka etnik yapı ile paylaşmamayı işin başından beri amaç edinmektedir. Ancak Kürtlerin kendileri ile birlikte hareket etmelerini sağlamak için ilk söylemlerinin tamamında ülke adına söylenen her söz, yapılan her iş Kürt ve Türk halkı bir arada zikr edilerek birlikte hareket etmeleri sağlanmıştır. Dönemin şartlarında Amasya protokolüne taraf olmak istemeyen Kürtlere Osmanlı hükümeti ve temsil heyetinden şu sözler verilir. “Türk ve Kürt Osmanlı camiasının ayrılmaz iki öz kardeşidir” ve “Osmanlı memleketi, Türklerin ve Kürtlerin meskûn olduğu yerleri kapsar” Her iki taraf da: Bir, Kürtleri Osmanlı camiasının temel bir unsuru sayar. İki, Osmanlı memleketinin Kürtler ve Türklerden meskûn olduğunu kabul eder.
Ve üç, Kürtlerin serbestçe gelişim hakkının tanınacağını kayıt altına alır.
Öyle ki kurtuluş savaşının ilk adımları Erzurum ve Sivas’tan atılarak Kürtlere, bağımsızlık sonrası bu ülkenin asli unsurlarının Kürtler ve Türklerin olduğu gösterilmek istenmiştir. Böylece Kürtlerin kurtuluş savaşı sırasında Kürdistan adına hareket etmeleri engellenerek işgal kuvvetlerine karşı Türklerle birlikte hareket etmeleri sağlanmıştır.
Kurtuluş savaşından sonra müzakerelerin başlaması ile birlikte zaten yenilmiş olan Osmanlı hükümetinin Kürtlere verdiği sözleri tutması beklenemez, ama Ankara hükümetinin verdiği sözleri tutması beklenir. Lozan görüşmelerine batılılar tarafından hem Türkler hem de Kürkler davet edilir. Görüşmeler için Lozan’a Kürt ve Türk temsilciler birlikte giderler. Lozan’da Kürt temsilcilerin görüşmelere katılmaları Türk temsilciler tarafından engellenir. Yaşanan bu durumdan sonra heyettekiler Kürdistan’a haber göndererek kendilerinin engellendiklerini ve görüşmelere katılamadıklarını bu nedenle orda yapılabilecek ne varsa yapılması gerektiğini bildirirler. Şeyh Said ve arkadaşları verilen sözlerin tutulmadığını, bu nedenle haklarını almak amacı ile harekete geçerler. Şeyh Said sadece dini bir şidedir. Ne siyasi ne de askeri herhangi bir eğitim veya faliyeti bulunmamaktadır. Dönemin şartları göz önünde bulundurulduğunda haberleşmenin günümüzde olduğu gibi kolay olmayışı ve kendi aralarında müzakerelerin yapılma şansının bulunmayışı, zorlu kış şartları ve hareketin içindeki ajan kliplerin de etkisiyle hareketin olgunlaşmadan önünün alınmasına sebep olmuştur. Bu aşamadan sonraki en önemli konu ise hareketi ve lider kadrolarını halkın gözünden düşürme faliyeti olmuştur.
Şeyh Said ve arkadaşlarının başlattıkları kıyamın sebep ve sonuçlarının halk nezdinde itibarsızlaştırılması ve o korkunç sonucun daha fazla düşman yaratmaması için, özel olarak yalan yanlış bir takım anlatılar uydurulmuştur. Ör. Türklerde sonucun daha sorgusuz kabulünü sağlamak adına İngiliz ajanı, bölücü ve dinci bir hareket olarak anlatılmış. Kürt kesimine ise iki farklı hareket portresi anlatılmıştır. Daha seküler düşünen kesime sadece din üzerinden ve İngiliz ajanı bölücü bir hareket olarak anlatılmış; dindar kesime de Kürtçü, İngiliz ajanı hain bölücü bir fotoğraf sunulmuştur. Hareketin anlatıkları gibi olduğuna delil olarak dindar kesime sunulan argüman, dönemin bazı din alimlerinin kıyama yardıma gelmemelerini “gelememelerini” gösteriliyor. Oysa ki o gelmediler dedikleri alimlerin hepsi o sıralarda hükümetin tutsakları alimlerdir. Bulundukları şehirlerin dışına çıkmaları yasaklanan insanlardır. Saidi kürdi gibi. Daha sonraki ifadelerinden anlaşıldığı üzere şeyh Saide birederi azam diye hitap ederek hareketten övgü ile söz etmektedir. seküler kesime de İngilizlerin desteği ile dinci bir Kurdistan kurmak olarak vermişler. Halbuki şeyh Said ve arkadaşlarından hiç kimsenin İngilizlerle görüştüğüne dair herhangi bir belge bilgi bulunmamaktadır. Hatta İnönü’nün bizzat kendi ifadesi “şeyh Said’in İngilizlerle hiçbir görüşmesinin olmadığının anlaşıldığı” söylemektedir. Ayrıca kıyamın amacı sadece din olmuş olsaydı eğer, Türklerden hiç mi dindar kimse yoktu da bu harekete onlarda dinleri için destek olsalardı.
Şeyh Said hareketi, dünyada benzerlerine pek rastlanmayan sadece kendi halkının desteği ile gerçekleşmiş bir halk hareketidir. Arkasında ne bir devlet gücü ne de iddia edildiği gibi bir dış güç bulunmayan bir harekettir. Asıl amacı da kendi halkının kültür ve inançları ile yaşayabilecekleri bağımsız bir ülkeyi amaçlamaktadır. Şeyh Said, Halkının özgürlüğü için arkadaşları ile birlikte bir millim bile geri adım atmadan canlarını ortaya koymuş mücadelenin neferleridirler.
Kısaca dönemin siyasi şartları, ekonomik şartları, kültürel şartları ve işgalcilerin paylaşım mücadeleleri anlaşılmadan şeyh Said hareketinin anlaşılması mümkün olmayacaktır.
Kürtlerin deyimi ile bu tertele ne Salt din için ne de salt ırk içindir. BİR HALK ve HAK MÜCADELESİDİR.
Çok değerli ve yerinde ii önemli tespit var bu yazıda
1. Kürtlere: Bu hareket İngiliz ajanları tarafından desteklenerek Dindar Kürtleri bu hareketin aleyhine çevrilme yalanı ve siyaseti;
2 İngiliz gibi devletlere de “bu hareket, yeniden bir Osmanlı tipi bir Kürt devleti kurma girişimidir” yalanı.
Böylece hem Dindar Kürtler hem de Osmanlıdan daha yeni kurtulmuş bir Avrupa, bu hareketin aleyhine hareket etmeleri sağlanmış ve bu iş orada bitmişti. Ben özet olarak böyle anladım.
Değerli kızım Hatice hanımı bu önemli tespitlerinden dolayı tebrik ederim. Kalın sağlıcakla…